Kafkas Müslümanları İdaresi, Stockholm’de Kur’an-ı Kerim’in yakılmasını kınadı

Kafkas Müslümanları İdaresi, Stockholm’de Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına ilişkin bildiri yayımladı.

Bildiride şu ifadelere yer verildi:

“Kafkas Müslümanları İdaresi, 21 Ocak’ta Stockholm şehrinde İsveç devletinin resmi izni ve himayesi altında aşırı sağcı Stram Kurs Partisi başkanı, aynı zamanda Hollanda’da Pegia grubunun lideri tarafından demokrasi ve ifade özgürlüğü adı altında İslam dinine, onun kutsal Peygamberine, Kur’an-ı Kerim’e ve tüm Müslümanlara karşı yapılan hakaret eylemleri nefrete çağrı, insanların inançlarına ve haysiyetine karşı manevi bir suçtur. İnsan hakları, haysiyet, uluslar ve dinler arasında karşılıklı saygıya dayanan adil, barışçıl toplumların oluşturulması yönünde çabaların sarf edildiği bir dönemde, dünyada artmakta olan İslam düşmanlığı tezahürleri, İslam’ı ve Müslümanları hedef alan nefret çağrıları ve hakaret eylemleri bizi çok endişelendiriyor. Bu tür durumların, kendisini demokrasinin elçisi, ‘ifade özgürlüğü’nün beşiği olarak gösteren bazı Avrupa ülkelerinde yaşanması, üstelik buna devlet kurumları tarafından izin verilerek koşullar yaratılması oldukça üzücüdür.

Yaklaşık iki milyar devamcısı olan İslam dinini hedef alan bu hakaret eylemini şiddetle kınıyor, artık defalarca yapılan ve bugün de yapılmakta olan bu tür alçakça eylemlerin amacının uluslararası çapta aşırıcılığı, terörü teşvik etmek olduğunu beyan ediyoruz. Dini zeminde çatışmaya teşvik eden bu tür çağrılar, saldırı ve şiddete tahrik eden bu tür eylemler, insani tehlikeye dönüşmektedir. Dinin siyasi amaçlar için kötüye kullanılması, yabancı düşmanlığı tezahürleri toplumların ve devletlerin iç istikrarını bozmaya, çatışma ve nifak yaratmaya hizmet ediyor.

Kafkas Müslümanları İdaresi, dini merkez olarak tüm dünya ülkelerine, uluslararası kuruluşlara ve dini kurumlara, yapılan eylemi şiddetle kınama ve din kisvesi altında her türlü radikalizm tezahürünü, dini suiistimal eden aşırıcılığı, yabancı düşmanlığını, inancı ne olursa olsun insanların manevi değerlerine, dini simgelerine ve kişiliklere, kutsal mekanlara ve simgelerine karşı nefret çağrısı ve hakaret durumlarının yaşanmaması için daha ciddi çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz. İfade özgürlüğünün manevi duygulara dokunmak, nefrete teşvik etmek değil, aksine insanları maneviyata davet etmek olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Dünya hepimizin ortak evidir ve bu evde huzuru sağlamak her birimizin görevidir.”