Türümüz modern biçimine evrilmeden önce bile insanlık olarak virüslerle mücadele ediyorduk. Bazı viral hastalıklar için aşılar ve antiviral ilaçlar enfeksiyonların geniş şekilde yayılmasını engellememizi sağladı ve hasta insanların iyileşmesine yardımcı oldu. Çiçek örneğinde ise virüsü ortadan kaldırmayı ve dünyayı yeni vakalardan kurtarmayı başardık.
Ama virüslerle savaşımızı kazanmaktan çok uzaktayız. Geçtiğimiz on yıllar içinde, sayısız virüs hayvanlardan insanlara sıçradı ve ciddi salgınlara sebep olarak binlerce yaşama mal oldu. Batı Afrika’da 2014-2016 Ebola salgınına sebep olan virüs, bulaştığı insanların %90’ını öldürüyor ve bu oran onu Ebola ailesinin en ölümcül üyesi yapıyor.
Ama eşit ölçüde ölümcül başka virüsler de var ve bazıları daha da ölümcül. Şu an dünyanın dört bir yanında salgınlara sebep olan koronavirüs dahil bazı virüsler, daha düşük fatalite oranlarına sahipler ama yine de halk sağlığı açısından ciddi bir tehdit teşkil ediyorlar çünkü henüz bu virüslerle nasıl mücadele edeceğimizi bulabilmiş değiliz.
Aşağıda en ölümcül 12 virüsü listeledik. Sıralama kriterleri, bu virüslerden birinin bulaşması halinde bir insanın ölme riski, virüslerin öldürdüğü insan sayısı ve büyümekte olan bir tehlike teşkil edip etmediklerine dayanıyor.
Marburg virüsü
Bilim insanları Marburg virüsünü, Almanya’da Uganda’dan getirilmiş enfekte maymunlarla teması olan laboratuvar çalışanları arasında küçük salgınların patlak verdiği 1967’de tespit ettiler. Marburg virüsü Ebola’ya benziyor: hem hemorajik ateşe sebep oluyor (yani bulaştığı insanlarda yüksek ateş görülüyor) hem de bedende şoka, organ yetmezliğine ve ölüme yol açabilecek kanamaya sebep oluyor.
İlk salgının mortalite oranı %25’ti ama Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki 1998-2000 salgınında ve Angola’daki 2005 salgınında bu oran Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre %80’e çıktı.
Ebola virüsü
İnsanlarda bilinen ilk Ebola salgınları Sudan Cumhuriyeti ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni 1976’da aynı anda vurdu. Ebola, enfekte insanlar veya hayvanlar ile kan ya da diğer vücut sıvıları yoluyla temas üzerinden yayılıyor. Ebolanın bilinen türevleri ölümcüllük açısından değişkenlik gösteriyor.
Örneğin Ebola Reston insanları hasta bile etmezken Bundibugyo’da fatalite oranı %50’ye ve Sudan türevinde ise %71’e çıkıyor.
Son salgın Batı Afrika’da 2014 başında patlak verdi ve bugüne kadarki en büyük ve en karmaşık Ebola salgını oldu.
Kuduz
1920’lerde uygulanmaya başlayan evcil hayvanlara yönelik kuduz aşıları hastalığı gelişmiş dünyada nadir hale getirmiş olsa da, kuduz, Hindistan ile Afrika’nın kimi bölgelerinde ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.
Beyni mahveden, gerçekten çok kötü bir hastalık ama kuduz aşımız ve kuduzla mücadele eden antikorlarımız var. Dolayısıyla, kuduz bir hayvanın ısırdığı bir insanı tedavi edebiliyoruz. Ancak bu kişi tedaviye erişemezse veya almazsa, ölüm kesin.
HIV
Modern dünyadaki en ölümcül virüs HIV olabilir. En yüksek ölüm oranına sahip olan hala bu virüs. 1980’lerin başında ilk kez tanılandığından bu yana HIV’den 32 milyon insanın öldüğü tahmin ediliyor. Bu rakam onu insanlık tarihindeki en ölümcül bulaşıcı hastalık yapıyor.
Güçlü antiviral ilaçlar HIV taşıyan insanların uzun yıllar yaşamasını mümkün kılsa da, hastalık, yeni HIV enfeksiyonlarının %95’inin görüldüğü düşük ve orta gelirli birçok ülkede yıkıcı etkisini sürdürüyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Afrika bölgesinde her 25 yetişkinden biri HIV pozitif. Yani dünya üzerinde HIV ile yaşayan insanların üçte ikisi bu bölgede.
Çiçek
1980’de, Dünya Sağlık Asamblesi, dünya üzerinde çiçek hastalığı kalmadığını duyurdu. Ama bundan önce, insanlar çiçek hastalığıyla binlerce yıldır mücadele ediyordu ve hastalık etkilenenlerin yaklaşık 3’te 1’ini öldürüyordu. Kurtulanlarda derin, kalıcı yaralar kalmasına ve çoğu zaman da körlüğe sebep oluyordu.
Sömürgeciler birlikte getirmeden önce virüsle temas etmemiş olan Avrupa dışındaki nüfuslarda mortalite oranları çok daha yüksek oldu. Örneğin, tarihçiler Amerika kıtasının yerli nüfusunun %90’ının Avrupalı sömürgecilerin getirdiği çiçek virüsü nedeniyle öldüğünü tahmin ediyor. Sadece 20. yüzyılda çiçek hastalığı 300 milyon cana mal oldu.
Sadece ölüm değil, sebep olduğu körlük yüzünden gezegene yükü çok ağır bir virüs bu ve dünya üzerinden silinmesi için büyük bir kampanya yapılmasına da bu neden oldu.
Hantavirüs
Hantavirüs pulmoner sendromu (HPS), dünyanın dikkatini ilkin 1993’te ABD’de sağlıklı, genç bir Navajo erkeği ile nişanlısı, nefes darlığı şikayetiyle hastaneye başvurduktan yalnızca günler sonra öldüğünde çekti. Birkaç ay sonra, sağlık makamları enfekte olmuş insanlardan birinin evinde yaşayan bir fareden hantavirüsü izole etmeyi başardılar. Bugüne kadar ABD’de bu hastalığın bulaştığı 600 kişiden %36’sı hayatını kaybetti.
Virüs insandan insana bulaşmıyor. Enfekte olmuş farelerin dışkı ve idrarları ile temas yoluyla bulaşıyor.
Daha önce Kore Savaşı sırasında, yani 1950’lerin başında da farklı bir hantavirüs türü başka bir salgına yol açmıştı. 3000 asker bu virüsle enfekte oldu ve %12’si hayatını kaybetti.
Virüs ABD’de keşfedildiğinde Batı tıbbı için yeni bir şey olmasına rağmen, araştırmacılar sonraki yıllarda, Navajo tıp geleneklerinin benzer bir hastalığı tanımladığını ve onu farelerle ilişkilendirdiğini fark ettiler.
Grip
Tipik bir grip mevsiminde dünya çapında 500.000 kişi bu hastalıktan ölüyor. Ama bazen yeni bir grip virüsü ortaya çıkıyor ve hastalığın daha hızlı yayılıp daha çok cana mal olduğu bir salgına sebep oluyor.
İspanyol gribi de denilen en ölümcül grip salgını 1918’de başladı ve dünya nüfusunun %40’ını etkileyerek 50 milyon kadar insanı öldürdü.
Bilim insanları 1918 grip salgınına benzer bir şeyin tekrar etmesini muhtemel görüyorlar. Eğer yeni grip virüsü insan popülasyonu içinde kendine yer bulursa ve insandan insana kolayca bulaşarak şiddetli hastalığa sebep olursa, büyük bir sorun olacaktır.
Deng
Deng virüsü ilkin 1950’lerde Filipinler ve Tayland’da görüldü ve o zamandan bu yana yeryüzünün tropikal ve subtropikal bölgeleri boyunca yayıldı. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yarısı deng virüsünün endemik olduğu bölgelerde yaşıyor ve sivrisineklerin taşıdığı hastalık, dünya ısındıkça muhtemelen daha da yayılacak.
Deng, DSÖ’ye göre her yıl 50 ila 100 milyon insanı hasta ediyor. Deng hummasında mortalite oranı diğer bazı virüslere göre daha düşük olsa da (%2,5), virüs, deng kanamalı humması adı verilen Ebola benzeri bir hastalığa yol açabiliyor ve bu hastalık tedavi edilmezse %20’lik bir mortalite oranına sahip. Uzmanlar küresel ısınma ile gerçek bir tehdit haline gelen bu virüs hakkında daha fazla düşünmemiz gerektiğini söylüyorlar.
Deng virüsünün yaygın görüldüğü bölgelerde yaşayan ve virüs enfeksiyonu konusunda teyit edilmiş bir geçmişi olan 9-16 yaş arası çocuklarda kullanıma yönelik bir deng aşısı 2019’da ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nce onaylandı. Bazı ülkelerde 9-45 yaş arası insanlar için onaylanmış bir aşı mevcut ama yine, aşılanacak olanların geçmişte deng bulaşması teyit edilmiş insanlar olması şart. Daha önce virüs bulaşmamış kimseler aşılanırsa ciddi deng geliştirme riski var.
Rotavirüs
Çocukları rotavirüsten korumak için iki aşı mevcut. Bu virüs bebeklerde ve küçük çocuklarda şiddetli ishale neden oluyor ve çok çabuk yayılabiliyor. Fekal-oral yol ile, yani küçük dışkı parçalarının yutulmasıyla bulaşıyor.
Gelişmiş dünyada çocuklar rotavirüs enfeksiyonundan nadiren hayatını kaybetse de, hastalık su kaybını giderici tedavilerin yaygın şekilde erişilebilir olmadığı gelişmekle olan dünyada ciddi bir tehdit.
DSÖ 2008’de dünya çapında 5 yaşın altındaki 453.000 çocuğun rotavirüs enfeksiyonundan öldüğünü tahmin ediyor. Ancak aşıyı uygulamaya başlayan ülkelerde rotavirüs nedeniyle hastaneye yatışlarda ve ölümlerde ciddi düşüşler görülüyor.
SARS-CoV
Şiddetli akut solunum yolu sendromuna (SARS) yol açan virüs, ilkin 2002’de güney Çin’in Guandong eyaletinde ortaya çıktı. Virüs muhtemelen önce yarasalarda ortaya çıktı, ardından misk kedisi denilen gececi memelilere sıçradı ve en sonunda da insanlara bulaştı. Çin’de bir salgına sebep olduktan sonra, SARS, 26 ülkeye yayılarak 8000 insana bulaştı ve iki yıl içinde 770’ten fazla insanı öldürdü.
Hastalık ateşe, soğuk terlemeye ve ağrılara sebep oluyor ve çoğu zaman zatürreeye çeviriyor. Yani akciğerler iltihaplanıyor ve cerahat doluyor. SARS’ın mortalite oranının %9,6 olduğu tahmin ediliyor ve şu ana kadar onaylanmış bir tedavisi veya aşısı bulunmuş değil. Ancak 2000’lerin başından beri yeni SARS vakası da rapor edilmedi.
SARS-CoV-2
SARS-CoV-2, koronavirüsler olarak bilinen SARS-CoV ile aynı virüs ailesine ait ve ilkin 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde tespit edildi. Virüs SARS-CoV gibi muhtemelen yarasalarda ortaya çıktı ve insanlara bulaşmadan önce aracı bir hayvana geçti.
Ortaya çıktığından bu yana virüs Çin’de on binlerce ve diğer ülkelerde binlerce insana bulaştı. Süregiden salgın Wuhan ve çevre illerde kapsamlı bir karantinanın uygulanmasına, etkilenen ülkelere yapılan seyahatlere kısıtlamalar getirilmesine ve tanı, tedavi ve aşı geliştirmek için dünya çapında çabalara neden oldu.
SARS-CoV-2’nin sebep olduğu COVID-19 adlı hastalığın %2,3’lük bir mortalite oranına sahip olduğu tahmin ediliyor. Hastalıktan veya komplikasyonlarından en çok etkilenme riskine sahip olanlar yaşlılar ve sağlık sorunlarına sahip insanlar. Yaygın semptomlar arasında ateş, kuru öksürük ve nefes darlığı var ve hastalık ciddi vakalarda zatürreeye çevirebiliyor.
MERS-CoV
MERS denilen Orta Doğu Solunum Sendromuna sebep olan virüs, 2012’de Suudi Arabistan’da ve 2015’te de Güney Kore’de salgına sebep oldu. MERS virüsü SARS-CoV ve SARS-CoV-2 ile aynı virüs ailesine ait ve yine muhtemelen yarasalarda ortaya çıktı. Hastalık, insanlara geçmeden önce develere bulaştı ve ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açıyor.
MERS çoğu zaman şiddetli zatürreeye çeviriyor ve %30 ila 40’lık bir tahmini mortalite oranına sahip. Bu oran onu hayvandan insana geçen bilinen koronavirüsler arasında en ölümcülü haline getiriyor. SARS-CoV ve SARS-CoV-2’de olduğu gibi, MERS de onaylanmış bir tedaviye ya da aşıya sahip değil.
Dünyadan Çeviri