Şuşa’ya kimler gitmeliydi, kimler götürüldü? - Tenzile Rüstemhanlı yazıyor

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bugünkü durumu hepimizi mutlu ediyor. İlişkilerin yüksek seviyeye ulaşmasında iki ülke arasındaki köprüleri daha da sağlamlaştırmak için elinden geleni esirgemeyen aydınlarımızın emeği büyüktür.

Ben ömrünü Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesine adamış ailenin bireyi olarak sakin bir şekilde geçtiğimiz bu dönemi izlemekteyim. Çünkü iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişim süreci çok zordu. Azerbaycan-Türkiye ilişkileri o kadar ağır bir süreçten geçti ki hatta kırılma noktasına bile gelmişti. Fakat her iki devletin aydınlarının milletin yolunu aydınlatmak için kendilerini meşhale yapmaları, kendilerini buna adamaları çok önemli rol oynadı.

Bu kırılma noktalarından birini hepimiz hatırlıyoruz, FETÖ`nün oyununa alet olmuş AK Parti hükümetinin cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün işgüzarlığıyla Bursa`daki stadyumdan Azerbaycan bayraklarının toplatılması olmuştu. Bu olay hem Türkiye hem de Azerbaycan`da çok büyük yankı uyandırmıştı. Bunun devamı olarak 1918 yılında Azerbaycan`ı kurtarmaya gelmiş Kafkas İslam Ordusu`nun bu topraklarda şehit olan askerlerinin uyuduğu şehitlikten Türkiye ve Azerbaycan bayraklarının kaldırılması Bursa olaylarına cevap niteliği taşıyordu. O zaman Azerbaycan Türkleri millet olarak tepkilerini ortaya koydular ve büyük yanlıştan dönüldü. İşte hem Türkiye hem de Azerbaycan`daki bu tepkilerin sonucu olarak iki ülke arasındaki ilişkiler bugünkü seviyesine ulaştı.

Ergenekon olaylarını hatırlıyorum. FETÖ`nün fetvası ile Türk dünyasını, Türk milletini seven aydınlarımız suçsuz yere, iftiraya uğrayarak içeri atıldığı zaman bizler sesimizi kaldırdık, bu oyundur dedik. Yüze kadar sivil topluk kuruluşunun protestosunu yayınladık. Sonuçta yine FETÖ`nün fetvasıyla ismimizi Ergenekon iddianamesine soktular. FETÖ`yü destekleyen, Azerbaycan`ın haklı davasında yanında durmayan, Erivan`a, oradan da Karabağ`a giden sözde gazeteciler, bugün ne yazık ki Cumhurbaşkanımızın uçağı ile Şuşa`yı ziyaret etmekteler. Bu o kadar acı bir tablo ki. Ben Tenzile Rüstemhanlı olarak Azerbaycan ve Türkiye`de mücadele ettim. Hem de karşılık beklemeden. Biz bu davaya gönül verdik ve Türk milli kimliğinin yaşatılması için mücadele eden insanlarız. Bunun için de bize yapılan her şeyi sineye çekebiliriz. Fakat Hepimiz Ermeniyiz diye sokaklara çıkan yüzbinlerin protestolarına destek veren ve Azerbaycan`ın acılarına göz yumanlar, bugün Şuşa`dan Türk dünyasına selam gönderiyorlar.

Bu zor zamanlarda bizim yanımızda olanlardan Seyfullah Türksoy`u hatırlıyorum. O dönemlerde sessiz bir şekile Azerbaycan`a gelerek Hepimiz Hocalıyız diye program yaptı. Türksoy, Hepimiz Ermeniyiz diyenlere en güzel cevabı verdi. Nisan savaşlarında, son Karabağ savaşında yine yanımızdaydı Seyfullah Türksoy.

Ben o uçakta Seyfullah Türksoy`u göremeyince gerçekten çok üzüldüm.

Azerbaycan`la ilgili film yapan, kitap yazan, Harıbülbül`ü kimse tanımazken ona şarkı adayan, Azerbaycan-Türkiye albümünü yapan ve her zaman Azerbaycan`ın yanında duran Ahmet Şafak`ı Cumhrubaşkanımızın uçağında görmek isterdim.

Şenol Bal hanımefendi, Murat İde, Sefer Karakoyunlu, Hasan Öztürk, Sinan Burhan da Türksoy ve Şafak`la aynı sırada duruyor. Ben Kürşad Zorlu`yu o uçakta görmek isterdim. Ben o uçak’ta Bursa’da bayrağımıza el uzadılırken Bursa’yı, Yalova’yı üç renkli bayrağımızla donatan Şemsettin Gürtekin’i görmek isterdim.

Ben o uçakta MHP eski milletvekili, Azerbaycanlı olan Abbas Bozyel`i görmek isterdim. Bunları görmedikçe üzülmemek elde değil. İsmini zikretmediğim çok aydınımız var. Karabağ`a ömrünü vermiş aydınlarımızı ben orada görmek isterdim. Onlar her zaman bizimle oldular, hak Azerbaycan`ladır dediler. Ben de bu haksızlığa susamadım. Bu bir sitem değil. Üzüntüdür dile getirdiğim. Ben bunları söylemezdim fakat bize Ergenekoncu damgası vuran kişiler o uçakta boy gösterince işin rengi değişti. Onların Azerbaycan sevgisine beni kimse inandıramaz. Hepsi gösteridir, hepsi çıkarlarını güdüyor. Dün iki ülke arasındaki ilişkileri bozmak için elinden geleni esirgemeyen kişiler, bugün kendilerini Azerbaycan sevdalısı gibi gösteriyor.

Onlardan farklı olarak bizim sevgimiz çıkara dayanmıyor. Bizim sevgimiz Türk milletinedir. Biz gerçek Türkseverler olmasa olmaz diyoruz!
Bu Azerbaycan`a da ait. Şuşa`da müzik festivali yapıldığı zaman da aynı şeyleri yaşadık. O zaman da bunları dile getirdim. Yakın tarihi unutmağa ve unutturmağa kimsenin hakkı yok.

Bazı isimlerin Şuşa`da olması millete hakaretten başka birşey değil. Türkiye`den gelen kişilerin gecmişine dikkat edilmeliydi. Çünki en zor günlerimizde yanımızda olan aydınlarımıza gözdağı vermeye kimsenin hakkı yoktur.

Herkes her şeyi çok iyi biliyor. Tüm bunları bugüne kadar sineye çekmeyimiz Türkiye ve Azerbaycan`a olan sevgimizden kaynaklanıyor. Azerbaycan`da yeteri kadar Türkiye düşmanları var. O düşmanların her zaman karşısında yer aldık. Bundan sonra da böyle olacak. Türkiye`de de aynı şekilde. Kimse iktidarların kuyruğu olarak Azerbaycan`ı sevmedi. Yolsuzlukla, FETÖ`nün rızası ile makam zaptedenlerin kimler olduğunu iyi biliyoruz.

Bu yazıyı bahsettiğim köprüden ilk geçme hakkının söylediğim aydınlarda olduğunu dikkatinize sunmak için bir vefa borcu olarak kaleme aldım.

Yaşasın Azerbaycan-Türkiye gerçek kardeşliği!

Yüce Tanrı Aliyev-Erdoğan kardeşliğini gölgesinde yeniden yeşeren birliğimizi korusun, kollasın…

www.yenicag.info

894