Lezzet paletimde yeni bir deneyim

Azerbaycan’a en son 2011’de bir teknoloji fuarı ziyareti için gitmiştim. Bu kez geçtiğimiz hafta Yeni Azerbaycan Partisi’ine sosyal medya eğitimi vermek için gittim. Uçakta giderken 2011’den bu yana bir ülkenin bu kadar hızlı gelişebileceğini hiç tahmin etmemiştim.

Bakü havaalanı değişmiş, trafik otomasyona bağlanmış, kapalı yerlerde sigara içme konusunda önemli adımlar atılmış, Bakü’deki Zaha Hadid tasarımı olan Haydar Aliyev Kültür Merkezi adeta bir sanat eseri gibi şehirin merkezinde yükselmiş, Alev Kuleleri (Flame Towers) görsel bir şölene dönüşmüş, 2012’de Eurovision’un yapıldığı Kristal Salon adeta şehrin bir ikonu haline gelerek, Hazar Denizi’nin kıyısındaki yerini almış. Yani 2011’de şantiye halinde olan bütün projeler tamamlanmış.

Anlatacak o kadar çok şey var ki…

Kısaca, Azerbaycan son sekiz yılda çağ atlamış diyebiliriz!

2006 yılında %35’lik büyüme hızıyla dünyada en hızlı büyüyen ülke, 2009 yılında ise Dünya Bankası istatistiklerine göre en reformcu ülke seçilen kardeş ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bir gün kalıp eğitim verdikten sonra ikinci büyük şehri olan Gence’ye doğru yola koyulduk.

Elbette eğitim bittikten sonra gündemimize hemen Azerbaycan yemekleri oturdu.

QEDİR XUM RESTORAN

Bakü-Gence yolu arası Bakü sınırılarından çıkar çıkmaz sağda kalan alkolsüz bir yol üstü tesisi Qedir Xum. Oldukça kalabalık, büyükçe bahçeli bir istirahat yeri. Akşam saatlerinde otoparkında yer bulmanız oldukça zor. Hizmeti oldukça hızlı.

Bilmeniz gereken, Azerbaycan’da dana eti değil koyun eti makbul. Yani nereye gitseniz kebabınızın eti çok büyük ihtimalle koyun eti olacak.

Burada tavsiyem karışık Azerbaycan kebaplarını denemeniz ve çıtır kemikli koyun etlerinden oluşan Semiçka Kebabını mutlaka yemeniz. Ayrıca bulursanız yaprak sarması (yarpak sarması) da çok başarılı.

Akşam saatlerinde, fazla da ağırlaşmadan yola devam etmek gerekiyor…

GÖY GÖL VE GÖY GÖL LAKE RESTORAN

Göy Göl muazzam tabiata sahip, yeşile ve oksijene fazlasıyla doyacağınız Gence’ye çok yakın bir milli park.

1139 depreminde Kapaz Dağı’ndan kopan dev kayalar yakındaki bir nehri tıkıyor ve orada bulunan gölün oluşmasını sağlıyor. Gence’de su enfes; tadı neredeyse şeker gibi, çok kaliteli bazik bir su.

Göy Göl’ü keşif ve yürüyüş sonrasında Göy Göl Lake Resort’ta mükellef bir masaya oturuyoruz. Burada Azerbaycan’ın imza kebabı “Lüle Kebabı” ve eşliğinde de şişte pişirilen sakatat takımı (karaciğer, böbrek ve yürek) denemenizi tavsiye ederim.

Ancak esas göl manzaralı bu restoranda yemek sonrasında yerine getirmeniz gereken önemli bir seremoni daha var.

ÇAY SEREMONİSİ

Çay, tıpkı bizde olduğu gibi Azerbaycanlılar için de oldukça önemli. Göy Göl’ün suyunun çok güzel olduğunu yukarıda belirtmiştim…

İşte bu suyla yapılan çayın tadı da bir başka oluyor.

Azerbaycan’da çaylar semaver ve porselen demliklerle hazırlanıyor, ayrıca mutlaka kristal kesim bardaklarda servis ediliyor.

Çayın yanına eşlikçi olarak gelen bir gelenekleri daha var: Mürebbe!

Mürebbe bizdeki reçele tekabül ediyor… Ağzınızı tatlandırmak için birebir… Her mekanın kendisine has mürebbeleri var. Benim favori mürebbelerim zeytin ve ceviz oldu.

Çayımızı da içtiğimize göre tekrar Gence’ye doğru yola koyuluyoruz.

KETE VE ÖZEL KREMALI KAHVE

Gence’ye dönüşte yolda elma bahçeleri denen yerin karşısında bir mesire alanı var. Burada “Pele” isimli mekan Genceliler arasında oldukça popüler olan bir kahvenin de mucidi.

Emin olamasak da kıvam ve lezzetini çöven otuna benzettiğimiz yoğun ve şekerli bir krema ile hazılanan granül kahve, hafızanızdan kolay kolay silinemeyecek bir tat.

Ayrıca yine buraya kadar gelmişken gözleme (Gence’de kete deniyor) yapan teyzelerin gözlemelerini de mutlaka denemelisiniz. Gözlemeler genelde taze ve yerel otlarla yapılıyor. Son aşamada üstlerine tercihe göre tereyağı veya Azerbaycanlıların xama (hama) ismini verdikleri kaymaktan sürülüyor.

Gence’nin haması da pek meşhurmuş!

Tabii ki xamalı ketelerden tercih ediyoruz…

ŞAH PİLAVI VE DOVGA

“Şah Pilavı” ve “Dovga” yine iki yerel lezzet. Her ikisini de kaldığımız otelde, Ramada Plaza’da yiyoruz. Dovga bizdeki ayran aşının muadili, şah pilavı ise bizdeki perde pilavının…

Yoğurt içerisine yumurta, pirinç, bolca taze ot (ıspanak, maydanoz, kişniş, nane, dereotu) doğranarak giriyor ve daha sonra kaynatılıyor. İsteğe göre en son aşamada nohut ekleniyor ya da eklenmiyor…

Yani son derece şifalı, vejeteryan bir çorba Dovga.

Şah pilavı ise yapımı oldukça meşakkatli, içerisine pirinç ve koyun eti dışında, kestane, badem, kayısı kurusu gibi yemiş ve meyvelerin de girdiği; daha sonra lavaşla bohça edilip fırınlandığı mukavvi bir lezzet.

Gelelim son ve ölümcül dokunuşa.

Tahmin edersiniz ki tatlıyı en sona bıraktım…

GENCE BAKLAVASI

Namı tüm Azerbaycan’a yayılmış, hazırlaması oldukça zor ve emek isteyen kadim bir tatlı Gence baklavası…

Öyle ki; Gence’de kız istemeye gidildiğinde erkek tarafının yanında götürmesi gereken olmazsa olmaz iki şeyden biri.

1- Çeyiz

2- Gence Baklavası

Fuat Muallim’in (Muallim; öğretmen demek) evinin bahçesinde kız kardeşi Melahat hanımın hazırladığı gence baklavası ömrüm boyunca unutamayacağım bir görsel şölen oldu. Elleri dert görmesin Melahat hanım o gün bize baklava yapmadı, adeta bir sanat eseri hazırladı.

Hamurunu açmasından, süslemesine, kömür ateşini hazırlamasından, o kömürü kullanarak ustalıkla pişirmesine kadar her aşamasına şahit olmak benim için inanılmaz keyifliydi.

Tadına gelecek olursak; bizdeki baklavalarla kıyaslamak ve öyle bir beklenti yaratmak hata olur. Daha çok revani ve badem ezmesi tat/tonlarında bir tatlı diyebilirim. Yani benim de lezzet paletimde yeni bir deneyim.

Ama ne deneyim!

TEŞEKKÜR…

Gördüğünüz gibi… Kısa süreli Azerbaycan seyahatimde bu kadar lezzete ulaşabildim. Ancak Azerbaycan gastronomisi daha bir sürü lezzet dolu ve keşfe çok açık!

Seyahatim boyunca yanımda olan, misafirperverliğini eksik etmeyen milletvekili Nagif Hamzayev’e, Tural Verdiyev’e ve Atilla Bingöl’e çok minnettarım.

Bu kısa ama lezzet dolu seyahat programı için çok teşekkür ederim.

Salih Seçkin Sevinç