Eski Türklerde Evlilik ve Düğün Gelenekleri

Aile olgusu, Türk Tarihi boyunca önemsenen ve el üstünde tutulan bir olgu olmuştur. Öyle ki dünya milletleri içinde aile ve akrabalık bağlarının en fazla önemsendiği toplumlardan birisi hiç şüphesiz Türk Toplumu’dur. Türkler, tarih boyunca çok sağlam bir aile yapısına sahip olmuş, aile bağlarıyla son derece sıkı bir toplumsal yapı oluşturmuşlardır.

Kadim Türk Kültürü incelendiğinde Türklerin tarih boyunca genel olarak tek eşli bir hayat tarzını benimsediği göze çarpmaktadır. Öyle ki İslâm sonrası Türk toplumlarında şer’i hukuk bir anlamda erkek için çok eşe izin verse de bu oran hiçbir zaman genel nüfusun % 10’unu geçmemiştir. Öyle ki Osmanlı’da bile çok eşliliğin en yaygın olduğu dönemde bu oran % 8’i aşmamış ve toplumun %92’si tek eşli bir hayatı benimsemiştir.

Bu durum hiç kuşkusuz Orta Asya Türk Tarihinde de geçerli olmuş, her ne kadar bazı istisnalar olsa da Türk Toplumu tek eşli bir profil çizmiştir. Dahası, konar-göçer bir hayat tarzında, Ordu-Millet anlayışıyla hareket eden Türkler, her ne kadar ataerkil bir toplum yapısına sahip olsalar da kadınlara ve kadın haklarına büyük bir önem vermişlerdir.

Kadim Türk Kültüründe, gençler karşılıklı niyetlerini belli ettikten sonra kız isteme faslına geçilirdi. Erkek tarafının kızı alabilmesi için kızın babasına para veya hayvan vermesi gerekirdi. “Kalın” ve “kalınlık” olarak adlandırılan bu gelenek, bir güvence bedeli olarak görülürdü. Kalın geleneği Türklerde çok erken çağlardan beri uygulanan bir gelenek olmuştur (2).

Düğünlerin törenselliği tüm kültürlerde ortak bir özelliktir. Aile kurmak, her toplumda bir törensellikle yapıldığı gibi, kadim Türk toplumlarında da pek çok özgün gelenekler ortaya çıkmıştır. Örneğin İslâm Öncesi Türk Toplumlarında da bekârete büyük bir önem verilmiş ve bakire kızlara “kapaklığ” (kapalı kız) denilmiştir (3).

Dışarıda evin erkeğinin sözü geçerken, Orta Asya Türk Toplumları’nda evin sahibi kadın sayılmış ve ev kadınları için eve sahip olmalarını belirten “evci” ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca Köktürkler’de kadınlar “eş” olarak anılmıştır (4) ki, bu tabir eş-itlik ilkesinin de uygulandığını kanıtlar niteliktedir.

Elbette her Türk boyunda aynı görüş ve gelenekler uygulanmamıştır. Sözgelimi daha evvel ele aldığımız Kırgız Türkleri’nde kız kaçırma geleneği çok yaygınken ve kaçırılan kız, mutlaka kendisini kaçıranla evlendirilirken, Türkistan’da görücü usulü diyebileceğimiz yöntem uygulanmıştır.

Buna göre bir kıza talip olan kişi, önceden haber vererek 4 er olarak o kızın ailesinin kapısını çalar, kız babası onları kapıda karşılar, onlara misafir ekmeği ikram edilir ve eğer ailenin kızı vermeye gönlü varsa, damat adayının boynuna kız babası tarafından bir yazma takılırdı. Bu gelenek, hiç şüphesiz o kızın sorumluluğunun babanın omzundan, damadın omzuna geçtiğini gösteren bir sembol olmuştur.

Dahası, kız tarafı sonra bu yazmayı geri almak ister ve damat onu geri vermemek için herkese para dağıtırdı ki, bu gelenek günümüzde makasın kesmemesi, çeyiz sandığının üzerine oturulması gibi pek çok gelenekle örtüşmektedir.

Kız ve erkek, tuzlu suyla ıslatılmış ekmeği beraber yiyerek, bir anlamda hayattaki tüm acılara birlikte katlanacakları sözünü verir ve kız, atlı bir alay ile damat evine şenliklerle gönderilirdi. Eve gidildiğinde de kız, kesinlikle eşiğe basamaz, kucakta eve sokulur –ki bu gelenek çok uzun yüzyıllar devam etmiştir- ve gelin ile güvey üç gün boyunca aynı evde birbirlerinden uzak kaldıktan sonra, üçüncü gün damat, geline bir hediye –yüzgörümlüğü- vererek onun yüzünü açabilmiştir.

Bu durum, hiç şüphesiz gelin ve damadın birbirlerinin kıymetlerini bilmeleri için uygulanan bir gelenektir.

Kaşgarlı Mahmud’un eseri Divanü Lügati’t Türk’de boşanma ile ilgili şu ifadeler geçer: Er kissi birle tek tek boldu: koca, karısı ile geçimsizliğe düştü, ol işler boş: o kadın boştur, boşanmıştır (5). Kaşgarlı eserinde boşanma için ‘baş yolmak’ ifadesini de kaydetmiştir. “Uragut başın yoldı= kadın başını kurtardı, mihrinden ve başka bazı şeylerden vazgeçerek kocasından ayrıldı” (6).

Kaşgarlı bu durumu bir diğer ifadesinde şu şekilde kullanmıştır: ‘uragut yolundı= kadın para vererek kocasından boşandı (7). Buradan anlaşılacağı üzere, Eski Türklerde kadın, kocasından ayrılmayı dilemesine rağmen kocasının bunu kabul etmemesi durumunda, bazı haklarından vazgeçerek veya üzerine para vermek kaydıyla kocasını bu duruma razı etmektedir.

Türklerin tarih boyunca evlilik gelenekleri, Ziya Gökalp, Mümtaz Er Türköne ve Orhan Türkdoğan gibi pekçok yazar tarafından irdelenmiş ve bazı geleneklerimizin tâ Orta Asya Türkleri’ne kadar dayandığı bir kez daha kanıtlanmıştır.

Türktoyu