Ünlü siyaset bilimci, Türkiye’nin güçlü “uluslararası oyuncu”ya dönüştürülmesi için iç sorunlarının giderilmesi gerektiğini düşünüyor.
Rusya Uluslararası Meseleler Konseyi ve “Valday” diskusyon (tartışma, müzakere) kulübünün uzmanı, ABD’nin Ortadoğu süreçlerini aydınlatan “Al-Monitor” portalının editörü, Georgetown ve New York üniversitelerinin araştırmacısı Maksim Suçkov Yeniçağ.Ru’ya verdiği demeçte ABD-Rusya ilişkileri, ABD ile İran arasında çatışma ve Türkiye’nin bölgesel süreçlerde rolünü değerlendirdi.
ABD-Rusya ilişkilerine değinen uzman, bu devletler arasında çatışmanın sistemli karakter aldığını söyledi:
“Kendimi orijinal göstermeden söylemem gerek ki, bu ülkeler arasındaki ilişki uzun süre devam edebilecek sistematik çatışma durumundadır. ABD ile Rusya artık öyle bir hale gelmiş ki, onların normal müzakere edebilecekleri konuların kapsamı hayli küçülmüş. Aynı zamanda, taraflar durumu daha da gerginleştirmemenin gerekliliği konusunda çağrıda bulunuyorlar. Bu amaca ulaşmak ise olası ve kolay görünüyor. Tarafların ilişkilerin normalleştirilmesi, veya en azından, çatışmanın yönetimi için ortak nokta arama istekleri var. Belki de bu, şu anda en olumlu yaklaşımdır. Elbette ki, mevcut durum, iki devlet arasındaki ilişkilerin yüksek düzeyde olmasa bile iyileşmesi için iyi bir fırsattır. Bunun üzerine düşünmeye değer “.
ABD ile İran arasında olası çatışmanın, aynı zamanda, Rusya’nın bu çatışmaya olası tutumunu değerlendiren Suçkov şunları söyledi:
“ABD ile İran arasında gerginlik çoktan mevcut. Eğer bu ülkeler arasında doğrudan askeri çarpışma hakkında konuşacak olursak, böyle bir tehlike var. Ancak şimdilik, bunun için ciddi esaslar olduğunu söylemek erken. ABD’nin gözündeki “makul İran” Washington’un bölgedeki müttefiklerini rahatsız eden aşırılık (Şiilik üzerinde) eğilimlerini alevlendirmemeli ve nükleer silahlardan vazgeçmelidir. Bu “olmaz” ların birincisi ile ilgili Körfez ülkeleri, ikincisi ile ilgili ise İsrail tarafından Washington’da lobi faaliyetleri gerçekleştiriliyor.
ABD’nin İran’a karşı sert bir tutum çıkış yapması Rusya için iyi haber değil. İran’ın nükleer anlaşmayı bozmadığı takdirde ABD’nin baskılarına maruz kalması Moskova’yı bu sözleşmenin şartlarını korumak mecburiyetine getirecek. Böylece İran sorunu ABD-Rusya arasında yeniden “bölücü elma”ya dönüşecektir. Bu, kendi içinde yapay çatışma.
Bence, ABD ve İran, 2014 yılından sonra Rus dış politikasındaki psikolojik değişimin önemini doğru değerlendirmiyor. Moskova’da ABD ile anlaşma için İran veya Suriye’nin alışveriş objesine çevrileceğine çok az kişi inanıyor “.
Uzman, Türkiye’de yapılan referandumdan sonra Ankara’nın bölgesel politikasındaki olası değişiklikler hakkında şunları söyledi:
“Türkiye, şu anda gerçekten de kendi tarihinin en dramatik dönemlerinden birini yaşıyor. Belli ki, sosyal-siyasi dönüşümler genellikle uzun sürer ve acılı olur. Aynı zamanda, bu, dış politikada hiç de arzu edilen olarak görünmüyor. Türkiye’de oluşan siyasi sistem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kurumsal açıdan güçlendiriyor. Fakat o, rakiplerine galip gelse de siyasi açıdan henüz tamamen kendinden emin değil. Türkiye toplumundaki kutuplaşma ve içerdeki istikrarsızlık Türkiye’nin dış politikasına etki ediyor.
Belki, Ortadoğu ile ilgili herhangi aşırı duygusal kararlar kabul edilebilir veya avantüra içerikli gösterilere meydana gelebilir. ABD’nin Suriye’yi bombalaması gösterdi ki, Ankara kendi stratejisini hızla değişerek, Astana sürecinden çekilerek, Esad’ın zorla devrilmesi konumuna geçebilir. Olayların bu yönde gelişmesi Rusya için arzu edilen değil. Bu nedenle Türkiye “evin içi”ni düzene sokarsa, o zaman da uluslararası arenanın güçlü oyuncularından biri olacak “.
Nicat Hacıyev
Tr.Yeniçağ.Az
www.yenicag.info