Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, zaman zaman bazı kavramlar ve “cinsiyet eşitliği” gibi sloganlar altında birtakım sapkınlıkların gündeme getirildiğini, çocukları bunlara karşı eğitmenin ve korumanın herkesin vazifesi olduğunu belirterek, “Aileyi tahrip eden, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan söz konusu propagandanın, özgürlük, onur gibi kavramlarla servis edilmesi bir algı operasyonu ve aldatmacadır.” dedi.
Erbaş, Konya’da bir otelde düzenlenen 8. Yurt Dışı Din Hizmetleri Konferansı’nın açılışında yaptığı konuşmada, 4 gün sürecek programda, İslam’ın ve Müslümanların karşı karşıya kaldığı meselelerin ele alınacağını söyledi.
Etkinliği millet varlığı ve bütün Müslümanlar için önemli bulduğunu ifade eden Erbaş, “TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kuruluşların da toplantıya katılıyor olmasını önemsiyorum. Zira yurt dışı hizmetlerinde söz konusu kurum ve kuruluşlarla, bilgi ve tecrübe paylaşımı, ortak çalışma ve projeler gibi alanlarda dayanışma içerisinde olmak, çalışmalara ivme kazandıracak ve hizmetleri güçlü kılacaktır.” diye konuştu.
Erbaş, İslam’ın ilkelerinin hayata rehberlik ettiği dönemlerde yeryüzünün insani değerlerle buluştuğunu, hayata huzur ve güvenin egemen olduğunu vurguladı.
“Müslümanların kurdukları medeniyetlerde nice güzel örnekler kayda geçmiştir”
İslam’ın denge dini olduğunu ve dünyanın dengesini muhafaza etmek için gönderildiğini vurgulayan Erbaş, şöyle konuştu:
“Nitekim dünyayı karanlıklar içerisine gömen bir cahiliye dönemi, miladi yedinci asırda, vahyin aydınlığında asrı saadete dönüşmüş, bir asırlık bir zamanda Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar büyük bir coğrafyada Müslümanlar insanlığı İslam’ın aydınlık yüzüyle tanıştırmışlardır. 7. asırdan 18. asra kadar Müslümanların kurdukları medeniyetlerde ve yaşadıkları coğrafyalarda adalet, barış ve birlikte yaşamaya dair nice güzel örnekler kayda geçmiştir. Ancak 18. yüzyıldan itibaren dünya sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve benzeri açılardan köklü değişikliklere sahne olmuştur. Söz konusu kaotik süreçten ise en fazla Müslümanlar etkilenmiş, İslam coğrafyası savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk altında zor ve sıkıntılı süreçlere mahkum edilmiştir.”
Erbaş, etnik kimlikler, mezhep, meşrep ve ideoloji farklılıkları üzerinden İslam coğrafyasının fitne, tefrika ve anarşinin kucağına itildiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Bir yandan terör ve şiddet, diğer yandan fakirlik ve cehalet Müslüman dünyanın büyük çoğunluğunu etkileyen temel sorunlar olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, son iki asrın ontolojik panoraması içinde İslam’ın ve Müslümanların içinden geçtiği süreçleri de iyi anlamak durumundayız. Son asır boyunca, Orta Asya, Balkanlar ve Kafkaslar’da Müslümanlar farklı süreçler yaşadılar ve bugün her coğrafyanın kendine özgü dinamikleri ve sorun alanları söz konusudur.
Bu bölgelerde farklı saikler ve çalışmalarla İslam’ın merhamet ahlakını ve kuşatıcı dünyasını öteleyen kaba, dışlayıcı ve marjinal bir Müslümanlık anlayışının zemin bulmaya çalışması dikkat çekmektedir. Ancak söz konusu coğrafyaya İslam’ın medeniyetler kuran aydınlık yüzünü götürdüğümüzde büyük bir teveccühün olduğu da umut verici bir tablo olarak göz önünde bulundurulması gerekir.”
Müslüman toplulukların en temel ihtiyacının dünyadaki gelişmeleri doğru okuyabilmek olduğunun altını çizen Erbaş, “İslam’ı sağlıklı anlayabilme, imkan ve dinamikleriyle varlıklarını güçlendirme noktasında rehberlik ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla, söz konusu topluluklara katkımızı özellikle, dünyadaki gelişmeleri doğru anlama ve doğru yorumlama, İslam’ın evrensel ilkelerini ve medeniyet kurucu dinamiklerini sahiplenme, dinamikleriyle geleceklerini tayin etme noktasında rehberlik etmeye yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
www.yenicag.info