Kıbrıs barış sürecini, adadaki son durumu Yenicag.Ru`ya Kıbrıs Bilim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Selman Arslanbaş anlattı
– Kıbrıs sorunun çözümü için nerdeyse tüm yollar denendi. Ama adada bir kalıcı barış hala sağlanamamış. Dengeler belli – Türkiye`nin askeri varlığı, İngiltere`nin koloni politikaları ve Atina`nın bu meseledeki siyasi iradesizliği. Peki çözüm yolundaki asıl engel ne?
– Çözüm yolunda asıl engeller şunlardır; a) ABD Kongresindeki Yunan Lobisinin, adanın tek hakiminin Rumların olması yönündeki ABD hükümeti üzerindeki baskısı. b) Ortodoks olan Rum ve Yunanlıların, adaya tek başlarında hakim olurlarsa, Ortodoks olan Rusya ile işbirliğini geliştirip Doğu Akdeniz’de Rus etkinliğinin artması. c) ABD’nin ve İngiltere’nin, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının ve Kıbrıs adasının Türkiye-Kıbrıs arası ve Güney Doğu Akdeniz içinde yer alan Münhasır Ekonomik Bölgesinin mutlak Anglo-Sakson idaresi altında olması isteği.
– Bir zamanlar ABD ve İngiltere`nin adayı bölemediğini ve sonucunda da savaşın çıktığı bazı tarihçilerin kitaplarında yer aldı. Kıbris`taki Türk-Rum savaşının asıl çıkma sebebi nelerdi? İki süper gücün çıkar savaşı söz konusu olabilir mi?
– İngiltere, sömürge döneminde adayı 1957 yılından başlamak üzere ikiye bölmeyi ve iki halktan oluşan bir devleti, 16.08.1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında, anayasayı kendisi dikte ettirerek kurdurmayı başardı. Kıbrıs’taki Türk-Rum savaşının tek nedeni 1794 tarihinde ilan edilen Megali İdea (Büyük Ülkü) olup, “Büyük Helen İmparatorluğunu” kurmak çabaları ve Kıbrıslı Türklerin Yunanistan egemenliği altında azınlık olmayı kabul etmemelerinden dolayıdır.
– Kıbrıs Rum kesiminin şu an destekçisi Londra. Tüm barış görüşmelerinin tezleri ve şartları “Foreign office”te hazırlanıyor. Güney Kıbrıs kraliçenin hakimiyetinde. Peki “Brexit”ten sonra Avrupa Birliği`nin Kıbrıs meselesindeki tutumu değişebilir mi?
– İngiltere’nin Kıbrıs adası ile ilgisi 1834 yılında Yüzbaşı Bejamin D’Israeli’nin Orta Doğu ile ilgili yazdığı rapordan kaynaklanmaktadır. Raporda yer alan “Orta Doğu’ya hakim olmak isteyen devlet, Kıbrıs adasına da hakim olmalıdır” cümlesi İngiltere’nin seneler sonra Kıbrıs’a hakim olmasını sağlamıştır ve bu görüş halen devam etmektedir. Kraliçe Elizabeth’in kocası Philip Mountbatten, Edinburgh Dükü olup Atina doğumludur ve Yunan kökenlidir. Doğumunda kendisine Yunanistan ve Danimarka’nın Prensi unvanı verilmiştir. Annesinin soyadını (Mountbatten) taşımaktadır. Armasında halen Yunanistan bayrağı ve Danimarka Kraliyet Bayrağı bulunmaktadır.
Bu nedenle, İngiltere derin devleti Yunanlılara ve Kıbrıslı Rumlara karşı özel bir sempati beslemektedir ve her koşulda da İngiliz hükümeti Kıbrıslı Rumların yanında yer almaktadır. Brexit’ten sonra Avrupa Birliği, Güney Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kökenli enerjiye gereksinimi olması ve 1 Mayıs 2004 tarihli PROTOKOL 10‘a göre Kıbrıs adasının AB toprağı olarak ilan edilmiş olması nedeni ile Kıbrıs adası ile ilgisini hiçbir zaman kesmeyecektir.
– İngiltere şu an adada iki askeri üs bulundurmakta ve onların Rumların güvenliği için orada olduğu iddia ediliyor. Aslında İngilizler adada olmasaydı şimdi Kıbrıs`ta durum nasıl olurdu?
– Kıbrıs adasında, farklı iki ayrı yerde konumlanmış 1 adet İngiliz Egemen üssü bulunmaktadır. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ekleri içinde üslerin yeri, koordinatları ve uygulanacak olan kurallar yer almaktadır. Üslerin kendi FIR hatları, limanı, Posta servisi ve elektriği bulunmaktadır. İngiliz Egemen Üssü, devlet statüsünde (Akrotiri devleti) olup, “Devlet Başkanı” adadaki en yüksek rütbeli İngiliz Generalidir.
İngiliz Üssünün adadaki varlığı 1834 yılında Yüzbaşı Bejamin D’Israeli’nin Orta Doğu ile ilgili yazdığı rapordan ve İngiltere’nin bölgesel çıkarlarından kaynaklanmaktadır. Adada İngiliz üslerinin bulunup bulunmamasının “Kıbrıs Sorunu” ile ilgili bir bağı yoktur. Adada İngiliz üsleri olmasaydı, Akrotiri bölgesi günümüzde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hudutları içinde, Dikelya bölgesi de KKTC hudutları içinde olurdu.
– Zaman-zaman Kuzey Kıbrıs`a baskılar arttığında Ankara net bir dille KKTC`yle bütünleşebiliceğini ilan etti. Sizce Türkiye bu adımı hangi durumda atar?
– Türkiye, güney sahillerinin ve Güney Anadolu Bölgesinin selameti ve güvenliği açısından Kıbrıs adasının kuzey bölgesine hakim olmak zorundadır. Bu güvenliğin yok olmaya yüz tuttuğu ve Türkiye ile Kıbrıs adası arasındaki denizde ve Uluslararası Deniz Hukuku I (1958) ve II (1960)’ye göre Türkiye’nin ilan ettiği ama komşu devletlerle imzalaşmadığı Münhasır Ekonomik Bölge içinde yer alan Hidrokarbon rezervleri üzerindeki hakları tehlikeye girdiği vakit KKTC ile birleşme adımlarını atabilir.
Konuştu: Kafkas Ömerov