Yunanistan’da ‘Oruç Reis’ depremi

Akdeniz’de iki ülke savaş gemilerinin karşı karşıya geldiğini yazan Yunan medyası, jetlerin havalanmak için hazır beklediğini ve bölgeye ABD savaş uçağının da gönderildiğini sayfalarına taşıdı. ‘Ege’de dehşet dengesi’ başlığını kullanan gazeteler, Yunan donanmasının Türk arama gemisine telsizden bölgeden ayrılması yönünde anonslar yaptığını bildiriyor. 

Türkiye’nin Akdeniz’de ilan ettiği yeni NAVTEX ve Oruç Reis’i savaş gemileriyle birlikte bölgeye göndermesi, Mısır’la anlaşma imzalayan Yunanistan’da kelimenin tam anlamıyla depreme yol açtı.

‘Bıçak sırtında’ başlığını kullanan Kathimerini gazetesi, iki ülkenin savaş gemilerinin bölgede toplandığını belirterek Ankara ve Atina arasındaki ilişkiyi ip üstünde yürümeye benzetti.

Önümüzdeki 24 saatin çok kritik olacağı yorumunu yapan Kathimerini, savaş gemilerinin yanı sıra bölgeye ABD savaş uçağının da sevk edildiğini yazdı.

Başbakan Kiryakos Miçotakis’in Milli Güvenlik Hükümet Konseyi’ni (KYSEA) acil toplantıya çağırdığını aktaran Kathimerini, Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros’un söz konusu toplantıya askeri üniformayla katıldığını belirtiyor.

Atina yönetiminin uluslararası aktörlerle de temasa geçtiğini bildiren gazete, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan “Hiçbir şantajı kabul etmeyeceğiz” açıklamasına da haberinde yer verdi. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı Oruç Reis’in araştırma yapacağı alanı gösteren haritaya da geniş yer veren Kathimerini, Ankara’nın gerilimi tırmandırdığını ileri sürdü.

‘Ege’de dehşet dengesi’ manşetiyle okuyucularının karşısına çıkan Ta Nea ise Yunan fırkateylerinin Oruç Reis’in karşısında savaş pozisyonunda beklediğini yazdı. Yunan jetlerinin de havalanmak için hazır beklediğini aktaran Ta Nea, Doğu Akdeniz’deki termometrelerin üç hafta içinde ikinci kez yükseldiğini belirtiyor.

Yunan ordusunun bütün ihtimallere hazır olduğunu sayfasına taşıyan gazete, Oruç Reis’in yola çıkmasının Yunanistan ve Mısır arasındaki anlaşmanın ardından gerçekleştiğini hatırlatıyor. Oruç Reis’in Yunan kıta sahanlığında ilerlemeye devam ettiğini savunan Ta Nea, Yunan donanmasının Türk arama gemisini akından izlediğini ve telsizden bölgeden ayrılması yönünde anonslar yaptığını bildiriyor.

To Vima gazetesi ise, ‘Ege’de gerilim gecesi – Yunan filosu Oruç Reis’in karşısında’ manşetini attı. Gazete, Yunan ordusunun en üst düzey alarm pozisyonuna geçtiğini yazdı.

Türk Dışişleri ise Ankara’nın Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği Doğu Akdeniz’deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı. Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, “Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis’i durdurmaya ve Doğu Akdeniz’i Türkiye’ye kapatmaya çalışmaktadır” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’nın akşam saatlerinde yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan’ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek “Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir” denildi.

Yunanistan’ın Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır’ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor.

Ankara’nın ‘korsan’ olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler’e sunulması gerekiyor. Yunanistan’da, Parlamento’nun bir an önce toplanacağı ve anlaşmayı onaylayacağını açıklandı. Mısır Parlamentosu’nun ise anlaşmayı iki aydan önce onaylaması beklenmiyor.

Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye’nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.

Almanya’nın başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde getiriyor.

Ege Denizi’nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz’e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden oldu.

Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.

Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin ‘yasa dışı’ olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini çekti.

Türkiye, Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.

Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da ‘denizcilere duyuru’ anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti.

Yunanistan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.

Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının ‘yok hükmünde’ olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda geçirildi.

Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye’nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu savundu.

Peki bundan sonra neler yaşanabilir? Sıcak çatışma ihtimali sürerken, Yunanistan’ın daha önceki gerilimlerde olduğu gibi, Türkiye’yi BM, NATO ve AB’ye şikayet etme yoluyla sorunu uluslararasılaştırma politikasına devam etmesi bekleniyor.

Türkiye de Yunanistan-Mısır anlaşmasının ardından Atina ile diyalog kanallarını açma konusunda eskisi kadar istekli olmayacağı mesajını veriyor ama diplomasiye de kapıları tam olarak kapatmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin görüşmelere her zaman açık olduğunu kaydederken, “Akdeniz’deki tüm ülkeler olarak bir araya gelelim. Herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım” diyerek tüm bölgeye genel bir çağrıda bulundu. Böylece Ankara bir taraftan sahadaki çalışmalarını devam ettireceğini diğer taraftan da diplomasiye ve diyaloğa açık olmayacağı mesajını veriyor.

Ankara’nın bundan sonraki süreçte Oruç Reis, Barbaros Hayreddin Paşa ve Yavuz araştırma gemileriyle Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini sürdürmesi, bunları yaparken de Deniz Kuvvetleri aracılığıyla koruma sağlamaya devam etmesi bekleniyor. Diplomasi tarafında ise, Ankara Yunanistan’ın başta Meis adası olmak üzere en ufak adalarını dahi maksimalist kıta sahanlığı kazanımı için kullanmasının ve bunu yaparken Türkiye-AB ilişkilerini riske atmasını gündeme getirecek.

Yunanistan, 1974’ten bu yana Türkiye ile arasında tek anlaşmazlığın ‘kıtasahanlığının belirlenmesi’ olduğunu ve bu anlaşmazlığın Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda çözülmesi gerektiği görüşünü savunuyor.

Atina yönetimi, ‘Yunan adalarının kendi kıtasahanlıklarına ve MEB alanlarına sahip olduğunu’ resmen açıklasa da, bugüne dek varsaydığı kıtasahanlıklarının koordinatlarını BM’ye bildirmiyor. Sadece Türkiye’nin BM’ye bildirdiği ve Türkiye’ye ait olduğu varsayılan kıtasahanlıklarının koordinatlarına itiraz etmekle yetiniyor.

Yunanistan’ın adalara ait olduğunu öne sürdüğü kıtasahanlık alanlarını belirlemekten kaçınmasının ardında, 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalamasından kaynaklanan ‘Karasularını 12 mile uzatma hakkını saklı tutmak istemesinin’ yattığı öne sürülüyor.

Bu anlaşmayı imzalamayan Türkiye ise 1995’te TBMM de alınan kararla Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasını ‘casus belli’ yani savaş nedeni olarak kabul edeceğini açıklamıştı.

Türkiye, Yunanistan’la deniz sınırının dolayısıyla iki ülkeye ait kıta sahanlığının sınırlarının henüz bir anlaşmayla belirlenmediğini vurguluyor. Ankara ayrıca Yunanistan’ın Doğu Ege Adaları’nı, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması hükümlerine aykırı şekilde silahlandırdığına dikkat çekiyor.

Türkiye, 27 Kasım 2019’da uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası imzaladı. Söz konusu anlaşmayla birlikte, Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki kıta sahanlığı sorunu bir kez daha su yüzüne çıktı.

www.yenicag.info

552