Rus uzman eski sovyet ülkelerinin rahat yaşaması için Kremlin’le “anlaşmasının” gerektiğini düşünüyor.
Rus siyaset bilimci Aleksandr Dugin Yeniçağ.Ru’ya röportajında Azerbaycan- Rusya ilişkilerini, Karabağ sorununu, Türkiye-Rusya ilişkilerinin perspektiflerini ve diğer konuları yorumladı:
– Bakü’ye ziyaretinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Mevcut jeopolitik şartlar çerçevesinde Azerbaycan-Rusya ilişkileri hangi düzeyde?
– 2000’li yılların başlangıçında Bakü’ye gelmiştim. Bakü bugün tamamen başka bir şehir. Daha da güzelleşmiş, büyümüş. Ben şimdi güçlü temeller üzerine kurulmuş bir devletin başkentinde bulunuyorum. Siyasette bu tür ifadelere sık sık yer veriliyor. Benim Bakü hakkında ilk düşüncelerim bu yönde.
Rusya- Azerbaycan ilişkilerine gelinceyse bu ilişkiler hızla ilerliyor. Bu yükseliş pik noktada olmasa bile, ilişkiler günden güne iyileşiyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Avrupa Birliği Doğu İşbirliği programına katılmaktan vazgeçmesi çok büyük bir jest oldu. Ben onun Rusya’yla yakınlaşma girişimlerini görüyorum.
Azerbaycan son zamanlarda Rusya, İran, Türkiye ve ya Batı’nın yardımcısı konumundan uzaklaşarak, bölgesel lidere çevrildi. Çünkü Bakü’nün bir dizi girişimleri Rusya ve Türkiye, Rusya ve İran arasında gerçekleşen işbirliğinin önüne geçiyor. Yani Bakü’nün bağımsız jeopolitik oyuncu olarak rolü durmadan artıyor. Bu da Bakü’nün genel durumuna, halkın ve siyasal elitin düşüncesinde kendini gösteriyor.
Bence, şimdi Rusya-Azerbaycan ilişkilerini yeni düzeye yükseltilmesinin asıl zamanı. Karabağ sorununun çözümü, en azından 7 ilden 5’inin Azerbaycan’a iade edilmesinde Rusya’nın rölünün arttırılması önemli konular. Biz bu yönde çalışıyoruz ve önümüze çıkan engelleri, işbirliğinin önündeki bariyerleri kaldıracağız.
– Avrasya İttifakı’ndan mı bahs ediyorsunuz?
-Evet, bu Avrasya İttifakı da olabilir, diğer girişimler de. Ben bir bilim adamı olarak Avrasya İttifakı’nı kendi düşüncelerimin biriktirilmiş hali gibi görüyorum. Bu yüzden de, Avrasya İttifakı çıkarlar üzerine değil, sivil birlik ve düşüncü üzerine kurulmalı.
Benim Avrasya İttifakı’na tutumum çok pozitif, bu yönde ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Avrasyacılık seçilen modelden daha geniş bir alan. Bence Rusya ve Azerbaycan’ın işbirliği için birkaç versiyon var. Eğer herşey şimdiki ikitaraflı ilişkilerin gelişimi yönünde devam ederse, o halde bizi çok ciddi bir yakınlaşma süreci bekliyor. Bu Azerbaycan’ın bölgedeki jeopolitik konumunun artmasına, bağımsızlığının güçlenmesine sebep olacak.
Benim için şöyle bir prensip var: Her hangi bir eski sovyet ülkesinin toprak bütünlüğünün garantörü Rusya’yla ilişkileridir. Eski sovyetlerde hangi ülkenin Rusya’yla ilişkisi iyiyse, onun toprak bütünlüğü de sağlanmış oluyor. Eğer ilişkiler kötüyse, o zaman o ülke veya ülkelerin toprak bütünlüğü ihlal ediliyor. Onların toprak bütünlüğünü Rusya ihlal etmiyor. Sadece onlar Rusya’yla mücadele ettiklerinde kendi toprak bütünlüklerini koruyamaz hale geliyorlar.
O bakımdan Rusya’nın Karabağı Azerbaycan’ın toprağı olarak tanıması ülkenizin egemenliğinin korunmasında önemli yere sahip. Gürcistan, Ukrayna, Moldova gibi Rusya’yla kötü ilişkiler sürdürün ülkelerin eğemenliği artık ihlal edilmiştir. Bu yaklaşım sadece eski sovyet ülekeri için geçerli değil, Hem de Türkiye’yle ilişkilere de ait. Biz Türkiye’nin de toprak bütünlüğünün tehlikeyle yüz yüze geldiğini gördük. Rusya’yla iyi ilişkiler bu tehditleri yok edebilir.
Bu anlamda Aliyev’in öngörücülüğü şu ki, babasının vasiyetine uyarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını Rusya’yla iyi ilişkiler kurarak koruyor.
Eğer Azerbaycan’ın Rusya’yla ilişkileri iyi olursa, o zaman ülkeniz bölgesel güçlerin etkisinden kurtulur. Böylelikle de jeopolitik çatışmanın ortasında kalmayacak. İran’ın, Türkiye’nin, Rusya’nın kendi yaklaşımları var.
Bunu Nazarbayev de zamanında anladı ve şimdi Kazakistan eski sovyet ülkeleri içinde parlak ve başarılı bir ülkedir. İlham Haydar oğlu da bu yolla ilerliyor.
– Karabağ’ın Azerbaycan’ın bünyesinde olmasını Bakü ile Moskova arasındaki ilişkilere bağlıyorsunuz. Bunu bir az daha açabilir misiniz?
– Rusya’ya yönelik tutumu Karabağ’ın Azerbaycan’ın bir parçası olmasını sağlıyor. Bu, çok zor bir süreç ve sorunun direkt çözümü durumu keskinleştirebilir. Yani bu konuyu kanla, güçle çözmek mümkün değil. 5 ilin Azerbaycan’a iade edilmesine gelince, şimdi oralar çölü hatırlatsa da bir zamanlar insanların yaşadığı büyük arazilerdi. Bu beş ilin iade edilmesi “Lavrov planı”nın temelinde duruyor.
Bu planın hazırlanmasında bizim grupumuzun da emekleri var, ben bu konuyu bizzat Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla görüştüm. Bölge ülkelerinin aksine, Batı ülkeleri tüm barış girişimlerini engellemeye çalışıyor.
İkinci aşamaya daha sonra başlayabiliriz- çünki ikinci aşama daha detallı araştırma gerektiriyor.
– Bugün (red- dün) Vladimir Putin’le Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmesi gerçekleşecek. Bu görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu müzakereler ilişkilere ne verecek? Diğer tarafdan, bu Erdoğan’ın referandumdan sonra Rusya’ya ilk resmi ziyareti. Türkiye’de gerçekleştirilen referandumla ilgili ne düşünüyorsunuz?
– Ben Türkiye’nin politikasıyla yakından ilgileniyorum ve bu ülkenin yönetimiyle farklı düzeylerde ilişkilerim var. Eskiden Türkiye’nin Rusya’ya güveni daha azdı.
Erdoğan üç yolla ilerleyebilirdi: İslam, liberalizm, Batı’yla yakınlık. Aynı zamanda Avrasyacılık yolunu da seçebilirdi. Onun çevik dönüşlerini alkışlıyorum. Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaşması da Avrasyacılık projesinin bir parçası. O bir çok yol denedi, Amerika’nın onu devirmek istediğini gördükten sonra tutumunu değiştirdi. Ancak bunu belirtmeliyim ki, amerikalılar FETÖ’çülerle birlikte darbe girişimi gerçekleştirene kadar Erdoğan eski yoluyla samimiyetle ilerledi. O güçlü bir siyasetçi, yanlışlardan ders çıkarmayı iyi biliyor.
Türkiye’de referandumun yapılması benim için normal bir durumdu. Çünki fazla “demokrasi” Türkiye’yi kutuplaştırıyor. Türkiye’de Erdoğan’ın yetkilerinin arttırılması olumlu yaklaşımdır. İşin ilginç yanı, hayır diyenlerin çoğu Erdoğan’ı destekliyor. Yani Erdoğan- Evet, Referandum- Hayır. Yani hayır diyenlerin hepsi gülenci ve ya Batı taraftarı değil.
Cumhurbaşkanlarının görüşmesine gelince, tarafların Suriye’de askeri işbirliğinin geniş perpektifleri var. Türkiye Suriye krizini Washington’la değil, Moskova’yla müzakere etmeyi üstün tutuyor.
Erdoğan’ın Türkiye içindeki durumu zorlaşacak- onun artık geriye yolu yok. Türkiye’nin Kürtlerle ciddi problemi var ve o kendi egemeliğini korumak istiyorsa, bunun anahtarı Washington’da değil, Moskova’da.
Nicat Hacıyev
Tr.Yeniçağ.Az
www.yenicag.info