Hocalı Soykırımı’nı Neden Unutmamalıyız?

Güney Kafkasya’nın en stratejik noktalarında birinde yer alan Dağlık Karabağ, 1826 yılında Çarlık Rusya tarafından işgal edilmiştir. Başta Ermeniler olmak üzere Hristiyan nüfusun bölgeye yerleştirilmesi üzerine bir politika izleyen Çarlık yönetimi ayrıca çıkardığı kararnamelerle Azerbaycan Türklerini bölgeden uzaklaştırmıştır. Sovyetler Birliği döneminde ise bölgenin statüsü Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge olarak kabul edilmiştir.
Rusya’nın yıllarca sürdürdüğü nüfus politikaları sonucu Dağlık Karabağ’da Ermeni nüfus çoğunluk durumuna geçerken 1960’lı yıllardan itibaren Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Nahçivan ve Karabağ üzerinde hak iddiasında bulunmaya başlamıştır. 1988 yılında bölgede çatışmalar başlamış ve SSCB’nin dağılmasının ardından 1991’de bağımsızlıklarını ilan eden Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilim savaşa dönüşmüştür.

Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan Rusya’nın da desteğini alarak Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerini sürgüne gönderirken, Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ’ı da işgal etmiştir. Aradan çeyrek asrı aşan bir zaman geçmesine rağmen Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilmeyerek uluslararası hukuku çiğnemeye devam etmektedir. 20.000’den fazla insanın ölümüne yol açan savaş, milyonlarca insanı göçe zorlamıştır. Ancak bu süreçte meydana gelen olaylardan hiçbiri Hocalı’da yaşananlar kadar dramatik değildir.

3.000 Azerbaycan Türkünün yanı sıra Ahıska Türklerinin de yaşadığı Hocalı, Dağlık Karabağ bölgesinde stratejik bir konumda yer almaktadır. Karabağ ile Ermenistan arasındaki bağlantıyı sağlayan Hocalı ayrıca bölgedeki tek hava limanı için merkez konumdaydı. Bundan dolayı Karabağ Savaşı boyunca Hocalı, Ermeniler tarafından askeri bir hedef olarak görülmüştür. 1991 yılının Ekim ayında Hocalı kasabasına kara yolu ulaşımı kapanmış, bölge Ermenilerce abluka altına alınmıştır. Kasım 1991’de ise Hocalı’da bir helikopterin vurulmasıyla 20 kişilik uluslarlarası gözlemci heyetinin hayatını kaybetmesi sonrası hava yolu ulaşımı da kapanmıştır. Kasabanın gaz ve elektriğinin kesilmesiyle bölge tamamen Ermeni ablukasına girmiştir.

Hocalı kasabası, 26 Şubat 1992 yılında 366. Rus Motorize Alayı’nın desteği ile Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği büyük bir katliama şahit olmuştur. Katliam sırasında Hocalı kasabası profesyonel bir ordu tarafından değil, hafif silahlara sahip 100 üzerinde gönüllü tarafından savunulmuştur. Mihail Gorbaçov’un 1990’da çıkardığı bir kanunla Sovyetler Birliği’nin bütün bölgelerinde av silahları da dahil tüm silahlar toplatılmıştır. Karabağ Ermenileri bu hükme uymazken, Azerbaycan Türkleri silahsızlandırılmıştır.

Rusya destekli Ermeni askerleri savunmasız Türk şehri Hocalı’ya girerek sivilleri barbar ve vahşi bir şekilde katletmiştir. Hocalı hava alanı 366. Rus Motorize Alayı’nın düzenlediği saldırılar sonucu kullanılamaz hale gelmiştir. Hocalı’dan kaçmaya çalışan Azerbaycan Türkleri, Ağdam yolu üzerinde Ermeni askerleri tarafından esir alınmış bir kısmı ise türlü işkencelerle katledilmiştir. Bu yakın tarihin en vahşi günlerinden birinde insanların kafa derileri yüzülmüş, kafaları vücutlarından koparılmış, hamile kadınların karınları kesilmiş, kol ve bacakları ayrılmış ve insanlar diri diri yakılmıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi açıklamasına göre 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere 613 kişi katledilmiş, binlerce insan işkencelerle birlikte ağır yaralanmıştır. Gayriresmi rakamlara göreyse ölü sayısı binleri bulmuştur.

Hocalı Soykırımı’nın üzerinden çeyrek asrı aşan bir zaman geçmesine rağmen bu topraklar halen Ermeni işgali altındadır. Vahşeti yaşatanlar cezalandırılmamış ve hiçbir bedel ödememiştir. Asılsız iddiaları her fırsatta gündeme getirmekten çekinmeyen ‘modern’ uluslararası toplum, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı vahşet karşısında sessiz kalmıştır. Bizim bu noktada en önemli görevimiz ne Hocalı Soykırımı’nı ne de Azerbaycan topraklarının işgal altında olduğunu unutmamak ve unutturmamaktır.

Burak Çalışkan