“Covid-19” sonrası bizi nasıl bir dünya bekliyor

İlk kez Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde 11 Aralık 2019’da görülen koronavirüs başta Çin ana karası, Hong Kong, Macau ile Tayvan’ın ardından dünyaya yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, 11 Şubat’ta 2019 tarihinde “korona”nın co’su, “virüs”ün vi’si ve hastalık kelimesinin İngilizcesi “disease” sözcüğünün d’sinden türetilerek koronavirüse ‘’Covid-19’’ adının verildiğini açıkladı. Akabinde küresel salgın anlamına gelen “pandemi” olarak ilan edildi.

GÖZDE DİZDAR

Türkiye’de ilk vakanın açıklandığı 11 Mart’tan bugüne 24 Nisan’a kadar toplam vaka sayısı 101790, can kaybı ise ne yazık ki 2491 oldu. Dünya genelinde görülen vakaların toplamı 1,760,871 civarına ulaştı. Toplam can kaybı ise psikolojik sınır olarak görülen 100.000’i ne yazık ki çoktan geçti. En fazla vaka görülen ülkeler ABD, İspanya ve İtalya olurken, en yüksek can kaybı ise ABD’de. Bu tablodaki en olumlu veri, iyileşenlerin sayısının 750.000’i aşmış olması.

Koronavirüs salgını bütün dünyada hayatı felç etti; sınırlar kapatıldı, küçük ve orta işletmeler bir çok ülkede üretimi durdururken çok uluslu şirketler dünya genelinde büyük bir belirsizlik içine girdi. Turizm faaliyetleri, uluslararası taşımacılık ve lojistik ve uluslararası siyaset ve yüz yüze diplomasi durma noktasına geldi. Tedarik zincirinin de yavaşlamasıyla otomotiv sektörü, enerji fiyatları ciddi anlamda düşüşe geçti, borsadaki düşüşler gayrimenkul ve sigortacılık sektörlerinin de değer kaybetmesine yol açtı. Dünya ne 1929 yılındaki Büyük Buhran’daki ne de 2008 küresel finans krizindeki gibi kendi sonunu hazırladı, bu kez “görünmez düşman” küresel ekonomiyi etkisi altına aldı. Bu görünmez düşmana karşı; bir yandan sınırlar filli olarak kapanırken diğer yanda bilim insanları, ekonomistler ve politika yapıcılar arasındaki uluslararası iş birliğinin alternatif iletişim yollarının da kullanımıyla yoğunlaştığına tanıklık etmekteyiz. Küresel ölçekli bu tarz bir pandemi küresel çözümleri gerektirir.

Henüz krizin ne zaman sona ereceğini öngöremiyoruz ama benim dikkat çekmek istediğim nokta; o gün geldiğinde dünyamız bugünden çok farklı görünecek ve bu değişim ve dönüşüm içinde ne derece farklı olacağı da bugün aldığımız kararlara bağlı olacak. Berlin Duvarı’ndan bu yana en farklı süreci bütün dünya eş zamanlı olarak yaşıyor.Bu süreçte birey olarak bize düşen en önemli sorumluluğun bilgi kirliliği ile mücadele olduğunu düşünüyorum. Bir yandan bilim insanları dünya genelinde virüs ile ilgili titiz çalışmalar yaparken, küresel ölçekte de sağlık çalışanları dünya tarihine geçecek bir mücadele ile tek bir insanın iyileşmesine katkısı sağlamak için kendi hayatlarını tehlikeye atarak örneğini daha önce görülmemiş bir çaba sarf etmekteler. Gün hiç kuşkusuz dayanışma ve işbirliği zamanı. O yüzden bu dönem önce sağlık, önce aile diyeceğimiz, “hayatı” öncelik yapacağımız bir dönem.

Macro ölçekte: “Kriz sonrasında ‘yeni bir normal’ ile karşılaşacağımızı düşünüyorum. Salgın bir yandan dijitalleşmeyi hızlandırırken, ne yazık ki, karşı karşıya kaldığımız en önemli tehlikelerden biri dünyada şirketlerin insan emeğini daha az kullanması ve iş gücünün yerini otomasyon ve yapay zekanın acımasızca alması diye düşünüyorum. Aynı zamanda ülkelerin kendi ihtiyaçları için kendi topraklarında üretim yapma konusunda daha egemen bir politika izleyecekleri tezi de her geçen gün ağırlık kazanmakta. Jean Monnet anılarında; “Avrupa krizlerle şekillenecek ve o krizlere ürettiği çözümlerin bir toplamından oluşacaktır” der. Dünya’da Büyük Buhran’da “Kara Perşembe” olarak anılan 24 Ekim günü borsanın dibe vurmasıyla 4,2 milyar dolar kayıp yaşanmış, 4 bine yakın banka batmış, binlerce insanın mal varlığı yok olurken 50 milyonu aşkın kişi işsiz kalmıştı. Banka kredilerinin kesilmesi ve birçok bankanın iflas etmesiyle hem tüketimde hem yatırımda büyük bir düşüş yaşanmış, insanların satın alma gücü neredeyse sıfırlanarak, tarım ürünleri fiyatları yüzde 60’a varan oranlarda düşmüş, talepteki düşüş; sanayi ve madencilik başta olmak üzere birçok sektörü de iflas noktasına getirmişti. Dünya tarihi Büyük Buhran sonrası adeta yeniden yazıldı ve bugünlere gelindi, dolayısıyla bugünkü öncelikli mücadelemiz ekonomik kaygılardan çok geride bir tek can dahi bırakmamak olmalı.

Artık “sosyal mesafenin” bir “güvenlik hakkı” olduğu hem ülkelerin hem de insanların hayatlarında daha yüksek duvarların inşa edildiği bir sürece giriyoruz. Bugüne kadar, dünyanın farklı coğrafyalarında savaşlar, depremler, doğal afetler görmüş ve ağır travmalar yaşamış çok insan tanıdım. Hepsinin ortak noktası değişim ve dönüşüme “adapte” olmalarıydı. Ben inanıyorum ki; bilimin ışığında, akıl ve dayanışma ile biz öncelikle bu virüsle mücadeleyi kazanır sonrasında ekonomik problemleri aşar ve zamanın ruhunu da yeniden yakalar ve geleceği daha da sağlam temeller üzerine inşa edebiliriz. ​

GÖZDE DİZDAR,

Global Yönetim ve Gelişim Kuruluşu Başkanı 

www.yenicag.info

1.5 K