Alfiya Uzyanbayeva: Başkurt Türkçesi Başkurdistan`da neredeyse yasaklanmış durumda

Meşhur başkurt hukuk savunmacısı Alfiya Uzyanbayeva Yenicag.ru`nun sorularını yanıtlıyor…

– Alfiya hanım, Başkurdistan`a merkezden yeni başkan atanmış. Bu konuda ne diyebilirsiniz?

– Yeni atanmış başkan Kremlin`in itibarsızlaştırma planının bir göstergesi. Ne yalan söyleyeyim, biz bir farklılık bekliyorduk. Hem değişiklik teklif ediyorduk, hem de onun gerçekleşeceğini bekliyorduk. Ama onun Kremlin`e satılmış olduğunu gördük. Beklenen sürpriz gerçekleşti. Başkurdistan tahtına oturmak için o da Moskova`ya eğildi. Önceki başkan Hamitov gibi onlar da muhalefetle aynı masaya oturup konuşmaktan korkuyorlar. O Paşinyan`la konuşmaya başlamış ve kendini körlüğe vurmuş Sarkisyan gibi davranıyor.

Şimdilik biz Habirov`la muhalif değiliz. Ama sesimizi duyurmak için faaliyetini izliyor ve yanlışlarını kendisine iletiyoruz. Onun karısı hakkında konuştuğu yalanlar ona karşı güvenimizi sarsmaya yeterli. O “Vesti” programında karısının rus olduğunu bildirdi bildirmisine ama, nedense onun bu açıklaması Karina Avanesyan Habirova`nın biyografisi ile tutuşmuyor. Başkurtlara yalan konuşmak kabuledilemez bir şey. Bizim adetlerimizde böyle bir şey yok.

– Kremlin`in atadığı bu adamlar ahaliyle nasıl davranıyor peki?

– Başkurdistan`ın tarihi arazisi Ural`ın çok büyük bir kısmını kapsıyor. Buralar petrol ve doğalgaz gibi servetlerle zengin bir yer. Bundan başka ülkemizin çok güzel tabiatı var. Her tarafı güzelliklerle zengin. Ancak bu zenginliklerin hiçbiri halka hizmet etmiyor. Ülkenin tüm servetleri, zenginlikleri malum şahıslara hizmet ediyor. Başkurdistan`ın tüm serveti Ural oligarşisine peşkeş edildi. Ülkenin her yerinde büyük kitleye sahip olan Kürt, Tacik diasporalarının bu karanlık ekonomide neler çevirdiklerini ise sadece ihtimal ede biliyoruz.

O yıllarda ülkede Ded Hasan vardı. Teferruatına varmak istemiyorum ama gelmelerin ülkede nasıl karmaşa yarattığını hayal etmek zor değil. Kriminoloji vaziyet de gitgide derinleşiyor. Uyuşturucu madde kullananların sayı artıyor. Göz göre göre gençlerimiz ölüme gidiyor. Fakat bunun karşısını almalı olan kurumlar sadece izlemekle yetiniyorlar. İnsanların kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış. İş yok. İş kurmak isteyenin kazandığının büyük bir kısmı elinden alınacak ve en önemlisi çocuklar tehlike altında yaşıyor. Bu annelerinin yüreklerini paramparça ediyor. Burada ya mutlu anneler var, ya da yaşamak için mücadele eden anneler.

– Okullarda Başkurt dilinin öğretimi ve başörtülü kız öğrencilerin hicap meselesi ne yerde kaldı? Kuzey Kafkasya`da ve Tataristan gibi milli devletlerde bu konuda sorunlar yaşanıyordu.

– Bu konu hakkında etraflıca konuşalım. Başkurdistan, yaratılandan bu yana ikitarflı anlaşma ile Başkurdistan ve işçi-köylü sınfı arasında bölünmüştü. Şimdilerde Başkurt dili hiç de iyi günlerden geçmiyor. Şunu belirtelim ki, bu anlaşma Lenin-Stalin ve Başkurdistan tarafdansa Halikov ve Murtazin tarafından imzalanmıştır. Bu anlaşma dövüşte her iki taraftan da ölen insanların kanıyla sağlamlaştırıldı. Başkurt ordusu silahlarını verdikten sonra komunistler hayasızca anlaşmayı bozmaya başladılar.

Yalan, hile ve tarihi adaletsizlik Sovyetlerin en iyi becerdiği şeydi. Sonra Başkurdistan`da gerçekleşenler ise halkımızın aşşağılanması, bölünmesinden başka bir şey değildi. Biz kendi dilimizin Japonya`da, Zimbabve`de değil, kendi ülkesinde öğretime sunulmasını istiyoruz. Burası Başkurdistan, bizim vatanımız ve burada herkes Başkurt dilini bilmeli ve bu dilde konuşmalı. Bu o kadar berbat bir hiss ki. Kendi ülkende kendi dilinde okumak için kimdense izin almalısın. Başkurt dili mutlaka yeniden geri getirilmeli. Fakat şimdi ülkemizde tüm resmi evrak işlerinin hepsi rus dilinde yürütülüyor.

Mahkemeler başkurt dilinde konuşan vatandaşlara hizmet etmekten boyun kaçırıyorlar. Hatta tercüman bile getirmeyi kabul etmiyorlar. Polisler bizim şikayetlerimizi kendi dillerine çeviriyorlar ve hatta onu imzalamaktan bile çekinmiyorlar. Ben buna ne ad vereceğimi bilmiyorum. Ülkedeki tüm polisler Moskova tarafından atanıyorlar ve yerli ahalinin ne dilini ne de adetlerini biliyorlar. Başkurdistan`ın İçişleri Bakanı da 10 yıldır koltuğundan ayrılamıyor.

Başkurt dili, bizim kendi dilimiz ülkede yabancı dilmiş gibi görülüyor. Başörtüsü meselesinde de münakaşa söz konusu. Okul müdürünün isteğinden asılı olarak başörtülü çocuklar okula alınmayabilir. Bundan başka kitpların çoğunda hristiyanlık tebliğ ediliyor ve böyle şeylerle müslüman çocukların beyinlerini yıkıyorlar. Bu zaman beyinlerde böyle bir soru yaranıyor: Neden diğer dinler hakkında da dersler geçirilmiyor? Anlamak zor.

– Başkurdistan`ın yeni başkanı konusuna bir daha dönelim. O, bölgeye yeni ne verebilir? Yoksa o bura bir şeyler vermekten ziyade “almaya” mı gelmiş?

– Şimdilik sadece söz vermekle yetiniyor. Şahsen ben onun halka ve ülkeye bie şeyler vereceğine inanmıyorum. Geçici olarak gelmiş o da. Milleti soyacaklar ve kaçacaklar. Vatandaşlar onlara selfie çekib gösteri yapmaları için lazım. O hatta kendinin düzenlediği etkinliye bile katılmamıştı. Ne söylenebilir ki? Seçimlerden önce diğer adayları da bin türlü bahanelerle seçimden uzaklaştırdılar. Mesela, o Ayrat DilMuhammedov`u da hiçbir şeyin üstünde tutuklattı. Gerçek ortada. Habirov oligarşiye ve zengin arkasına güvenmekte. O bizim gözümüzde başkan falan değil.

– Habirov seçildikten sonra ermeniler bayram ettiler. Yeni başkanın hanımının fotoğraflarını paylaşarak “Başkurdistan`ın first lady`si ermeni” diyerek sevinçlerini dile getirdiler. Bu konu nasıl karşılanıyor ülkede?

– Biz tekmilletli devlet değiliz. Hiç bunun için çabalamıyoruz da. Bizde herkes urallı ve Başkurt. Görünün o ki ermeni disporası şaka yapmış, fakat unutmayalım ki her şakada bir gerçeklik payı vardır. Henüz Habirov`un adaylığının nasıl geçeceğini bilmiyoruz. Zaten geçecek mi, onu da bilmiyoruz. Seçim öncesi kampanyası artık adaletini yitirmiş. Çünki Ayrat Dilmuhammedov haksız yere hapiste. Fakat her kesin oyunun ona olacağını biliyoruz. Ama onun seçime girmesine izin verilmeyeceği de kesin.

– Radiy Habirov vaftiz edildi. Hanımının dinini kabul etti.

– Biz Habirov’u da Karinan’ı da kabul ederdik. Fakat onlar baştan yalan konuştular. Biz yüz yıldır depresif ve yoksul yaşıyoryuz. Tüm ruhumuzla aldatıldığımızı hissediyoruz. Başkurdistan`ın jübilesinde bile Habirov halkı Başkurtça tebrik etmedi. Ama biz Tataristan başkanından “kendi dilinizi öğrenin” çağırısını duyduk. Buna hem alkış tutulabilir hem de “bunu niye Başkurt sahnesinden söyleyesin?” diye sorulabilir.

Biz Başkurtlara göre erkekler mutfakta ancak yemek yer, en kötü durumda ise et kesmeye yardım edebilir. Başka hiçbir şey. Fakat Habirov tüm Başkurdistan`ın önünde önlük giyerek aşçılık maharetini sergiliyor. Karısı ise onun fotoğraflarını paylaşarak kocasıyla gurur duyuyor. Bu biz Türkler için bir Hakaret!

– Biraz da rüşvetten konuşalım. Hepimiz eski Sovyet ülkelerinin en büyük probleminin rüşvet olduğunu biliyoruz. Problem hem elitte hem de devletin idari sisteminde. Onlar bu kadar serveti aralarında bölüştüremiyorlar. Zengin bir bölgede yaşıyoruz, çalıp çırpmaya da her şey var. Başkurdistan`ı Rusya`nın diğer bölgeleri ile karşılaştırırsak, sizce o hangi yerde?

– En zengin yerde yaşıyoruz biz ama, hayal edin, hepimiz yoksuluz. Hiçbir rüşvet söz konusu değil. Bu 2000. yıldan devam eden kriminojen bir durum. Hakimiyet babadan oğula geçiyor. Bu benim yerlimse demek o hakimiyete geçecek. Bu ise ülkeyi rüşvet piramidinin yöneteceği anlamına geliyor. Sistem aynı şekilde devam ediyor.

Mesela, Rusya`nın avukatlar meclisi adaletin teccesümüne hizmet eden bir kurum. Ama kurumun başkanı Kraşnennikov Orenburg vilayetinden. Andrey Nazarov tarafından tecavüze maruz kalmış kadın daha sonra açıklama yapa bildi. Oğlu İlnur Alibeyov kaybolduktan sonra. Sibay`dan olan tecavüzcü başkan Nazarov da Habirov`la birlikte hareket ediyor. Bence, başka lafa gerek yok.

Konuştu: Kafkas Ömerov