Azerbaycanlı ressam: Eserlerimi üç ülkenin sanat dilinde yapıyorum

Uzun süreden bu yana çalışmalarını Türkiye’de sürdüren Borçalı doğumlu ressam Teymur Ağalioğlu sanata ilişkin yaklaşımlarını Yeni Çağ Azerbaycan okurlarıyla paylaştı:

Yeni Çağ: Öncelikle okurlarımız öncelikle sizin kimliğinizi merak edeceklerdir.

Ağalioğlu: Ben Borçalı Türküyüm. 1953 yılında orada doğdum. Sanat eğitimimi önce Bakü’deki Azim Azimzade Ressamlık okulunda aldım, daha sonra eski Sovyetlerin en ünlü sanat eğitimi merkezlerinden biri olan Tiflis Güzel Sanatlar Akademisi’nde tamamladım. Sanat merakım daha çocukluk yaşlarımdan ortaya çıkmıştı. Henüz ortaokul ve lisedeyken Azerbaycan resim sanatının büyük ustası Settar Behlulzade’nin bölgemize gelerek doğada resim çalışmaları yaptığına mükerrer kez tanık olmuş, Behlulzade’nin mucizevi sanatından derin biçimde etkilenmiştim. Azerbaycan’ımızın diğer ünlü sanatçıları da zaman zaman doğup büyüdüğüm bölgemize gelirlerdi, onlardan daima öğrenmeye çalışmışız. Benim 1990’ların ortalarına kadar olan dönemim bir nevi, Azerbaycan ve Gürcüstan sanat ekollerinin sentezini yansıtıyor. 1990’lı yılların ortalarından itibaren ise yaratıcılık konseptimde Türk sanatının büyük etkisini olduğunu söylemeliyim.

Yeni Çağ: O zamandan beri çalışmalarınızı Türkiye”de sürdürmenizden dolayı mı bunu söylüyorsunuz?

Ağalioğlu: Çalışmalarımı Türkiye”de sürdürmem benim kaderimdir.Burası benim kendi vatanımdır.1990”ların ortalarında Ankara”ya yerleştikten bir süre sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtim.Benim için gururverici bir olay idi.Türkiye”de kendimi daha serbest biçimde ifade etmek olanaklarımın sınırı yoktur.Şimdiye değin Türkiye”nin çeşitli kentlerinde 40”ın üzerinde kişisel resim sergim açılmıştır.Katıldığım grup sergilerinin sayısını bilmiyorum.Yapıtlarım Cumhurbaşkanlığı, devlet müzeleri ve özel müzeler,galeri ve koleksiyonlar tarafından mütemadi biçimde satın alınmaktadır.Bu olanağı ne doğup büyüdüğüm Gürcüstan”da ne de ilk profesyonel sanat eğitimimi aldığım Azerbaycan”da bulmamın imkansız olduğu kanaatindeyim.Ankara”da kendi kurduğum sanat atölyemin 50”in üzerinde daimi müdavimi vardı.Oradaki bir sanat galerisinin ortağı olarak resim pazarından galerimize pay alabiliyorduk.İşte Türkiye bu yanıyla her zaman her yerden güçlü olmuş ve olmaya devam edecektir.Buradaki mülkiyet hakları ve sağlam rekabet koşulları hiçbir zaman ortadan kaldırılmıyor.

Yeni Çağ: Belirli süreden beri İstanbul’a yerleştiğinizi biliyoruz. Ankara’nın resim piyasası küçük mü geldi acaba?

Ağalioğlu: Konuya resim pazarı açısından değil yaratıcılık açısından bakmamız daha doğru olacaktır. İstanbul’un sanat ortamını dünyanın Paris, Sankt-Petersburg, Amsterdam, Milano v.d. kentleriyle kıyaslaya biliriz. O nedenle benim de Ankara’dan İstanbul’a taşınmamı gür bir sanat ortamının içinde bulunma girişimi olarak değerlendirmenizi istiyorum. Zaten İstanbul’un sanat ortamı bana yabancı değildir, senelerden beri burada defalarca sergiler açmışım. O nedenle yabancılık çekmek sözkonusu değildi. Gelir-gelmez Tophane’de sanat atölyemi kurdum, buradan anında müdavmler kaydoldu. Çeşitli galeriler kişisel sergi için başvurdular. Bu konuşmayı sizinle bir kişisel sergimin açılışında yapıyoruz. Serbest şekilde ders vermek, kendi resimlerimi yapmak ve kişisel sergilerimi açmak için burada her türlü ortamı yaratmışım. İstanbul’daki ana hedefim-buradan Avrupa’ya ve Uzakdoğu ülkelerine açılmak, eserlerimi orada seyircilerle buluşturmaktır. Bunun için farklı ülkelerden davetler alıyorum, uzun soluklu projelerle dünya ölçeğinde kişisel sergiler açmak için hazırlıklar yapmaktayım. Şunu söylemem gerekir ki, bu çalışmaları Türkiye’den yapmak daha kolaydır. Neden? Çünkü sanat bakımından hem Türkiye’nin serbest piyasası güclüdür ve hem de şimdi Türk ressamlarının yapıtları dünya piyasalarında olduğu gibi Türkiye”nin kendi pazarında dsa pahalı fiyatlara satılmaktadır. Örneğin, 2009 yılı sonbaharında rahmetli Burhan Doğançay”ın Mavi senfoni isimli tablosunun Ülker Grubu’nca 1.5 milyon dolara satın alınması bir anda dünyanın ilgisini çekti, arkasından hemen Erol Akyavaş’ın tablosu aynı fiyattan satılınca dünyanın dikkati Türkiye”ye yöneldi. Türkiye zenginleştikçe insanların sanat eserlerini almaya olan ilgileri de artıyor.

Yeni Çağ: Sizin koleksiyoncu yanınızın olduğunu da bilmekteyiz. Hatta Settar Behlulzade’nin kendi özel koleksiyonunuzda olan bir tablosunu sattığınızından da haberdarız. Satmaya neden ihtiyaç duymuştunuz?

Ağalioğlu: Behlulzade’nin büyük ebattaki o tablosunu ben Borçalı’da iken bir şahıstan almıştım. Behlulzade Borçalı’da resim yapmaya gelirken o şahsın evinde kalıyordu, tabloyu ona kendisi hediye etmişti, ben de ondan alıp Türkiye’ye getirmiştim. Bazı maddi sıkıntılarımı gidermek için satmak zorunda kalmıştım. Şu anda koleksiyonumda bulunan Azerbaycanlı ressamların tablolarını hiç satma niyetim yoktur. 1980’lerin sonlarından itibaren Türkiye’ye Azerbaycan’dan çok kiymetli tablolar getirilmiştir. Şimdi o ressamların tabloları dünya çapında çok değer kazanmıştır. O nedenle Azerbaycan o tabloların envanterini çıkarmakla uğraşmalı, kataloğunu yayınlamalıdır. Böyle bir ihtiyaç olması durumunda ben de yardım etmeye hazırım. Ayrıca şu anda Türkiye’deki koleksiyonlarda bulunan Azerbaycan ressamlarının tablolarının Kültür Bakanlığı tarafından satın alınarak Bakü’ye götürülmesini isterdim. Onlar Azerbaycan’ın en kiymetli servetlerine eşdeğer durumda olan yapıtlardır.