“FETÖ’ye Karşı Mücadeleyi Hepimiz Desteklemeliyiz” – Röportaj

‘‘Sessiz işgal’’ FETÖ’nün yurtdışı plan ve çalışmalarıyla ilgili korkunç gerçekleri Türk okuruna tanıttı”

Geçtiğimiz sene Ağustos ayında yayınlanmış ‘‘Sessiz işgal: FETÖ’nün Azerbaycan Örgütlenmesi’’ kitabının editörü, yazar Tunca Arslan Tr.Yeniçağ.Az’a konuştu:

-15 Temmuz darbe girişimine kadar da Türkiye’de FETÖ’nün karşısına dikilen gazeteci – yazar – aydınlar vardı. O direnme sürecinin anlatılmasıyla sohbetimize başlamanızı rica ediyoruz.

– Fetullah Gülen yapılanması aslında 1960’lı yılların sonlarına dayanıyor. Fakat bunlar uzun süre kendi halinde hayır işleri yapan, hizmet işleri yapan hatta Atatürkçü çizgi izleyen bir görünüm sergilediler ve kendilerini bir şekilde gizlemeyi başardılar. Aslında bunların devleti ele geçirmeyi amaçlayan ABD destekli bir yapı olduğu Ergenekon ve Balyoz operasyonlarından yıllar önce dile getirilmiş, Türkiye ve dünya için önemli tehlike olduklarına dikkat çekilmişti. Fakat bunlar belli çevrelerle sınırlı kaldı. FETÖ’nün çalışma tarzı da ilginç: ellerinde para var, medya var, üniversiteler var ve bunu kullanarak sol kesimden bazı aydınları satın aldılar. Onlar kendilerini “modern insanlar” olarak lanse etmekle sözde aydınlara kendi gazete ve kanallarında yerler açtılar. İşin başından beri, örneğin Aydınlık gazetesi bunların ABD’nin adamları olduğunu doğrudan doğruya dile getiriyordu. Yurtdışındaki okulların eğitim kurumları olmayıp birer ajanlık merkezleri olduğu yazıldı-çizildi. Türkiye’de kamuoyunun tam da olmasa FETÖ’nün gizli planlarının farkına varması Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yaşandı. Devletin önemli noktalarına yerleşen FETÖ, 15 Temmuzda son can havliyle bir terörist darbe eylemine kalkıştı ve tümüyle deşifre oldu. Şu anda mücadele yürüyor ve ben aydın olarak bu mücadeleyi destekliyorum. Yeterli mi? Tabi ki yeterli olmayan noktaları var. Çünkü bunların örgütlenme tarzları çok sinsi. Çok önemli darbe yeseler de mücadeleyi katiyen gevşetmemek lazım. Biz de aydınlar olarak irademizi sağlam tutmak zorundayız. Yayınevi olarak…

– Oraya gelecektim. FETÖ’nün kurduğu kumpaslar döneminde Hanevi Avcı Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını çıkarır çıkarmaz hapse atıldı. Veya Ahmet Zeki Üçok Kayseri’deki ana ikmal jet üssüne FETÖ casuslarının sızdığını tespit ederek dava açtıktan bir süre sonra tutuklandı. Onların arkasından Odatv sahibi ve yöneticilerinin tutuklanması geldi. Aynı dönemde Kırmızı Kedi Yayınları adeta “Silivri Edebiyatı” serisi yayınlamaya başladı…

– Türkiye’de FETÖ’nün gerçek yüzünü ortaya koyan bazı çalışmalar oldu. Fakat başlangıçta bunlar minimal düzeydeydi. Saygın çabalar olsa da etkili olamıyordu. İnsanlar kitap yazınca içeri atılıyordu, cemaat yargıdaki, emniyetteki elemanlarını kullanarak onları susturuyordu. Bu durumda önemli ölçüde aydın geleneği olan Türkiye’de başka aktörler devreye girdi. Kırmızı Kedi o zamanlar çok genç bir yayınevi olmasına rağmen FETÖ yapısına karşı durmak gerektiğini kavrayarak çeşitli kitaplar çıkardı. İlk aşamada Ergenekon ve Balyoz mağdurlarının kitaplarının yayınlayarak Kırmızı Kedi de kendi üzerine düşen görevi yerine getirdi.

– Sizlerin burada mücadele ettiği dönemde biz aynı sinsi yapıya karşı Azerbaycan’da mücadele ettik.15 Temmuz darbe girişimi sonrası benim kitabımı yayınlamanızdan dolayı size şükranlarımı sunuyorum. Galiba Sessiz İşgal, FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasını Türkiye’de deşifre eden ilk kitap oldu…

– Evet. FETÖ’nün 172 ülkede okulları, örgütleri, bağlantıları var. İşin başında hayırsever eğitim kurumları olarak kendini tanıtmaya çalışan FETÖ kurumlarının aslında birer ajanlık faaliyeti yapan karargâhlar olduğu süreç içinde anlaşıldı. Özellikle bizim coğrafyamızda, komşuluk ilişkilerimizin ötesinde çok önemli bağlarımız olan Azerbaycan’a giderek ne tür bir örgütlenme yapmalarına ilişkin benim belirli bilgim vardı fakat Sessiz İşgal kitabını okuyarak yayınlama sürecinde pek çok şey öğrendim. Sizler bu işin ciddiyetini kavramış insanlar olarak o kitapta bunu dile getiriyorsunuz. Hatta benim en çok dikkatimi çeken bölümlerden biri FETÖ elebaşısının daha o dönemde “Yirmi beş yılı doldurmadan harekete geçmeyin”- talimatını vermiş olmasıdır. Bu aralar o süre dolmak üzereydi. Bu durum tehlikenin boyutlarını anlatması bakımından da dikkat çekici bir şey. Belki başka ülkelerde başka hedefleri vardı. Bu açıdan kitap yayınlanalı 5 ay bile olmadı, ben Azerbaycan’la daha yakından ilgilenmeye başladım. Kitapta dikkat çekilen pek çok ismin bugün rahat durumda olmadıklarını, görevlerinden alındıklarını, Kafkas Üniversitesi gibi onların açısından önemli olan bir kurumun kendisini feshettiğini hem kitabın kendisi ve hem de Azerbaycan halkı açısından ciddi bir tehlikenin bertaraf edilmesi olarak görüyorum. Kitabın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yayınlanması isabetli olduğu gibi FETÖ’ye karşı Türkiye’de yapılan mücadele açısından da önem arz etti. Kitap bize 15 Temmuz darbe girişiminden önce gelmişti. Darbe girişiminden hemen sonra yayınlamamız bizim için de okur gözüyle de isabetli bir iş yaptığımızı ortaya koydu. Eklemek istediğiniz şeyleri kitabın yeni baskılarına alacağımız gibi FETÖ’nün farklı ülkelerdeki yapılanmalarına ilişkin çalışmalarınızı memnuniyetle değerlendireceğimizi de belirtmek  isterim.

Agil Alesger

Tr.Yeniçağ.Az