Yıldırım: Dilimizi kısırlaştıran çürümeye artık 'dur' deme zamanı gelmiştir

Başbakan Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Yunus Emre Enstitüsü tarafından Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen Uluslararası Türkçe Yaz Okulu Kapanış Törenine katıldı.

Yaz okulu programının hayırlara vesile olmasını dileyen Yıldırım, Yunus Emre Enstitüsünün 60 ülkede, 5 kıtada faaliyetlerini sürdürdüğünü, 10 bin öğrenciye Türkçe eğitimi verdiğini, ayrıca uzaktan eğitim yöntemiyle ilave olarak 20 bin öğrenciye de ulaştığını söyledi.

“En büyük dönüşümü dış politikada gerçekleştirdik”
Programdan faydalanan gençlerin kendi ülkeleri ile Türkiye arasında dostluk ve kardeşliğin gelişmesine köprü olacaklarını vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Yaptığınız iş çok güzel bir iş. Bu işe vesile olan Yunus Emre Enstitüsünü de bu vesileyle tebrik ediyorum. Bugün artık enerjiden sağlığa, eğitimden kültüre, turizmden sanata birçok alanda diplomasi kavramının kullanıldığını görüyoruz. Ülkeler, kültürel ve tarihi derinlikleriyle orantılı olarak ellerindeki her imkanı bu dış politika aracına dönüştürmenin gayreti içinde. Dünyadaki konumumuzu belirlemede askeri kapasitenin yanında, eğitim, sanat, kültür, teknoloji alanında bulunulan yer, küresel bakışa yapılan katkı açısından çok önem arz ediyor. Türkiye olarak biz bu değişim sürecinin dışında olmadık olmayacağız. Son 15 yıl içinde zamanın ruhuna uygun bir şekilde dış politikada araçlarımızı zenginleştirme konusunda büyük hamleler yaptık. Bu süreçte en büyük dönüşümü dış politikada gerçekleştirdik.”

“İtibar suikastına boyun eğmedik”

Bunu görmek için uzağa gitmeye gerek olmadığını, 3 milyon 200 bin Suriyeliyi 6 yıldan fazla bir süreden beri misafir ettiklerini belirten Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:

“Özellikle daha önceki yıllarda yeterince varlık gösteremediğimiz kültür ve eğitim diplomasisi alanına son yıllarda büyük önem verdik. Türkiye uzun yıllar boyunca komşularıyla, medeniyet coğrafyasındaki kardeşleriyle dünyanın farklı bölgelerine yayılmış, sayıları 100 milyonları bulan soydaşlarıyla gerektiği kadar, olması gereken ilişkiyi maalesef kuramadı. Kendi değerlerine yabancı, hatta düşman bir zihniyet ülkemizi ekonomik, ticari, askeri ve kültürel olarak tek bir merkeze mahkum etmeye çalıştı. Türkiye ne zaman yeni bir arayış içine girse bazı çevreler tarafından irtica fobisiyle hortlatılmış eksen kayması gibi tartışmaları devreye sokmuşlardır ama biz bu bel altı vuruşlara asla itibar etmedik, itibar suikastına boyun eğmedik. Ülkemizin istikbalini hedef alan bu saldırıların her birini de birer birer boşa çıkardık. Biz doğuya bakınca sorun ve bataklık, batıya bakınca refah ve uygarlık gören bir anlayışa da teslim olmadık. Çünkü Selçuklu ve Osmanlı’nın bakiyesi üzerine kurulan cumhuriyetimiz ne doğuyu ne de batıyı ihmal etme lüksüne sahip değildir.”

Türkiye’nin Selçuklu devletinin sembolü olan çift başlı kartal gibi bir yüzü Doğu’ya diğer yüzü de Batı’ya dönük bir şekilde bundan böyle de yoluna devam edeceğini vurgulayan Yıldırım, “Ülkemizin dış politika değerlerine ödün vermeden, tarihimizle, coğrafi konumumuzla kültürel derinliğimizle mütenasip şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizim için şu veya bu kuruluşun çıkarı değil ülkemizin içinde bulunduğu dostluk ikliminin önemi her şeyden önce gelir. Politikalarımızın odak noktası da milletimizin değerleri ve hassasiyetleridir.” diye konuştu.

“Bu çürümeye artık ‘dur’ deme zamanı gelmiştir”

Binali Yıldırım, ataların miras bıraktığı kıymetli iki değerden birinin şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağı, diğerinin de Türkçe olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

“Dilimizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek için verdiğimiz kavga aynı zamanda bir beka mücadelesidir. Kültür emperyalizmine karşı en güçlü savunma, öncelikli olarak ana dilimizi korumaktan geçiyor. Son dönemlerde sosyal medya aracılığıyla genç kuşaklar arasında giderek yaygınlaşan ve dilimizi tahrip anlamına gelen uygulamalar konusunda dikkatli olmanızı tavsiye ediyorum. Ne yazık ki sosyal medya dili, gençlerimiz arasında geçerli bir yazı diline, iletişim diline dönüşüyor. Anlamsız kısaltmalar, aralara serpiştirilen yabancı kelimeler, bozuk cümleler giderek sıradan hale geliyor. Dilimizi kısırlaştıran, nesiller arasındaki iletişimi yok eden, Türkçe’den ziyade nevzuhur bir kuş dilini andıran bu çürümeye artık ‘dur’ deme zamanı gelmiştir.”

Milli bir seferberlik ruhuyla çalışarak, gençlere sözün, dilin, asırlık tecrübelerin taşıyıcısı olan kelime ve kavramların değerini en iyi şekilde anlatmak gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Türkçe’nin bu topraklarda kök bulmasında ve yaşamasında büyük emeği olan Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Sözünü bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz, sözünü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı, söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz’. Evet, işte bu bilinci herkese özellikle de gençlerimize anlatmamız, aşılamamız gerekiyor.” diye konuştu.

Yunus Emre Enstitüsünün Türkçe Yaz Okulu programına katılan ve programı başarıyla tamamlayan tüm öğrencileri kutlayan Başbakan Yıldırım, “Ülkelerinize döneceksiniz, ailelerinizle tekrar bir araya geleceksiniz ve Türkiye’de geçirdiğiniz bu bir aylık tecrübeyi onlarla paylaşacaksınız. Ümit ederim ki bu program, Türkiye’de bir ay içerisinde geçirdiğiniz zaman, sizin bundan sonraki hayatınız için çok önemli bir tecrübe olacak ve burada kurduğunuz dostlukları, kardeşlikleri gelecek dönemdeki hayatınıza taşıyacaksınız.” dedi.

Kaynak: AA

Yenicag.Info

www.yenicag.info

983