20 Ocak olaylarını dünyaya duyuran gazetecinin hatıraları: "Bir sabah kalktığımda meydanda yüz binlerce insanı gördüm..."

Tarihi Anılar – 31. yılında 20 Ocak 1990 olayları anısına. (Tarih tekerrür ediyor) Hatıralar.

Yıl 1989, Belçika Hürriyet Gazetesi Bürosunda muhabir olarak çalışmaktayım ve aynı zamanda, Azerbaycan Türkü olmam sebebiyle Azerbaycan’ın Belçika’daki, kültürel faaliyetlerini yürütmekteyim. O aralar Azerbaycan’ımızdan da arada sırada, bazı yetkili şahıslar gelmeye başlıyor. Bizim de Azerbaycan’la irtibat kurmaya, bilgiler almaya, haberleşmeye başladığımız tarihler!

Malum Azerbaycan o tarihe kadar 70 yıldan beri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliği içinde ve samimi söylemek gerekirse, Rus esareti altında yaşamını sürdürmekte. Ben o sıralar, Azerbaycan Bakü’de bulunan bir gazeteye de yazılar göndermekteyim, ufak tefek yazılarım yayınlanmakta, gazete Kiril alfabesi ile yayımlanıyor ve ben o dili okuyup yaza biliyorum o tarihlerde. Yazılarımın yayımlandığı gazete ‘’ODLAR YURDU’’ (Yani, Ateşler Ülkesi), gazeteyi çıkaran kurum ‘’VƏTƏN CƏMİYYƏTİ’’ ( Vətən – Vatan anlamındadır) Ben bu kurumla irtibat halindeyim, kurumun başında Azerbaycan’ın değerli bir yazarı ve edebiyatçısı (Daha sonra Başbakan Yardımcısı olacak) Elçin Efendiyev var, yani açıkça söylemek istersek, günümüzün Diaspora Bakanlığı görevini yürütüyor, fakat bugünden daha aktif bir iş yapıyorlar, o zorlu dönemlere rağmen.

10/11/1989’da, dernekleşmek ve Azerbaycan Türklerini bir çatı altında toparlamak maksadıyla bir toplantı yapma kararı almışız ve bir avuç arkadaşla bir toplantı tarihi koymuşuz ve o gün o toplantıda, Avrupa’da bizim örgütlenmemizi isteyen Vatan Cemiyeti`nin bir yetkilisi de katılacak – Abid Tahirli.

Bu gördüğünüz de o güne ait, tamamıyla çıkma harflerle ve elle yapılmış bir afiş.

Evet o gün bana ait olan KAFKAS kafesinde, yapıldı ve çok ilgi gördü. O toplantıda Abid bey de bir konuşma yapıp, Azerbaycan’ın bizim yanımızda olacağını ve bize her türlü enformasyon desteğinin verileceği ümidini verdi ve biz örgütlenmeye karar verdik, benim yetkim dahilinde, bir teşkilat kurulması kararlaştırıldı. Derken toplantı sonrası Abid Tahirli, bu konuyu gazetelerine taşıyacaklarını da söyleyerek bizden ayrılıp ülkesine döndü.

Aradan birkaç gün geçmemişti, Abid bey beni aradı ve kurduğumuz birliğin Azerbaycan’da çok ilgi çektiğini bildirdi ve Vatan Cemiyeti Başkanı Sayın Elçin Efendiyev’in beni Azerbaycan’a davet ettiğini bildirdi ve bana acilen bir davetname gönderildi. Ne yapacağımı ve nasıl davranacağımı bilemiyordum. Malum, Azerbaycan bir Sovyet Birliği ülkesiydi, yani Azerbaycan’ın Dünya’da hiçbir konsolosluk görevlisi yoktu ve dolayısıyla bir anlaşmazlık söz konusuydu. Abid bey, bana vizemin Brüksel’de bulunan Rusya Konsolosluğu’ndan almam gerektiğini anlattı ve ben evraklarımı hazırlayarak, Brüksel Sosyal Sosyalist Birliği konsolosluğundan çok ciddi araştırma ve bürokrasi zorluğuyla vizemi aldım ve 1989 yılının 12 ci ayının son günlerinde, Brüksel-Moskova-Bakü (Çünkü Azerbaycan`a, direk uçak da yok, Moskova üzerinden gitmek mecburiyetindeyiz) hattıyla, Bakü`ye, indim. Beni havaalanında karşılayan değerli Abid bey, kalacağım otele yerleşmeme yardımcı olup, bana bazı önemli tembihler yaptı, (Mesela; Odamdaki, telefonla her olur-olmaz konuşmayı yapmamamı, insanlarla konuşurken dikkatli olmamı, onların izni olmadan, her yere giremeyeceğimi, Bakü şehrinin, dışına çıkmamam gerektiği vs…) Ve bizim maceramız bu şekilde başladı.

Tabi ki, kültürel bir amaçla gitmiştim ve doğma yurdum olarak bildiğim, çocukluğumdan beri mücadele verdiğim, daha ufak yaşlarda, alfabesini öğrendiğim Azerbaycan’a ilk seferimdi ve bunu doyasıya değerlendirmeliydim, ama ben aynı zamanda bir gazeteciydim ve Hürriyet gazetesine çalışıyordum. Gazetemizin Brüksel Büro şefi, Sayın Nusret Özgül abimi de bilgilendirmiştim ve tüm iş malzemelerimi yanıma almıştım, kamera ve fotoğraf makinam yanımdaydı.

Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanlığı Makamının (Burası daha sonra “Azadlık” (Özgürlük) meydanı olarak anılacaktı) bulunduğu meydanın hemen yanındaki Azerbaycan İnturist Oteli`nin 7 ci katında kalıyorum ve odamın balkonu direk olarak meydana bakmakta. Günlük gezi ve ziyaret programlarımız var, ülkenin en önde olan şahıslarıyla birebir görüşmeler ayarlanmış, yazarlar, düşünürler ve çeşitli kültürel kurumları tek tek ziyaret ediyoruz ve ben onlara Belçika`daki, yapılanmamız hakkında bilgiler aktarıyorum ve gelecekte yapacağımız iş birliği hakkında, çeşitli temaslar yapıyoruz.

Ama bu arada bir gazetecilik sezgim var ve bazı şeylerin iyi gitmediğinin, ortamda ciddi bir rahatsızlığın olduğu ve sanki birşeylerin olacağını sezmekteyim. Bazı toplanmalar başlıyor, bana söylemek istemeseler de ben bu rahatsızlığı çok iyi seziyordum.

Ve bir sabah kalktığımda, karşımda bulunan meydanda yüz binlerce insanı gördüm ve kameramı aynen odamın balkonuna kurup çekilişler yapmaya başladım. İş değişmişti, benim kültürel gezim, birden bire olay ve savaş muhabirliğine dönmüştü ve beni davet eden Vatan Cemiyeti, beni kültür merkezleri yerine, kamplara, sığınaklara, Halk Cephesi karargahlarına götürüyorlar ve orada çekimler yapmama olanak sağlıyorlardı. Tek yabancı kameraydım ve şans eseri oradaydım.

Karabağ topraklarında Rus ve Ermeni işbirliğiyle olaylar oluyordu ve Azerbaycan Türkleri, ata baba yurtları olan Karabağ`dan Rus ve Ermeni güçleri tarafından kovuluyordu, öldürülüyordu ve Karabağ bölgesinden kaçmak zorunda kalan Azerbaycanlılar Bakü’ye geliyor ve günlük raporlar takip ediliyordu ve bu olaylar Bakü’ye yetiştikçe Bakü`de rahatsızlık daha da artıyor ve halk meydanlardan evlerine dönmüyordu. Halk, meydanda kurulan çadırların içinde sabahlıyor ve her gün mitingler oluyordu, tansiyon gitgide artıyordu!

Karabağ’dan, kötü haberler geldikçe, Bakü`de de, harekat kızışıyordu ve Ermenilerin orada yaptıklarına, Bakü’de de aynı şekilde cevap veriliyor, Ermenilerin Bakü’den çıkarılmasına başlanıyordu. Ermeniler Bakü’den çıkarılınca onları koruyan Rus askerleri de, Bakü’yü ablukaya almıştı.

Ben çok çekim yapmıştım, tahmini 16 kaset doldurmuştum ve çok sayıda notlar, bilgiler ve fotoğraflar…

18- 19 Ocak 1990, Abid bey bana, acil olarak çıkmam gerektiğini söyledi. Yani Bakü`den çıkmam gerektiği söyleniyordu, yabancıların Bakü’de kalmasına izin verilmeyeceği söyleniyordu ve olayların çok ciddiye doğru gittiğini ben de fark ediyordum zaten! 19 Ocak`ta olaylar tam olarak başlamıştı. Tankların hareket ettiği ve Bakü’ye doğru geldiği haberi vardı. Beni alelacele Moskova`ya doğru gönderdiler, ben elimdeki, tüm malzemelerle Moskova ya hareket ettim. Moskova`ya indiğimde, Rus polisi havaalanında benim malzemelerime ( Video kasetleri) el koymak istemişti, fakat acilen bana gelen bir yazıyla, bu kasetlerin aslında, kültürel içerikte olduğu yazılı bir belge, buradan rahatça geçmeme yardımcı olmuştu.

Dünya bunları ilk benim imzamla görmüştü.

Ben Moskova Azerbaycan temsilciliğine gittim ve temsilciliğin hemen bitişiğinde Azerbaycan oteline yerleştim ve orada gazetecilik mesleğime devam ettim. Yabancı basın da oradaydı ve ben Fransa 1 Tv kanalı muhabiri ileb irlikte Fransızca yayına başladım. Yani hem Türkçe hem de Fransızca dünyaya 20 Ocak hadiselerini duyurmaya başlamıştım ve tüm bilgiler Azerbaycan temsilciliği tarafından bana iletiliyor ve ben de dünyaya duyuruyordum. Tabi başta çalıştığım Hürriyet Gazetesi`ne.

Bu yıl tarih sanki tekerrür ediyor ve 30 yıl önce yardım edip Ermenilerin işgal etmesine aracı olan Rusya, şimdilerde aynı topraklarda Barış gücü maskesiyle bulunmakta, 30 yıl önce verdiği toprakları, şimdi hala korumak için orada. Peki bu size bir şey ifade ediyor mu? Ben söyleyeyim; Rusya hala bölgede ve Kafkasya`da tek olduğunu ispat ediyor, Türkiye’ye tek kara sınırı olan bu bölgeyi, sahipsiz bırakmak istemiyor ve kontrol altında tutmaya devam ediyor. Bu bir şeyi de ispat ediyor ki, Rusya, hiçbir zaman Ermenistan’ı yalnız bırakmayacak, bu bölgede ona tek boyun eğen devlet o, kadere bakın ki, bu devleti kuran da Rusya. Peki Azerbaycan Türkleri bunu unutabilir mi? Hayır, hiçbir zaman! Yüzlerce canın feda edildiği ve toprakları uğrunda, kendi canlarını tankların altına seren bu şehitler, hiçbir zaman unutulmayacak, Tarih devam ettikçe bugünü anacak Türk Milleti! Biz de ondandır bu hatıraları sizinle paylaştık. Paylaştık ki, unutulmasın ve her hafızaya her devire kazınsın!

Bülent Gürcam`ın 20 Ocak hatıraları

www.yenicag.info

892