Türkiye`nin Avrasya coğrafyasında, Orta Asya ve Doğu Türkistan`da izlediği politikaları Yenicag.Ru`ya verdiği repörtajında İran Araştırmalar Merkezi (İRAM)Dış Politika Koordinatörü uzman Sabir Askeroğlu yorumluyor:
– Sabir bey, Büyük Türk coğrafyasındakı jeopolitik gelişmelerde şu an Türkiye`nin etkisi ne kadar?
– Türkiye Büyük Türk coğrafyasında, oraların, örneğin Balkanlar`dan geniş Avrasya’nın iç bölgelerine kadar her zaman izlediği politikayı sürdürmektedir. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerle yakın ilişki içerisinde olarak onların ekonomik, siyasi bağımsızlık ve güvenliğinden yana politika izlemiştir. Diğer ülkelerin içinde bulunan Türk toplulukların da kültürel hakları ve ekonomik refahlarına ilişkin her zaman hassas olmuştur. Türkiye bu yaklaşımını hayata geçirmek için de o coğrafyadaki hassasiyetleri her zaman göz önünde bulundurarak Türk Cumhuriyetlerin ve/veya Türk toplulukların siyasi sorunlarla karşı karşıya kalmamaları için çaba sarf etmiştir.
– Türkiye`nin Kafkaslar`daki ve Orta Asya`dakı politikaları bu coğrafyadaki kardeşlerimizin güvenliği için ne kadar önemli?
– Türkiye Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından günümüze kadar Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya`daki kardeşlerinin güvenliğini kendi güvenliği saymış bu yönde politika izlemiştir. Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ meselesinde her zaman yanında olmuş, Azerbaycan’ın ihtiyaç duyduğu siyasi, ekonomik ve diğer her türlü desteği sağlamıştır. Bu günümüzde de böyledir. Aynı şeyi Orta Asya için de yapmıştır. Örneğin Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın ilk bağımsızlık yıllarında kardeş ülkelerinin askeri ve güvenlik kurumlarının güçlendirilmesi için maddi ve askeri-teknik destek sağlamış, askeri personelinin eğitim alması için Türkiye’de bu imkanları sağlamıştır. Bunu yaparken de bu ülkelerin diğer ülkelerle olan ilişkilerini de göz önünde bulundurmuştur. Türkiye’nin 2001 yılından beri Afganistan’daki misyonunun amaçlarından biri de Afganistan’dan kaynaklı güvenlik sorunlarının Orta Asya’da etkisini en aza indirmektir. Afganistan’da sağlanacak güvenliğin Orta Asya için önemli olduğunu biliyoruz.
– Türkiye`nin yeni Türk Dünyası stratejisi ne?
– Türkiye’nin Orta Asya politikasına anlayabilmek için Türk Konseyi (Türk Keneşi) temel belgesine ve düzenlenen zirvelerdeki açıklamalarına bakılmalıdır. Türkiye’nin bu ülkelerle kurduğu ve sürdürmek istediği ilişkisi açıktır. Bu politikası 1991’den beri değişmedi. Ancak ikili ilişkilerin seviyesini sadece tek taraf değil, iki tarafın niyet ve çabaları belirler. Türkiye her zaman Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Ekonomik refahını, siyasi bağımsızlıklarını ve Türkiye’yle yakın ve güçlü ilişki kurmalarını istemiştir. Kazakistan’la istikrarlı bir ilişkisi söz konusu. Kırgızistan’la da öyledir. Bazı anlaşmazlıklar olmuş olsa da bunlar çözülmeyecek seviyede değildir. Türkiye Kırgızistan’ı her zaman desteklemiş ve Kırgızistan’ın iç güvenliği için elinden gelen çabayı göstermiştir. Özbekistan’la hızlı gelişen bir ilişkimiz var ve bu Özbekistan için de çok sevindirici bir durum.
– Doğu Türkistan`daki sorunların Türkiye-Çin işikileri açısından çözülmesi bir hayli zor. Türkistan`ın çeşitli bölgelerinde zaman zaman kanlı olaylar patlak veriyor. Aslında Doğu Türkistan`da neler oluyor? Oradaki Uygur Türklerinin sorunlarını barışçıl yolla nasıl çözmek mümkün?
– Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri Çin hükümetinden daha saygılı bir muamele bekliyor. Yıllar içerisinde Çin hükümetinin baskıları sonucu birikmiş bir tepki var. Bu tepkinin yatıştırması Çin hükümetinin uygulamalarına bağlı olacaktır.
– Rus-Türk ilişkilerinin gelecek perspektifine inanmayan uzmanlar zamanı gelince Rusya ili Türkiye arasında Türk coğrafyasında bir çıkar savaşının çıkabiliceğini söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
– Türkiye’nin Türk Dünyası coğrafyasına yönelik politikası, rekabet etmek değil, o ülkelerin çıkarlarıyla da örtüşen bir güvenlik ve istikrar alanını sağlamaktır. Bu politikayı Rusya`nın da benimseyeceğini düşünüyorum. İstikrar ve güvenlik bölge ülkeleri için olduğu gibi Rusya’nın da çıkarına olacaktır.
– Türkiye’nin İran politikaları zaman zaman değişti. En son Erbakan döneminde İran`la iyi ilişkiler sağlandı, bir dizi ekonomik anlaşmalar imzalandı. Refahyol hükümetinin düşmesinin asıl nedenlerinden biri olarak Tahran`la ilişkiler de gösteriliyor. Peki AKP iktidarından bu yana Ankara`yla Tahran`ın ilişkileri ne kadar gelişti, hem siyasi hem ekonomik alanda? Toplam ticaret devriyesi ne kadar ve kim daha kazançlı çıkıyor?
– Türkiye’nin tarihsel olarak İran politikası hep aynıdır. İyi komşuluk ilişkisine dayanmaktadır. 2000’li yıllardan itibaren dünyanın da değişmesiyle ve İran dış politikasında yaşadığı yumuşamayla da beraber ticari ve ekonomik ilişkiler ileri seviyeye çıkmıştır. Enerji alanında da anlaşmalar yapılmış İran’dan petrol ve doğalgaz almaya başlamıştır. Ancak yanı zamanda Bush’un İran’a yönelik baskıcı politikalarını da onaylamadık. Ayrıca nükleer faaliyetlerinden dolayı sıkışan İran’a çıkış yolu sağlayarak Türkiye Brezilya’yla beraber arabuluculuk rolünü üstlenerek İran’ı bir anlaşmaya ikna etti. Dolayısıyla Türkiye’nin İran’a yönelik politikası her zaman yapıcı ve istikrarın korunmasından yanaydı. Ancak İran’ın bölgedeki politikaları Türkiye tarafından onaylanmıyor. İran bölgedeki kriz alanlarına müdahale ediyor ve bu konularda Türkiye’yle gergin ilişkiler yaşayabiliyor. İran’a yönelik yaptırımlarda bile Türkiye bu yaptırımları eleştirmiştir. Ancak yaptırımların İran ekonomisini kötü etkilediği için Türkiye’yle olan ticari ilişkileri de olumsuz etkilenmiştir. 2012 yılında yaklaşık 22 milyar dolara ulaşan ticaret hacmi, 2013 yılından itibaren gerileyerek 2018 yılında 9,3 milyar dolar seviyesinde düşmüştür.
Konuştu: Kafkas Ömerov
www.yenicag.info