İlk yazımız Savaş’dan bir gün önce işgaldeki bölgelerin sınırındaki Fuzuli ilinde 26 Eylül günü yaşananlar hakkındadır…
BİR YIL ÖNCE BUGÜN…
Tam bir yıl önce – 26 Eylül’de Ahmedovlar ailesi Senan için kız istemeye gider. Kız isteme geleneneğine uygun biçimde yapılır, misafirlere şekerli çay ikram edilir. Sonda nişan günü belirlenir. Ertesi gün – 27 Eylül’de Senan sevdiği kızın evine giderken arabada radyoyu açınca ilk şunu duyar: SAVAŞ BAŞLADI
Ertesi gün tekrar askere çağrılır, 29 Eylül’de cebheye gider. Yaralanıp Gazi olur, geri gönderilir. Şimdiye kadar düğünü yapılmamış. 8 Kasım – Zafer Gününde olacak düğünü…
– Düğünümüz burada, Fuzuli‘nin Ahmetbeyli köyünde olacak. Ama nikahımızın Şuşa‘da kıyılmasını çok isterdim. Belki o zamana kadar orada Nikah Müdürlüğü yapılır…
Senan’ın dileği gerçek olur, İnşallah.
Bir sene önce bu dileği kime söylesen, gülerdi. En iyi ihtimal İnşallah der, geçerdi …
Bir sene önce şuan bulunduğumuz Ahmetbeyli, Horadiz, Bala Behmenli köylerinde her kes günlük rütin işleri ile meşguldü. Ahmetbeyli dairesi yolunda kasab koyun keser, bakkal dükkanını açar, caycı semaovarını kaynatırdı.
1994 yılının Mayıs’ından buralarda arada ateşkes ihlalini dikkate almazsak, sükunet üstündü. Kimileri sükunetin ebedi olacağını düşünürdü. Ama…
Değil bir günün, hatta her saatin de hükmü varmış.
– Biz o akşam Ahmetbeyli‘de kafedeydik. Arkadaşımızın doğum gününde yedik-içtik, eğlendik. Karar verdik ki, ertesi gün sabah erkenden buluşup, haş (kelle-paça) yiyelim. Sabah bomba sesine uyandık. Haşı, falanı unuttuk, beni ve beraber eğlendiğimiz çocuklardan üçün askere çağırıldı. Çok şükür, onlar da, ben de sağ-salim döndük.
Bunları İlgar Guliyev diyor. O 29 Eylül’de savaş gitmiş.
– 27 Eylül sabahı saat 6’da Fuzuli’nin Nergiztepe istikametinde çarpışma başladı. Çok şiddetli, zor çarpışma idi. 2 Ekim’de yaralandım. Tedavi oldum, 10 Ekim’de tekrar asker arkadaşlarıma katıldım. Onların çoğunu sağ-salim gördüm, mutlu oldum. Bu arada Ordumuz bayağı ilerlemişti, artık Cebrail’e varmıştık. Bir süre sonra Gubadlı’ya geçtik. Demem o ki, o zaman Ahmetbeyli’de bir ay sonra Gubadlı’da olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Savaş bize çok şeyler öğretti…
Nicat’ın Behmenli’de küçücük eczanesi var.
– Genelde sabahları geç uyanırım. Akşama kadar eczanede olurum, sonra da akradaşlarla buluşur, birşeyler yaparız. Sabah erkenden beni aradılar, acil şırıngaya gerek olduğunu dediler. Eczanede ne var, ne yok hepsini arabama koyup götürdüm. Orada başka ilaçlara ihtiyaç olduğunu görünce, eczaneci tanıdıkları aradım, hemen her kes benim gibi birilerini arıyor, gereken ilaçlar, malzemeler istiyordu. Ne olduğunu anlamasam da, herkes gibi ben de yardıma koşturuyordum. Nihayet, Savaşın başladığını anladım. İnanır mısınız, herkes evinde, dükkanında ne varsa, kapıp, gelmişti. Herkes yardıma koşuyordu.
Fuzili Tedavi Merkezinin Başkanı Şaik Şükürov merkezde 100 yataklık yer olduğunu söylüyor. Genelde orası tam dolmazmış, bir kısmı hep boş kalırmış. 26 Eylül günü de sıradan bir günmüş…
– Nereden bilebilirdik, birkaç saat sonra nelerin olacağını. Ama ti. kendimizi kaybetmedik, hemen toparlandık. Gerçi, bu kadarını beklemezduk. Hergün onlarca yaralı gelirdi. Devlet kurumları ile beraber, köy halkı da çok yardım etti. Evlerinden hiç giyilmemiş yeni elbiselerini getirip verirlerdi ki, yaralı askerler iyileştiklerinde yırtılan kıyafetlerini yenilerle değiştirsinler.
– Biz üzüm toplamaya gidecektik. Annem reçel yapacaktı. Şeker-falan almıştık bir gün öncesinden. Babam anneme reçeli közde yapmasını tembihlemişti, öyle daha lezzetli olur diye. Beni köyün yukarısındaki halama gönderdi annem, kazan getirmek için. Düşündüm ki, artık geçtir, gece halamda kalıp, ertesi sabah eve dönerim. Sabaha kadar halamın çocukları ile konuştuk, daha yeni uykuya daldığım vakit patlama sesleri gelmeye başladı. Önce ateşkes ihlali sanıp, bitmesini bekledik. Ama Savaş başlamıştı..
Elnur Ahmetzade ertesi sabah kazanı evlerine getirir. O kazanda günlerce yemekler bişirilir, askere giden gençler için.
Elmir ise diyor ki, 27 Eylül sabahı Bakü yakınlarındakı Sumgayıt şehrine gideceklermi., amcasının oğluna araba alacaklarmış. Önceden bir miktar kapora da vermişler.
– Yolda asker, silah taşıyan araba kortejini görünce, tatbikat olacağını düşündük. Bu zaman Fuzuli’den aradılar, Savaş’ın başldığını deyip, dönmemizi istediler. Savaş’tan sonra Sumgayıt’a gittik, aynı arabayı aldık.
O köyde yaşayan Vugar ise Savaş olacağını hep beklediğini diyor. Ve sonunda beklediği olmuş…
– Savaş başladığında Bakü‘deydim. Erkenden telefon geldi, geri döndüm. Şaşıırdım. 44 gün sonra Azərbaycan bayrağının Şuşa‘da dalgalanacağını söyleselerdi inanmazdım…
AY Parti Basın Bürosu