Kalın’dan çok çarpıcı analiz: Türkiye ne bekliyor?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Türkiye ziyaretinin ardından dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

İbrahim Kalın yazısında ABD’nin 30 yıldır ülkemizi hedef alan eli kanlı terör örgütüne eğitim ve donanım vermeyi bırakmasının gerekliliğini belirterek “Artık ABD’nin bu rotayı değiştirmesinin ve terör örgütleri yerine müttefikleriyle çalışmasının zamanı geldi” dedi.

İşte Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın o yazısı:

“Türkiye ABD’den ne bekliyor?”

Türk ve Amerikalı yetkililer arasında geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmeler, ABD’nin PYD/YPG’yi destekleme ve Amerikan topraklarındaki FETÖ şebekesine dokunmama politikası sebebiyle yaşanan güven bunalımının aşılması için fırsata dönüştürülmeli.

Türkiye’nin Afrin’deki PKK/YPG hedeflerine yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı, dördüncü hafta tamamlanırken planlandığı gibi devam ediyor. Operasyonun hedefi, Suriye’nin kuzeyinin DEAŞ, PKK/PYD/YPG, El Kaide ve diğer terör örgütlerinden temizlenmesidir. İç savaşın yedi yıldır devam ettiği Suriye’de tüm taraflar aynı hedef doğrultusunda çalışmalıdır: Ülkenin tüm terör tehditlerinden arındırılması, Suriye’nin tek parça olarak muhafaza edilmesi, meşru ve kapsayıcı bir hükümetin kurulması için siyasi geçiş sürecine destek verilmesi.

ABD RESMEN KIVIRIYOR

Tüm ülkeler bu hedefleri desteklediklerini söylüyor. Ancak sahadaki faaliyetleri farklı bir hikâye anlatıyor. Obama döneminden itibaren ABD yönetimleri, DEAŞ yenilgiye uğratıldığı zaman PYD/YPG’yi desteklemeyi bırakacaklarını söylediler. Şimdi Türkiye’nin baskıları sebebiyle kendilerini PKK’nın Suriye kolundan uzaklaştıracaklarını da söylemeye başladılar. Bu süreçte PYD/YPG’ye Suriye Demokratik Güçleri isminin verilmesi kimseyi kandırmadı. Zaten ABD istihbarat servisleri de PYD/YPG’den “PKK’nın Suriye’deki milis gücü” olarak bahsediyor.

TERÖR 30 YILDIR ÜLKEMİZİ HEDEF ALIYOR

Türkiye’nin beklentisi ve önceliği, ABD’nin 30 yıldır ülkemizi hedef alan eli kanlı terör örgütüne eğitim ve donanım vermeyi bırakmasıdır. Bugün Türkiye kamuoyu haklı olarak basit bir soru soruyor: Bir NATO müttefiki nasıl düşmanımızı destekleyebilir? Suriye’de DEAŞ ile mücadele adı altında PKK’nın güçlendirilmesinin hiçbir meşru sebebi yoktu. Bu hedefe farklı yollardan ulaşmak mümkündü. Ancak Obama yönetimi stratejik bir hata yaptı ve Trump yönetimi de bu hatalı yoldan yürümeye devam etti. Artık ABD’nin bu rotayı değiştirmesinin ve terör örgütleri yerine müttefikleriyle çalışmasının zamanı geldi.

“ABD SURİYE’DEKİ VARLIĞINI GİZLEMİYOR”

Türkiye’nin önceliği, Suriye’de yedi yıldır devam eden kanlı savaşın sona ermesi ve özgür, istikrarlı, barışçıl ve müreffeh bir Suriye’nin kurulmasına vesile olacak bir siyasi geçişin sağlanmasıdır. Suriye krizine müdahil ülkeler yeni bir vekalet savaşı başlatırsa bu hedeflere ulaşmamız mümkün olmaz. Ancak maalesef şu anda bu yönde gelişmeler oluyor. Bu aşamada mesele ABD için DEAŞ’ı yenilgiye uğratmak veya İran için Esad’ı iktidarda tutmak olmaktan çıkmış durumda. ABD’li yetkililer artık öngörülebilir gelecekte Suriye’de kalacaklarını ve İran’a karşı bir güç olarak sahada bulunacaklarını gizlemiyorlar. Böylece Suriye toprakları, ABD, İsrail ve bazı Körfez ülkeleri ile İran, Rusya ve Hizbullah arasında yaşanacak bir vekalet savaşının sahnesine dönüşüyor. Bu gelişmeler kimsenin çıkarlarına hizmet etmez. Zira bu güç gösterisinin kazananı olmaz.

ABD DURUMUN CİDDİYETİNİ ANLADI

ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek ciddi bir güven bunalımı yarattı. ABD’deki FETÖ şebekesine yönelik hiçbir adım atılmadığını da hesaba katın. Ne Obama yönetimi ne de Trump yönetimi Türkiye’ye yönelik bu iki tehdidin ne kadar ciddi olduğunu anlamadı. Onlar ABD’nin PYD/YPG ile olan münasebetini geçici ve taktiksel bir al-ver ilişkisi olarak görebilirler. Ancak bu gruba verilen her tür destek, PKK’nın elini güçlendiriyor ve dolayısıyla Türkiye’ye yönelik stratejik bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Türkiye, DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun bir parçası olarak binlerce DEAŞ’lı teröristi ortadan kaldırdı. Burada mesele Türkiye’nin DEAŞ ile mücadeleye destek verip vermemesi değil, ABD’nin sahada yanlış oyuncularla birlikte çalışmasıdır. Bu böyle devam edemez. Umuyoruz ki ABD’li yetkililer, Türk muhataplarıyla gerçekleştirdikleri görüşmeler neticesinde durumun ciddiyetini anlamıştır.

Aynı şekilde Obama ve Trump yönetimleri FETÖ konusunda Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerini yatıştıracak hiçbir adım atmadı. FETÖ üyeleri, haklarında mahkeme kararları ve tutuklama talepleri olmasına rağmen ABD’de ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam ediyor. Buna örgütün lideri de dahil. ABD bu durumu ‘bağımsız yargı’ diyerek meşrulaştıramaz. Zira Türkiye zaten ABD’den hiçbir zaman yasaları çiğnemesini talep etmedi. Biz yalnızca ikili anlaşmalar zemininde bu şahısların Türkiye’ye iadesini, gözaltına alınmalarını ve/veya tutuklanmaları talebinde bulunduk. En azından ABD’li yetkililerin, FETÖ mensuplarının Türkiye-ABD ilişkilerine zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını anlaması ve bu duruma son vermeleri beklenir.

Mevcut güven bunalımının aşılması için ABD yönetiminin hem PYD/YPG hem de FETÖ konularında bazı adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde onlarca yıllık ilişkimiz ve ittifakımız tamir edilemez şekilde zarar görecek. Dolayısıyla geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmelerin sahada somut sonuçlar üretmesi gerekiyor.

“PKK’YI REDDEDEN YÜZ BİNLERCE KÜRT VAR”

Bu kapsamda ABD, PYD/YPG’den uzaklaşma sürecine girmeli ve bu örgütleri Münbiç’ten çıkararak Fırat’ın doğusuna göndermeli. Türkiye ve ABD güçleri, yerel halkla işbirliği içerisinde Münbiç bölgesinin güvenliğini sağlayabilir. Zaten bu model Cerablus-Çobanbey bölgesinde işliyor. Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile DEAŞ’tan temizlediği bu yerlerde ne DEAŞ ne PYD/YPG ne de rejim güçleri bulunuyor. Aynı şey Münbiç bölgesinde kolaylıkla yapılabilir. Türkiye’nin Afrin’de Zeytin Dalı Harekâtı ile yapmaya çalıştığı da budur.

Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile PKK şebekesinin parçası olmadıkları sürece hiçbir sorunu yok. Esasen PKK’nın modası geçmiş Marksist-Leninist ideolojisini ve terör taktiklerini reddeden yüz binlerce Kürt var. Kapsayıcı ve demokratik bir Suriye’nin inşasında Suriyeli Kürtlerin meşru temsilcilerine öncelik verilmesi gerekir.

Yapıcı bir ortaklığın birçok ikili ve bölgesel konuda her iki tarafa sağlayacağı kazançlar bulunuyor. Ancak bunun olması, ABD yönetimi PKK/PYD/YPG ve FETÖ meselelerinin Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu anlamasına bağlı.