Her yıl olduğu gibi, bu yıl da, Hocalı soykırımını anmak için Türkiye’mizin çeşitli bölgelerinde konferanslar düzenlenmişti.
Sabir bey ve ben de birçok etkinliğe davet edilmişdik, yalnızca beş şehre gidebildik. Bir çoğuna katılamadık , çünkü fizyoloji anlamda yetişemiyorduk.
Sivas,Tokat, Amasya, Samsun, Adana ve İstanbul: bunlar benim gittiğim yerler, ayrıca Sabir bey İzmit’e de gitmiştir. Özellikle üniversiteleri tercih ediyordum, çünkü gençlere birşeyler anlatmayı ve onlarla görüşmeyi çok seviyorum, gençleri milletimin umudu sayıyorum. Gittiğim yerlerde çok güzel karşılandım, konferansları organize edenler çok büyük çaba sarf etmişlerdi, Türkiyeli aydınlar, Hocalı’nı bizden daha iyi biliyor ve yürek acısıyla anlatıyordular.
Hocalı acısını adeta yüreklerinde hiss ediyordular.
Yıllardır Türkiye bir millet olarak Hocalı soykırımını dünyaya yansıtmak, Karabağ’ı işgaldan kurtarmak için mücadileyi devlet politikasına çevirmiştir. Ermenistan’la sınırlarını kapalı tutmasının nedenlerinden biri de, Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Karabağ topraklarıdır. Türkiye “Karabağ’ın işgali durdurulmadan o sınır kapısını açmayız” söylüyor. Yapılan konferanslarda Atatürk’ün Azerbaycan Türkleri hakkında söylediği: “Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz,kederi kederimizdir”, Haydar Aliyev’in: “Biz bir millet, iki devletiz”– sözleri örnek gösteriliyordu.
Ben 24 yıldır Türkiye’de Hocalı’nı, Karabağ’ı ve üzerinde bugün Ermenistan devletinin kurulduğu aslında Azerbaycan Türkünün yurdu olan Erivan topraklarını ve bu topraklardan kovularak göçe mahkum edilmiş Türklerin yaşadıkları tarihi faciaları anlatmak için mücadile ediyorum. Gittiğim her yerde bir millet olmanın, Türk olmanın gururunu yaşadım. Türkiye ve onun güzel insanları bizleri can kardeş olarak her zaman bağrına bastı, acımız acısı, sevincimiz sevinci oldu Türkiye’nin. Biz Türkiye’de bunları yaşarken, Azerbaycan’a döndüğümüzde garib şeylerle karşılaştık. Milletvekillerinden bazıları Azerbaycan halkı “Türk değil” diye hüküm kesmiş. Onları biz iyi tanırız, her ikisi de Rusya yanlısı, sanki Azerbaycan parlamentosunda Rusya’nın temsilcisi gibi oturmuşlar. Yıllardır devletimizin içinde gizli bir elin Türk düşmanlığı politikasını yürüttüğünü anlıyorduk, bunun bir gün patlak vereceğini de biliyorduk, ama bir milletin adından onun milli kimliği hakkında söz söyleyebilecek cesareti nerden ve kimden aldıklarını bilmiyorduk. Zaman geçtikçe bunlar da gün yüzüne çıkacaktır. Sizler Türk olmayabilirsiniz ve kimse de size “Türk ol” söylemiyor. Ancak siz kim oluyorsunuz ki, yüzde 95’i kendine Türk diyen bir milletin milli kimliğine dil uzatıyorsunuz? Anneniz, karınız Ermeni ve Rus diye tepemize çıktığınız yetmedi mi? Milletvekili olduğunuz yetmedi mi? Devletin en önemli makamlarını işgal ettiğiniz yetmedi mi? Bu millete hürriyetini kazandırmış insanları sefil durumuna düşürmeniz yetmedi mi? Bizler Rus imperatorluğuna karşı mücadele ettiğimizde, sizler onların sözcülüğünü yapıyordunuz, yetmedi mi? “Bir millet, iki devlet” diyen Haydar Aliyeve de mi saygınız yok, haddini bilmezler? Ermeni olun, Rus olun, kim olursunuzsa olun, bundan bize ne, o sizin bileceğiniz iş, ama Azerbaycan Türküne dil uzatmayın, bu millet o dile ne yapacağını çok iyi bilir. Dünya tarihi Türkle başlar, Türkün tarihini o tarihden çekersen eğer bomboş kalır. Türkler kadar şerefli tarihi olan ikinci bir millet yoktur dünya tarihinde. Türkler tarih yaratır, ama onu başkaları kendi çıkarları için sahteleştirerek yazar. Türkleri yok etmek için bin yıllardır sinsice projeler üretiliyor, ancak her seferinde planları ya ellerinde kalıyor, ya da suya düşüyor. Yine Türkler tarihin şah eserlerini yazmaya davam ediyor ve edecektir. Türkler dünyanın omurgasıdır, onunla oynamayın, Türkler kükrerse, denizler kabarır, dünyanın dengesi bozulur ve dünya başınıza yıkılır, hepiniz altında kalırsınız.Türkün taşı çok, hem de çok ağırdır, taşıyamazsınız.Türkler Yer yüzüne Allah’ın lütfüdür,Türklük Şereftir, Az da olsa Şerefiniz varsa ,çıkın bu milletten üzür dileyin.
Tenzile Rüstemhanlı
Tr.Yeniçağ.Az