Elçibey’i anlayabilmek

TÜRK insanı bağımsızlık ve özgürlüğü tarih boyunca kutsal saymıştır. Bu kavramların önem ve değerini ömürlerini bu uğurda adayanlar daha iyi bilir. Bu insanlar halkının, vatanın, devletinin çıkarlarını her şeyden üstün tutar, idealleri uğruna canlarını feda etmekten çekinmezler. Türk Tarihi son yüzyılda bağımsızlığı ve özgürlüğü hayatının amacı edinmiş pek çok idealist şahsiyete şahit olmuştur. Ali Bey Hüseyinzade, İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Z. Velidi Togan, Ziya Gökalp ve diğerlerinin ideallerini 20. yüzyıl başlarında Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak M. Kemal Atatürk gerçekleştirdi. Aynı idealleri taşıyan M. Emin Resulzade de 1918’de Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kurma başarısını göstermişti. Türk Tarihi bu idealleri 20. yüzyıl sonlarında gerçeğe dönüştüren bir büyük devlet adamına daha şahit oldu. O, Sovyetler Birliği’nin dünyada korkulan güç olarak varlığını devam ettirdiği 1970’li yıllardan beri kendi deyimiyle “imperyaya” baş kaldırmış, vatanını sömürge – halkını köle sayan Sovyetler’i dağıtmayı, bağımsız devletini yeniden kurmayı, halkını özgürlüğe kavuşturmayı öncelikli amaç edinmiş Ebülfeyz ELÇİBEY’di.

Sovyetler Birliği dünyanın değişen şartları karşısında daha fazla direnememiş, 70 yıllık demir kapılarını aralamıştı. Kuzey Azerbaycan’da da E. ELÇlBEY’in önderliğinde özgürlük rüzgârları estirilmeye başlanmış, Azerbaycan Türkleri, Moskova güdümlü Ermeni saldırı ve provokasyonlarına karşı İlk mukavemetini Kasım 1988’de Azadlık Meydanı’nda sergilemişti.Bu süreçte yakın dönem Türk tarihinin özgürlük elçisi görevini üstlenmiş E. ELÇİBEY yalnız Azerbaycan, Sovyetler Birliği ve Türkiye’de değil tüm dünyada dikkatleri üzerinde toplamıştı. Kendi anlatımı “Tercüme-i Halinden” öğrendiğimize göre üniversite öğrenciliği yıllarından başladığı mücadelesinde ilk amacına ulaşıyordu. Dağılma sürecine gören Sovyetlerin enkazından en az zararla çıkmak, M. Emin RESÜLZADE’nin ideallerini hayata geçirmek, Azerbaycan Cumhuriyeti’ni yeniden kurmak ve halkını özgürlüğe kavuşturmanın, zamanı gelmişti.

Yıllarca gizli örgütlenmelerle sürdürdüğü mücadelesini artık halkı ile birlikte meydanlara taşıyan E. ELÇlBEY’i bağımsızlık – özgürlük savaşının belki de en şiddetli günlerinde Nisan 1989’da Bakü’de tanıma onurunu yaşadım. Böyle kutsal bir mücadeleye önderlik eden pek çok devlet adamında bulunan ortak özelliklerin yanı ıra “insanı insan kılan tüm erdemlere sahip” ömrünün her anı ve döneminde “onurlu”, “dürüst”, “hümanist”, “demokrat”, “vatansever”, “Türk Milliyetçisi” Türk Beyi’ni tanımaktan öte anlamaya çalıştım. Çok kısa sürede halkının O’na “ELÇlBEY” adını layık görmesinde ne kadar doğru bir karar verdiğini gördüm.

İdeallerini ve düşüncelerini bu kadar açık yüreklilikle ifade eden, öngörülerinde yanılmayan, uzak görüşlü bu dava adamını, bu büyük devlet adamını anlamak kolay değildi. O halkı için hedefler belirlemiş ve bu hedeflere doğru adım adım ilerliyordu, ilk hedef gerçekleşmişti. Azerbaycan Cumhuriyeti yeniden kuruluş, Azerbaycan Türkleri Kuzey Azerbaycan’da özgürlüğünü kazanmıştı, ikinci hedef ülkesinde demokratik, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı devlet yapısını yerleştirmek, halkını vatanın sahip olduğu zenginliklerden her yönüyle yararlanan siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasını sağlamış refah toplumunda yaşatmaktı. Çağdaş dünyanın tüm imkanlarından yararlanılan bir ülke seviyesine ulaştırmaktı, üçüncü hedef tarihin ve talihin ayırdığı Azerbaycan Türklerini birleştirmek kendi deyimiyle “Bütöv Azerbaycan’ı” kurmaktı. Nihai hedef ise “Türk Birliği” idi.

Siyaseti olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi yürüttü. Bu yönteminde ilkeli, kararlı o kadar da açık sözlüydü. Mücadeleye başladığı ilk günden hayatla vedalaştığı güne kadar düşüncelerini açık yüreklilikle ifade etti.

Milletine vurgundu. Türk milletinin hiçbir ferdinin özgürlükten mahrum edilmesini kabullenemiyor, Türk insanının dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın çağdaş normlardan yararlanmasını, insan haklarına sahip olmasını istiyordu.Türk insanının kendi vatanında başka bir milletin sömürgesi olarak yaşamasına tahammülü yoktu. Bunun için dünyanın bütün nimetlerini bir kenara itmiş, kendisini Türk Dünyasının bağımsızlığı – özgürlüğü ve demokrasi mücadelesine adamıştı.

ELÇİBEY engin kültüre sahip aydın bir Türk Milliyetçisiydi. O’nun Türk Milliyetçiliği düşüncesindeki ana fikir (kendi vatanlarında sömürge olanlar için bağımsızlık ve özgürlük) insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğünün kabul gördüğü demokratik devlet yapısı ve çağdaş dünya normlarını hayata geçirmiş ve Türk Devletleri ve Halklarının birliğidir. Türk Birliği, ELÇlBEY’in en büyük idealiydi.

ELÇİBEY adil, demokrat ve bilge kişiliğini her şart ve ortamda sergiledi. Bağımsızlık mücadelesini açıkça başlattığı Azerbaycan Halk Cephesi Başkanlığından Azerbaycan Cumhuriyeti’nin yeniden kurulup ülkede gerçekleştirilen ilk demokratik seçimler sonucu seçildiği Devlet Başkanlığı görevi süresince; bütün kararlarında adil, demokrat ve bilge oldu. Milletinin layık olduğuna inandığı için bütün sabote ve suistimallere rağmen demokrasiyi tüm yönleriyle uygulamaya çalıştı. Basın özgürlüğü, siyasi parti ve sivil toplum örgütlenmeleri bunun en belirgin örnekleridir.

ELÇİBEY eşsiz bir siyasi strateji yeteneğine sahipti. Bir yıl süreyle kalabildiği Devlet Başkanlığı görevinde hayata geçirdiği kararların pek çoğu tarihi ve hayati önem taşıyor. Bilge bir stratejinin sonucudur ki, eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında yalnızca Azerbaycan’dan Rus orduları çıkarılmıştır. Bakü-Ceyhan enerji hatları projesini gündeme getirmesi ELÇİBEY’in ne büyük bir stratejist , ne ölçüde öngörülü siyasetçi olduğunu anlamaya yeterlidir.

İktidarı ideallerinin gerçekleşmesi yolunda amaç değil, araç gördü. Ülkede 1992-93 yılları arasında hayata geçirilen bütün entrikalardan haberdar olmasına rağmen, onarılmaz yaralar açacağını bildiği iç savaşı önlemek adına Bakü’den ayrılıp Keleki’de yaşadığı 4 yıl süreli sürgün döneminde de, 7 yıl boyunca maruz kaldığı tüm sıkıntı, yalan, iftira ve ihanetler karşısında da onurlu, uzlaşıcı, öngörülü siyasetçi kimliğinden taviz vermedi.

ELÇİBEY’in taviz vermediği diğer bir konuda kendisine örnek aldığı ATATÜRK’e duyduğu sevgi, saygıydı. Samimi düşüncelerini “ATATÜRK’ün askeri olmaktan onur duyuyorum” sözleriyle ifade etti. Aynı içtenliği karşılığını yöneticilerinden göremediği Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı da her fırsatta sergiledi. Türkiye insanına karşı duyduğu samimi hislerin karşılığının gösterilmesine ise fırsat verilmedi.

Sınırsız bir hümanist olan ELÇİBEY için kötü insan yoktu. Ancak şartlar ve yönetimle insanı kötülüğe yönlendirirdi. Bu anlayışla va tana-millete karşı ihanetlerin dışında her türlü yanlışı bağışlayabilen yüce bir kişiliğe sahipti ülkesinde yalnızca iktidar koltuğunda oturmak adına Sovyet döneminde öğrendiği tün entrikaları hayata geçirenleri, ikbal günlerinde O’nun gölgesinde yaşayıp kendi gölgeleri sayanları da bütün yanlışları hatta ihanetlerinde bile bağışladı.

ELÇİBEY yaşamının her döneminde büyük düşündü. Kendisine büyük idealler seçti.Bu idealleri ve düşüncelerinde de dürüst, barışçı, demokrat kişiliği ile seçildi. Azerbaycan Türkünün on yıllar boyu yok edilmeye çalışılan insani, kültürel, sosyal değerlerini, Millî şuur, vatan, millet kavramlarını güçlendirdi. Uluslararası alanda izlediği ilkeli, kararlı siyaseti sonucu devletinin eşit statüye sahip varlığını kabul ettirdi.

Dış politikadaki ideallerini de açık yüreklilikle ifade etti. Güney Azerbaycan’da yaşayan soydaşlarının fars sömürgesinden kurtulup; kurulacağına inandığı “Birleşik Azerbaycan” idealini Türk Milletinin hedefine dönüştürdü.

Bu büyük idealleriyle tanıdığım, sürgün yıllarıyla birlikte her şartta ve aradan geçen bunca zaman irtibatımı sürekli korumağa çalıştığım, feyz aldığım ELÇİBEY yüce kişiliğini hayatla vedalaşacağını bildiği son günlerinde de bütün ihtişamı ile sergiledi.

ELÇİBEY’i küçük hesaplar peşinde koşanlar, ucuz siyaset yapanlar anlamadılar. Statükocu, sorunları çözmeyi değil ertelemeyi ilke edinenler, defalarca gitseler de iktidarda ayrılmayı kabullenmeyenler O’nu anlamak istemediler. Çünkü, ELÇİBEY onlar için sorun olurdu. ELÇİBEY halkını aldatmadan yalansız hilesiz de iktidar olunabileceğini, idealist ilkeli devlet adamı olunabileceğini başarıyla orta ya koymuştu. “Devlet kurmuştu”. Birileri ELÇİBEY’i anlamamak istedi. ELÇİBEY’i olduğundan farklı göstermeye çalıştılar, ancak O’nu çıkarları karşısında büyük bir tehlike gören dış güçler her yönüyle anladılar. Moskova- Tahran – Erivan üçgeni ELÇİBEY’in ideallerinin önünü set çekmeye çalıştı. O’nu iktidardan uzaklaştırabildiler ancak hedeflerine ulaşma azim ve gayretini yok edemediler.

Türk dünyasını daha büyük üzüntüye boğan ise ELÇİBEY’i yok etmeye yönelik bu çabalara dünyanın demokrasi havariliği yapan ülkelerin desteği hatta Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin seyirci rolüydü.

ELÇİBEY’i ilgili tüm taraflar anlamıştı. O’nun ideallerini benimseyen Ülküdaşları mücadelesinin her aşamasında yanında yer almış, karşısında olanlar O’nu engellemeye çalıştılarsa da başaramadılar. Çünkü, ELÇİBEY’i inandığı, her güçten önce anlaması gereken halkı geçte olsa anlamıştı.

Bağımsızlık – özgürlük ve demokrasi mücadelesinin çilelerini ömrünün son anlarına kadar omuzlarında taşıyarak, ömür boyu büyük fedakarlıklarla yürüttüğü çalışmalarının önemli sayılacak bölümünü başarıya ulaştıran ELÇİBEY yetkin, akılcı ve gerçekçi siyaseti ile barışın, istikrarın, iktidarlı-muhalefetli tüm Azerbaycan’ın garantisiydi. Bunu zamanla anlayacaklar.

SELÇUK ALKIN
Yenicag.Info