“Özgüven yoksunu bir Türkiye hayali kuranlar, dik duruşumuzdan rahatsız oluyorlar”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

“Şimdiye kadar ne yaptıysak, neyi başardıysak CHP’nin takoz ve gerilim siyasetine rağmen başardık.

Bizden önce Türkiye yıllarca tasarımı, üretimi kendisine ait bir otomobilin hayalini kurdu. Geçtiğimiz Aralık ayında Türkiye’nin Otomobillerini tanıtarak örnek modelleri kamuoyumuzla paylaştık. 18 Temmuz’da ise otomobillerimizin üretim tesislerinin temel atma törenini de gerçekleştirdik.

86 senelik uzun bir aradan sonra Ayasofya’yı yeniden ibadete açtık. Gençlik yıllarımızın bir rüyası olan bu hedef, önünde yıllarca yaptığımız mitinglerle, “zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın” sloganları attığımız Ayasofya’yı yeniden ibadete açılmasının milletimize, ümmete ve tüm insanlığa tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

(Doğu Akdeniz’de sondaj gerilimi) Bu akşam Almanya Başbakanı Angela Merkel ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile görüşeceğim.

Ezeli ve ebedi kardeşliğimizin gereği olarak Lübnan’dayız. Birileri gibi fotoğraf verme derdinde değiliz. Türkiye hiçbir zaman ayrım yapmadan Lübnan halkının yanında olmaya devam edecektir.

Ülkemizi enerji rekabetinin dışında bırakmak isteyenler bizim haklarımıza sahip çıkmamızdan da rahatsız oluyorlar. Özgüven yoksunu bir Türkiye hayali kuranlar, bizim diklenmeden, dik duruşumuzdan da rahatsız oluyorlar. Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini garantiye almaya yönelik adımları hem iç politikada hem dış politikada adeta bir turnusol kağıdına dönüşmüştür.

CHP’li kimi siyasetçiler ve CHP medyası böyle milli bir meselede dahi devletimize destek vermek yerine Yunan medyasının ağzıyla konuşmayı tercih etmiştir. Şüphesiz CHP’li vatandaşlarımız oy verdikleri partinin bu derece savrulmasının hesabını sandıkta inanıyorum ki soracaktır. Bizim için önemli olan CHP’nin ve rakiplerimizin savundukları tezler değil, milletimizin meseleye nasıl baktığıdır. Başkalarının etki ajanlığını yapan marjinaller dışında 83 milyonun tamamı, devletimizin uluslararası hukuk çerçevesinde attığı adımları güçlü bir şekilde desteklemektedir. Doğu Akdeniz’de Türkiye bugüne kadar ne yaptıysa meşruiyet temelinde ve Libya ile olan mutabakat muhtıralarına göre yapmıştır.

Akdeniz’de gerilimi artıran Türkiye değil, Türkiye’yi ve KKTC’yi yok saymaya çalışan Rum, Yunan zihniyetidir. Rum kesimi 2003 yılından beri adayı tapulu malı olarak görüyor, hiçbir hakkı olmadığı adanın deniz yetki alanlarında petrol, doğalgaz arama faaliyetlerine yönelik imtiyaz ruhsatları veriyor. Rum kesiminin sözde ruhsat sahalarından bazıları ise Türkiye’nin kıta sahanlığıyla açıkça çakışıyor.

Yunanistan ve Rum yönetimi, Kıbrıs Türklerinin bu coğrafyadaki hidrokarbon kaynakları üzerindeki haklarını gasp etmeye çalışıyor. Hukuksuz adımların bir başka amacı da Akdeniz’e en uzun kıyı şeridi olan ülkemizi Antalya Körfezi’ne hapsetmektir. Tüm bunlar Türkiye’yi denizden çevrelemeye dönük hamlelerdir. Biz daha önce defalarca böyle bir oyuna asla gelmeyeceğimizi ilan ettik. Hiçbir yabancı ülke, şirket veya geminin deniz yetki alanlarımızda izinsiz olarak arama, çıkarma faaliyetlerinde bulunamayacağını dile getirdik. Ancak son dönemde Doğu Akdeniz’e sahildar olmayan bir ülkenin de kışkırtmalarıyla Yunanistan ve Rum yönetiminin yanlış adımlar attığını görüyoruz. Kimse kendini dev aynasında görmemeli. Çok açık, net konuşuyorum, şov peşinde de koşmamalı.

Türkiye olarak şimdiye kadar Yunanistan’la sorunlarımızın çözümünü hep diplomaside, müzakere masasında aradık. Kimi zaman karşılık bulamasak da komşuluk hukukumuzu gözeten bir anlayışla hareket ettik. Burada şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Bizim kimsenin hakkında gözümüz yok ancak hiçbir ülkeye de hakkımızı yedirmeyiz. Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini dışlayan, hak ve hukuku çiğneyen hiçbir girişimin başarı şansı yoktur.

Oruç Reis’in pazartesi günü başlattığı çalışma, Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığımızın sınırları içindedir. Kimse endişe etmesin. Bu saha 2012 yılında Türkiye Petrolleri’ne verdiğimiz ruhsat sahasında yer alıyor. Oruç Reis gemimiz bölgede 23 Ağustos’a kadar sismik araştırma faaliyetlerini yürütecektir. Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de ortaya koyduğu tavır ise art niyetlidir.

Türk kıyılarına 2 kilometre, Yunan ana karasına ise 580 kilometre uzaklıktaki Meis Adası üzerinden deniz yetki alanı talep etmek akılla, sağduyu ile izah edilemez. 10 kilometrekarelik bir adanın 40 bin kilometrekare deniz alanına sahip olduğu iddiası uluslararası hukuk açısından hem komik hem de temelsizdir.”