Ankara-Moskova Analiz merkezi uzmanı Engin Özer, Katar krizinin ekonomik açılarını Yeniçağ‘a değerlendirdi.
Bilindiği gibi Katar, mevcut 7 doğalgaz terminalinde yıllık 77 milyon ton kapasite ile sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) sektöründe dünyanın en büyük üretici ülkesi konumunda. ABD ise, mevcut 2 terminalde yıllık 10 milyon ton LNG işleme kapasitesine sahip. Ancak ABD’nin yatırım programına aldığı 30 yeni terminal söz konusu.
Plana göre, 2024 yılına kadar bu terminallerin tümü üretime geçtiğinde ABD’nin yıllık toplam üretim kapasitesinin 302 milyon tona çıkartılması planlanıyor. Buradan bakıldığında rahatlıkla anlaşılacağı gibi, Washington yönetiminin bu dev üretimle pazara girebilmesi için bazı üretici ülkeleri kontrol altına alması gerekiyor.
Öte yandan Katar yönetiminin Mısır’da Mursi yönetiminin Amerikan destekli Suud darbesi ile devrilmesinden sonra ABD’ye mesafeli yaklaşmaya başladığı biliniyor. Bu dönemde, uluslararası haber ajansları içinde hatırı sayılır yer tutan Al-Jazeera’nin yayın politikasının Suud ve Amerikan yönetimi aleyhine ve azda olsa İran lehine değiştiğini gözlemek mümkün.
Tüm bu gelişmelere bağlı olarak, Katar yönetiminin, Türk finans sisteminin tüm yabancı kaynaklı operasyonlarda hükümetin ‘sıcak para’ sorununu çözdüğü herkes tarafından bilinmektedir. Amerikan yönetimi ile ilişkileri kopma noktasına gelen Türk hükümetinin finansal anlamda ayakta kalabilmesinin önemli nedenlerinden biri Katar desteğidir. Dolayısıyla Katar’a yapılan bu operasyonun önemli hedeflerinden biri Washington’ın, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasına Ankara’nın «sıcak para» kaynaklarının kesilmesidir. Öte yandan, Riyad yönetiminin, Ankara’nın Suriye politikasının Rusya lehine değişmesi ve, Suudların Astana görüşmelerinde muhatap alınmamalarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şüphe ile yaklaşmaya başladığı bilinmektedir.
Aslında Suudların Katar’a karşı yaptırım kararı almasında iki önemli etken bulunmaktadır. Birincisi, Katar izolasyonu karşılığında İran operasyonuna Amerikan desteği. İkincisi ise Amerikan temsilciler meclisinin Suud yönetiminin 11 Eylül saldırılarında bağlantısı olduğu yönünde mahkeme kararı almasıdır. Bu karar 11 Eylül saldırılarında hayatını kaybedenlerin yakınlarına Amerikan mahkemelerinde, Suud hanedanına dava açma hakkı tanımıştı. Mahkeme, karara bağlı olarak ABD’de bulunan Suudi Arabistan hükümeti ve hanedanına ait FED tahvilleri başta olmak üzere toplam değeri 750 milyar doları bulan mal varlığını dondurmuştu. Trump’ın iktidara gelmesi ile kral Selman Amerikan hükümeti ile anlaşmaya varıldığını kamuoyuna duyurmuştu, ancak mahkeme kararı iptal edilmedi. Daha açık ifadeyle Trump yönetimi, bu mahkeme kararıyla Suud hanedanına şantaj yapma stratejisini dahada derinleştirdi.
Amerikan hükümetinin Suud hanedanı hakkında aldığı karar emsal olabilirmi?
Başta Katar olmak üzere bir grup devlet ABD’nin Suudi Arabistan’a karşı aldığı mahkeme kararını destekleme yoluna gidebilir. Amerikan hükümeti, Suudi Arabistan’ı el-Kaide’yi finanse etmekle suçlayan bir yasayı onayladı. Üstelik bu iddia bazı belgelere dayanıyor. Bu nedenle Katar rahatlıkla bu mahkeme kararına dayanarak Suudi Arabistan’a uluslararası yaptırımlar uygulanması için girişim başlatabilir. Bu girişime ilk destek veren ülkenin İran olacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Katar’a karşı yaptırıma destek veren ülkelerden daha fazla sayıda devletin Suudi Arabistan’a karşı destek vereceği öngörülebilir.
Uluslararası toplumun, terörle bağlantıları belgelere ve mahkeme kararına dayanan Suudi Arabistan’a, ciddi bir cevap verme zamanı gelmiştir.