Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Habertürk TV Dış Politika Koordinatörü Çetiner Çetin’e özel bir röportaj verdi. Ermenistan’ın işgal etttiği topraklardan çekilmesi gerektiğini belirten Aliyev, Türkiye olmaksızın bu sorunun çözülmeyeceğini vurguladı.
Enerji hatlarına düzenlenecek olası bir saldırının yanıtının çok ağır olacağını söyleyen Aliyev, Paşinyan’ın Ermenistan’ı felakete sürüklediğini söyledi.
Aliyev’in açıklamalarından satır başları:
“Ermenistan’ın bu çirkin siyaseti anlaşılandır, çünkü onlar her zaman savaş meydanında yenilince böyle çirkin işlere el atıyorlar. Sivil ve savunmasız insanlara karşı acımasız olmak onlar için sıradan bir şey. Bunu Hocalı soykırımı örneğinde görmüştük.
Cephe hattında ordumuz bir kaç köyü işgalden kurtarma operasyonları hayırlısıyla devam ediyor. Ermenistan’ın bu kalleş saldırısının sebebi odur ki, sivillere saldırarak bizi onlara karşı cevap vermeye tahrik ediyorlar. Bizim hedefimiz siviller değil, askeri hedeflerdir. Operasyonun başından beri bizim nokta atışlarımız onların silahlı birliklerine yapılmıştır.
Ermeni ordusuna büyük darbe vuruldu. 200 tank, 2 S-300 füze sistemi imha edildi, 33 tank ele geçirildi ve birçok askeri araç imha edildi veya ele geçirildi.
“TÜRKİYE BU MESELEDE BİZİ NET BİR ŞEKİLDE DESTEKLEDİ”
Bu Ermenistan’ın yeni terör saldırısıdır. Bu terör saldırısı Azerbaycan halkının iradesini kıramaz. Biz daha azimle düşmana karşı direneceğiz ve kendi topraklarımızı düşmandan geri alacağız. Ve Azerbaycan bayrağını bütün işgal altındaki topraklarda dikeceğiz.
Uluslararası kamuoyunun tepkisine gelince; Türkiye bu meselede her zaman olduğu gibi bizi açık ve net bir şekilde destekledi. Sevgili Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları kardeşliğimizin göstergesiydi. Pakistan Başbakanı büyük dayanışma göstererek olumlu açıklamalar yapmıştır.
Ancak bunun dünya genelinde geniş karşılık bulduğunu söyleyemem. Herkes için bu apaçık ortadadır. Ateşkesten bir gün sonra kalleşçe saldırıya uğruyoruz. Bu saldırılar ateşkesi kimin istemediğinin göstergesidir. Ben daha önce demiştim. Bizim amacımız işgal altındaki topraklara kendi vatandaşlarımızı yerleştirmektir.
Ateşkesin amacı askeri karşı durmayı politik çözüme yöneltmek olmuştur. Diploması yoluyla çözüm bulunsun, Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilsin. Azerbaycan vatandaşları oraya dönsün ve barış ortamı oluşsun.
ATEŞKES VE SONRASINDA YAŞANANLAR
Ama görünüyor ki, Ermenistan’ın planları tam başkadır. Onlar zannediyorlar bu ateşkesle askeri yenilgilerini kapatır ve zaman kazanarak yeni askeri takviyeleri artırarak Azerbaycan’a karşı saldırıları devam ettirebilirler.
Ama onlar yanıldılar. Ben demiştim eğer Ermenistan olumlu tavır göstermese pişman olacak diye ve haklıydım. Hayır, takvim verilmemişti, biz de çok ısrar etmemiştik, çünkü Moskova antlaşmasındaki maddeler bizi tatmin etti.
Moskova görüşmesinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bizi tatmin etmeyecek maddelerin anlaşmadan çıkarılmasıydı. Bizim Dışişleri Bakanımız oraya giderken ona teklifler sunuldu, tabii olarak benimle irtibat kuruldu ve bizim şartlarımızı demiştim. Ve o şartların dışında her hangi bir şey imkansızdı. O yüzden durumu dikkate alarak tutumumuzu bir az hafiflettik.
Madrid anlaşması bu toprakların Azerbaycan‘a geri verilmesini onaylıyor. İkili görüşmeler aynen kalmalıdır. Yani, Ermenistan ve Azerbaycan görüşmeler yapacak. Herhangi bir sözde Karabağ delegesinin bu görüşmelere katılması söz konusu değil.
Artık Azerbaycan halkının sabrı tükenmiş. Ancak Ermenistan‘ın bu anlaşmayı ihlal etmesi gösteriyorki onlar zaman kazanmak ve Azerbaycan‘a saldırılarını devam ettirmek istiyor.
Öncelikle şunu şöyleyim Ermenistan‘nın bu çabalar yersizdir. Hiçbir dünya ülkesi Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayacak. Azerbaycan‘ın toprak bütünlüğü bütün dünya tarafından tanınıyor. Minsk Grubu Eşbaşkanı ülkeler bizim toprak bütünlüğümüzü tanıyor. Avrupa Birliği arasında imzalanan belgelerde yine Azerbaycan‘nın toprak bütünlüğü tanınıyor.
Ben inanmıyorum hiçbir devlet Karabağ’ın bağımsızlığını tanımaz. Çünkü biz o ülkeyle hemen bütün diplomatik ilişkilerimizi keseriz. Ermenistan’ın bu çabaları sadece iç kamuoyuna yöneliktir. Binaenaleyh bizim barıştan sonra tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Ve bizim tutumumuz uluslararası kurallara dayanıyor.
İlk aşamada Ermenistan ordusu işgal ettikleri arazilerden çıksın, öncelikle 5 ilçe, sonra da 2 ilçe boşaltılsın. Dağlık Karabağ’ı Şuşa ve diğer önceden Azerbaycanlıların yaşadığı bölgelere geri dönmeler başlasın ve Karabağ görüşmeleri devam etsin. Karabağ’da yaşayan Ermenilerle bizim bir sorunumuz yok, Azerbaycan çok milletli devlettir.
“KARABAĞ’DA YAŞAYAN ERMENİLER ENDİŞELENMESİNLER”
Azerbaycan‘ın kentlerinde ve Bakü’de binlerle Ermeni yaşıyor. Ve onlar bizim vatandaşımızdır. Bizim ülkemizde bir çok milletler yaşıyor ve bu bizim gücümüze güç katıyor. O yüzden Karabağ’da yaşayan Ermeniler endişelenmesinler.
Onları rejimden kurtardıktan sonra onlar daha iyi, daha emniyetli ve daha yüksek refah seviyesine ulaşacaklar. Şimdi orada açlık hüküm sürüyor.Biz orada yatırım yapar, sosyal yardım yaparız. İş yerleri için projelerimiz olacak. Oraya dönecek Azerbaycanlılar ve orda yaşayan Ermeniler için yeni bir aşama olacak. Bizim tutumumuz budur.
Ermenistanın tutumu ise Azerbaycanlıları kovmak, etnik temizlik yapmak, Azerbaycan‘ın dini tarihi yapılarını yıkmak ve ondan sonra bu toprakların kadim Ermenistan toprağı olduğunu iddia etmektir.
Ermeniler o bölgeye 19. Yüzyılın başlarında Rus Çarlığı tarafından göç ettirilmiş. Bu tarihtir. Bu tarihi biz biliyoruz. Bizim tutumumuz bellidir. Azerbaycan halkı bunu biliyor ve destekliyor.
Azerbaycan halkı hayırsever halktır. Bu yüzden onlarla farklı milletler Azerbaycan arazisinde barış içinde yaşıyor. Bu yüzden emin olarak söyleyebilirim ki Ermeniler de bu bölgede rahat taşıyabilirler.
Gürcistan’da 200 bin Azerbaycanlı ve 200 bin Ermeni yaşıyor. Bazı köylerde onlar beraber yaşıyorlar. Ve onlar arasında herhangi bir sorun yaşanmıyor. Benim burda dediğim sözler halkım tarafından kabul görüp destekleniyor. Ben aynı zamanda Karabağ‘da yaşayan Ermeniler’e sesleniyorum. Azerbaycan halkı onları düşman olarak görmüyor. Azerbaycan halkı da kendi tarihi topraklarında yaşamak istiyor. Buna hakları var. Onlar da biz de yaşayalım. Ama bizi kovup kendilerinin yaşamaları hakkaniyetli değil. Buna hiçbir zaman biz razı olamayız. Her bir savaş barışla sonuçlanıyor ve biz savaştan sonraki aşamaya bakmalıyız. Düşünüyorum ki, 2 taraftan da güçlü siyasi irade olursa ve uluslararası kurumlar bize yardımcı olursa buna ulaşmak mümkündür.
“ERMENİSTAN KAOS VE KORKU YARATMAK İSTİYOR”
Ermenistan bununla kaos ve korku yaratmak istiyor. Onlar şimdiki Azerbaycan’ı 90’lı yılların Azerbaycan’ı zannediyorlar. O Azerbaycan yok artık. Tarihte kaldı. Bugün bambaşka bir ülke. Yeni nesil yetişiyor. Yeni bağımsızlık koşulları ışığında güçlü, manevi ve vatansever insanlar yetişiyor. Aynı zamanda yaşlı nesil de bambaşka bir dünya görüşüne sahip. 1992 yılı Sovyetler Birliği’nin dağılmasının bir ertesi yıl. Aynı zamanlarda insanların idrakları farklıydı. Bugün ise Azerbaycan laik bir ülke.
“ÜLKEMİZİN GÜÇLÜ İRADESİ VAR”
Azerbaycan vatandaşları, kendi liyakatlarını savunabiliyorlar. Ve şunu savaş sahasında göstermiş olan ülkemizin güçlü iradesi var, güçlü ordumuz var. İşte, tam da aynı nedenden dolayı, bu hain saldırılar bizim irademizi kıramaz. Terter, Ermeni vahşetinden en çok çile çeken şehir. Binlerce mermi ve mühimmat atılmış Terter’e. Orası küçük bir şehir. Gence gibi büyük bir şehir değil.
Bugün erken saatlerde bana verilen bilgilere göre; binden fazla mühimmat 2 buçuk saat boyunca Terter’e atılmış. Ama Terter’liler bir dağ gibi, yumruk gibi durmuşlar, hiçbir yere gitmiyorlar. ‘Ölmek var, dönmek yok’ diyorlar.
Temas hattına yakın yerleşen bölgelerimizde; Goranboy’da, Ağcabedi’de yaşayan sakinler düşmanla yüz yüze yaşamaya alışmışlar. Hain saldırılar parçacık kadar bile bizi kendi yolumuzdan döndüremez.
2016 yılında ünlü nisan savaşlarından sonra ben o Ermeni vahşetinden zarar görmüş bölgelerde bulundum. Bir köye gittim. Aynı köy Ermeni silahları mevkileri arasındakı mesafe 100 150 metre idi. Ve bizim askerler bana oraya gitmememi söylediler. Orası tehlikeli bir yer. Ben söyledim ki, olamaz. Nasıl yani? Orada bizim insanlar yaşıyorlar. Onlar için bu tehlikeli değil mi? Onlar ne kadar cesaretli ve gururlu insanlar ki, orada yaşıyor. Düşmanın ateşi altında uyanıyor, yaşıyor. Çocuklarını büyütüyor. İşte’ Azerbaycan halkı, bu halk. İşte, bu nedenle hain saldırılar parçacık kadar bile bizi kendi yolumuzdan döndüremez. Ve Ermenistan’ın diğer amacı da bizi durdurmak. Onlar zannediyorlar ki, bu hain darbeler bizi durduracak. Bizi hiç kimse durduramaz. Biz hakk yolundayız. Bu yolu sürdürüyoruz. Uğurla devam ediyoruz. Bayrağımızı yükseltiyoruz.
“BİZİM İZNİMİZ OLMADAN BARIŞ GÜCÜ KABUL EDİLEMEZ”
Önce şunu belirteyim ki, barış güçlerinin terkibi ve bölgeye gönderilişi her iki ülkenin, Ermenistan ve Azerbaycan’ın onayı esasında olmalı. Yani hangi ülkeler orada bulunacak. Eğer her hangi bir ülke itiraz ederse o zaman, tabii ki, bu gerçekleşmeyecek. İkinci mesele bundan ibaret ki, bugün barış güçleri derken Azerbaycan toprakları söz konusu – herkes şunu anlamalı. Bağımsız Azerbaycan toprakları, söz konusu. Ve bizim iznimiz olmaksızın her hangi ülke kendi barış güçlerini bizim toprağımıza gönderemez.
Bu uluslararası hukuka ve yasalara aykırı. Bu kabul edilemez. İşte o sebebten böylesi bir endişe yok bizde. Böyle çabalar olabilir. Böyle istekler olabilir. Ben, bunu istista etmiyorum. Ancak tüm meseleler, masa üzerinde olmalı.
Müzakere konusu olan temel presiplerde barış güçlerinin gönderilişi en son aşamada göz önünde bulunduruluyor. İlk önce az önce söylediğim meseleler çözülmeli. Toprakların boşaltılması, mültecilerin kendi topraklarına dönmesi, ulaştırma meseleleri, sınırların açılması, sonrasında ticaret, ondan sonra barış güçlerinin getirilmesi istisna değil. Ancak bu geçen 30 sene boyunca müzakere sürecinde olumlu sonuca yaklaşamadığımızı da göz önende bulundurursak, bu konular hiç müzakerede olunmadı.
İşte o nedenle bu meseleye ilişkin herhangi bir tez ve istek olabilir. Ancak Azerbaycan’ın razılığı olmaksızın bu mümkün değil.
“TÜRKİYE OLMAZSA BU MESELE ÇÖZÜLEMEZ”
Diğer meseleye gelince; Minsk grubunun çalışmaları ile ilgili ben bir kaç defa söylemişimdir ki, Minsk grubu, 1992 yılında oluşturuldu. O zaman hangı esaslar buna neden oldu – biz, bunu bilmiyoruz. Orada öyle ülkeler bulunuyor ki, bu bölge ile ilgilenmiyorlar. Bu bölgede onların herhangi bir çıkarları da yok. Etkisi de yok. Eğer biz bu çatışmanın çözülmesini istiyorsak; ki, istiyoruz. Minsk grubu’nda öyle ülkeler olmalı ki, onlar geçek hayatta bu barışın sağlanmasına hizmet etsinler
Öyle ülkeler olmalı ki, onlar geçek hayatta bu barışın sağlanmasına hizmet etsinler. Ve tabii ki, kardeş Türkiye’yi bu sürecin içerisinde görüyoruz. Biz bunu alkışlıyoruz. Biz, anlıyoruz ki, Misnk grubu, AGİT tarafından kurulmuş. AGİT’in kendi kuralları var. Bu grubun terkibinin değiştirilmesi için yasal süreçler var. Biz bu derinliğe gitmek istemiyoruz. İşte o sebepten ben söylemişim ki, farketmiyor; “de yure” veya “de fakto”. Esas olan şu ki; Türkiye bu masada olsun. Ve zaten var. Çünkü Karabağ konusuna ilişkin aziz kardeşim saygılı Recep Tayyip Erdoğan, ve sayın Putin’le defalarca görüştük, konuştuk. Artık uzun yıllardır, 10 seneden fazladır, Türkiye-Rusya gündeminde dayanan bir mesele. Benim de bundan haberim vardı. Hem Türkiye Cumhurbaşkanı, hem Rusya Cumhurbaşkanı konuya ilişkin bana söylemişler. İşte, zaten Türkiye var. Şimdiyse daha çok var. Daha büyük hacimde, daha büyük ölçekte. Ve bugün Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, sayın Lavrov’la görüşüyor. Türkiye Savunma Bakanı sayın Rus Savunma Bakanı Şoygu ile görüşüyor, konuşuyorlar. Kim diyebilir ki, Türkiye yok. Türkiye yoksa, ne için konuşuyorsunuz? Türkiye var ve biz de elemizden geleni yapacağız ki, bundan sonra da olsun.
Türkiye olmazsa, bu mesele çözülemez. Bunu herkes anlamalı. Konunun formal tarafına gelince; Minsk grubu da kalabilir. Zaten, 30 sene boyunca 1 sonuca varamadı. Olabilir. Ancak ne kadar çabuk bu mesele çözülürse, o kadar çabuk Minsk grubuna gerek kalmayacak.
“ÖZGÜRLEŞTİRİLMİŞ ŞEHİRLER PAŞİNYAN’A EN GÜZEL YANITIMIZ”
Paşinyan’ın sarhoş halde dansını ve Azerbaycan halkına yağdırdığı küfürler ve hakaret, Azerbaycan halkını haklı şekilde hiddetlendiriyor. Ve biz şunun acısını, intikamını savaş sahasında alıyoruz. Savaş alanında Azerbaycan askeri kimin haklı olduğunu gösteriyor. Savaş alanında biz kendi gücümüzü ve halkımızın iradesini gösteriyoruz. Ve Paşinyan’ın diğer provokosyonları da yanıtsız kalmıyor, kalmayacak da. Azerbaycan halkının liyakatı onarılıyor. Şehitlerimizin kanı yerde kalmıyor ve kalmamalı.
Bu gün özgürleştirilmiş şehirler ve köyler bizim Paşinyan ve onun gibilerine en güzel yanıtımız. Ve o, kendisi anladı artık. Beni onu uyarmıştım ki, gittiğiniz yol sizi felakete götürecek. Ben demiştim ki, Azerbaycan halkının liyakatı ile uğraşmasın. Dikkatli ve çekinceli olsun.
Paşinyan, dünya Ermeniliğinin kendisini savunacağın, büyük devletlerin kendisinin yerine savaşacağını zannediyordu. Bugün de aynısını istiyor.İşte, tam da bu nedenle Rusya Cumhurbaşkanı sayın Putin’e defalarca telefon açmış. Aynı telefon aramalarının basına bir kısmı verildi. Geri kalanı verilmedi. Ama bizde bilgiler var ki, son ateşkes sonrasında da, Paşinyan Putin’e telefon araması yapmış. Ve kendisinin bu eylemleri gösteriyor ki, adam, panik ve telaş içinde. Kendisini yitirmiş. Ve savaş alanında Azerbaycan ordusu, düşmana öylesi sarsıcı darbeler indiriyor ki, artık onlar gayri adekvat duruma düşdüler. Bu, konunun sadece bir tarafı. Türkiyenin burada iştirakı veya herhangi bir yabancı gücün buraya getirilmesi; bu tamamı ile yalan.
“TÜRK F-16’LARI SAVAŞA KATILMADI”
Türk F-16’larına ilişkin konuya ben artık söyleşi yaptım. Türk F16’ları buradalar. Uçaklar tadkikat zamanı gelmişlerdi. Onun sonrasındakı ermeni saldırılarından sonra burada kaldılar. Ama onlar yerde duruyorlar. Havada değil. Ve onlardan hiç birisi bu savaşa katılmamış. Türkiye’den hiçbir insan bu savaşa katılmamış. Yabancı insanlar konusu da yalan. Bu bize atılmış çamur. İftiradır. Bir tek bile kanıt gösteremiyorlar. Sadece olarak Fransa ve Rusya’dan benzeri açıklamalar yapıldı. Delil yok. Bizim istihbarata hiçbir bilgi verilmiyor. Ben size diyebilirim ki, bizim istihbaratımız bize itham yağdırılan ülkelerle iletişimde olmuşlar. Somut delil istedik, veremediler. Basında kim yazarsa yazsın. O bizi ilgilendirmez. Zaten, Batı medyası her zaman Ermenistan tarafını tutuyor. Ve bize bundan önceki dönemlerde de çok olumsuz münasebet göstermişler. Ve aynı iftiralara biz alışmışızdır. Ancak resmi kişilerin açıklamaları kabul edilemez! Ya bunu ispat etsinler, ya da kendi sözlerini geri çeksinler. Öyle bir şey yok. Buna gerek yok. Azerbaycan, yeteri kadar güçlü orduya sahip bu konuları kendi başına halletsin.
“ERMENİSTAN’DA PKK KAMPLARI VAR”
Yabancı vatandaşların iştirakına geldiler ise; baksınlar, Ermenistan’a. Orada ne kadar yabancı terörist var. PKK’lıların kampları var orada. Aynı şekilde Dağlık Karabağ’da PKK’lıların kampları var. Artık biz aynı bölgeyi işgalcilerden arındırdıktan sonra kamplarını da yıkıma uğratacağız, mahvedeceğiz. Ne kadar yabancı bugün bize karşı bu savaşlarda iştirak ediyor. Orada öldürülen teröristler sırasında Kanada pasaportuna sahip kişiler var. Lübnan pasaportlular var. Onlar Ermeni asıllı mı, ya öyle değil. Bu başka mesele. Bir başka ülkenin paralı vatandaşı gelip de burada savaş ediyor.
İddialar var ki, Türkiye Azerbaycan’a askeri yardım yapmış. Biliyorsunuz; Türkiye, bizim kardeşimiz ve bizim bu ilişkilerimiz büyük denemelerden yüzünün akı ile çıkmış. Biz Türkiye’den askeri teknik alıyoruz. Ancak biz diğer ülkelerden de alıyoruz; Rusya, İsrail, İran, Ukrayna, Doğu Avrupa ülkelerinden. Türkiye’nin gelişmiş askeri sanayi kompleksi var. Neden almayalım? Şimdi bakın; Ermenistan, ne yapıyor? Biz para verip alıyoruz. Bende tam liste var. Sonrasında yayınlanacak. Son iki hafta boyunca 200’den fazla tank imha edildi. 33 tank ganimet götürüldü. 2 tane S 300 imha edildi. Bundan sonra hava saldırısından savunma sistemleri; 35 imha. Kargo arabaları. Tanksavar. İmha edilen ve ganimet götürülenleri fiyatlarsak, 2 milyar dolar değerinde bunlar.
“ERMENİSTAN PARAYI NERDEN BULDU?”
Soru şu ki, fakir Ermenistan, aynı parayı nereden buldu? Sen bunu parayla mı aldın? Hayır! Sana verdiler. Kim verirse bunu herkes biliyor. Ve yine de veriyorlar, vermeye de devam ediyorlar. Ve Tovuz bölgesindeki temmuz çatışmalarından sonra 16 Temmuz’da çatışmalar durdu. Ertesi gün her gün kargo uçakları Ermenistan’a silahlar taşımaya başladı. Bakın görün. Ermenistan’ın devlet bütçesinde bu paralar var mı? Yok. Ermenistan’ın döviz rezervi 1 buçuk milyar dolar. Bitti. Başka da parası yok. Ülkenin dış borcu 8 milyar dolar. Eğer savaş devam ederse biz onların tüm ordusunu mahvedeceğiz. O sebepten de ne kadar çabuk bunları durdururlarsa aynı tankları ve obüsleri savunabilirler. Rusya’nın Ermenistan’da askeri üssü var. 5 bin askeri var orada. Türkiye’nin askeri üssü var mı? Yok. Ermenistan sınırını Rusya ve İran sınır mahafızları koruyor. Azerbaycan sınırında Türkiye sınır muhafızları yok ama. Bizi hiç kimse itham etmesin. Yoksa biz, “açarız sandığı, dökeriz pamuğu”. Böyle bir atasözü.
Bizde bununla ilgili istihbarat var (PKK kamplarının Dağlık Karabağda bulunduğu yerler). Detaylı bir şeyler açıklamak istemiyorum. Daha çok dağlık bölgesindeler. Çünkü işgal edilmiş toprakların bir kısmı dağlık yerler. Bir kısmı ise düzlük. Onlar daha çok ormanlarda ve dağlık arazilerde. Bu konuyla ilgili biz defalarca kendi sözümüzü demişiz. Ve hatta ben önceki dönemde, Avrupa Parlamentosu’nun temsilciler heyetinin başkanıydım. Orada da ben konuyu gündeme getirmişimdir. Avrupalı millet vekillerinin Ermenistan’a yaptırım etmeleri için konuya dikkat çekmiştim. Ermenistan, terörist ihraç eden bir ülke. Ona göre de, böyle bir istihbaratlar var. Aynı zamanda, Rusya Ermenistan’a yaptırım etmeleri için konunun dış istihbarat idaresinin açıklamasında da, belirtilmiş. Ama nedense aynı açıklama hiçbir basında yer almadı. Orada belirtiliyordu ki, yabancılar savaşıyor. Açıklamada “PKK burada olamaz” ifadeleri yer almıştı. Neden Batı basınında bunlar yok? Örtbas yapmak istiyorlar. Ama tüm topraklarımızda Azerbaycan bayrağı dalgalandıktan sonra bir tane bile terörist orada sağ salim kalamaz.
Onlar bir o kadar endişeliler. Ama Sovyet yasalarını göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü Ermenistan boru hattına yaklaşmak ve oraları kontrol altına almak istiyorlardı. Zaten bu nedenden dolayı, onlar bizim topraklarımıza girmişler. Yeni toprakları işgal etmek istiyorlar. Ancak bunun acı sonuçlarını yaşadılar. Boru hatlarına yönelik tüm meselelerle ilgili 2006 yılından beri bir istisna olmakla, bir tane bile Azerbaycan arazisinde sorun olmamış.
Azerbaycan arazisinde bizim yeteri kadar savunma sistemimiz var. Gözetim ve denetimler yapılıyor. Fiziki savunma ve elektron hatların derinlerde yerleşmesi bunu havadan da belli düzeyde muhafıza ediyor.
“BORU HATLARINA SALDIRININ YANITI ÇOK AĞIR OLUR”
Eğer Ermenistan, bu gibi boru hatlarını sıradan çıkarmak planlarını hayata geçirmek isterse; yanıtı çok ağır olacak. Biz, konuyla ilgili uyarımızı yapmışızdır. 2021 yılında TANAP üzerinden gaz almaya başlayacak Avrupa ülkeleri de, Ermenistan’ı uyarmalılar. Çünkü TANAP yalnızca bizim projemiz değil. TANAP’ın başka paydaşları var. TAP’ın Avrupalı paydaşları var. Ve Avrupa’nın enerji güvenliği için müstesna önem arz eden bir proje. İşte bu nedenden dolayı hepimiz bu projeye herhangi zarar değmemesi için ilgili olmalıyız.
Bununla ilgili bize herhangi bir telefon açılmamış. Talep, mesaj gönderilmemiş. Vatanını yöneten her bir lider, yönetici belli deneyim sahibi olmalı. Yönetim tecrübesi. Bazı ülkelerde iktidara gelmiş olan insanların hiçbir tecrübesi yok. O hiç bir küçücük kolkoza bile başkanlık yapmamış. Hiçbir ufacık firmaya, dükkana bile. 5 tane bile işçisi olmamış belki. Sen nasıl ülke idere edebilirsin?
Ülke yönetmek zor bir mesele. Özellikle, bizim bölgemizde. Oturmuş Avrupa ülkelerinde bu zor mesele değil. Aynı ülkeler ki, onlar bilmez kendi başkanları kim. Kendi hayatlarını yaşıyorlar. Oturmuş bir sistemleri var. Her şey sistem altında. Ama bizim bölgemizde çok şeyler ülkeyi yöneten insana bağlı. İnsanların yaşamları, güvenliği, uluslararası imajı.
“PAŞİNYAN ERMENİSTAN’I FELAKETE GÖTÜRDÜ”
Ve Paşinyan, sokaktan gelen bir kişi. Hiç kimse idi, kendisi. Yazardı, yazar da değildi. Bir gazete muhabiri idi. Sokaktan geldi de, başkan oldu. Ve sonra ne yaptı? Ermenistan’ı felakete götürdü. Bugün Ermenistan’da tam diktatörlük hüküm sürüyor.
İki eski cumhurbaşkanına cinayet üzere soruşturma başlatılmış. Birisi yaklaşık iki sene hapiste oturdu. Sonra serbest bırakıldı. Ancak suç işi hala durmuş duruyor. Diğerine de yurt dışına çıkma yasağı getirilmiş. Ana muhalefet partisi başkanı hapiste. Çatışmalardan iki gün önce. Anayasa Mahkemesi’nin başkanını şantaj yaptı ve kovdu. Hapisle korkuttu. Ve kendi adamlarını oraya yerleştirdi. Gazeteci ve basın mensuplarını hapislerde çürütüyor. Onlardan bir tanesi açlık grevi yaptı ve orada öldü. Uluslararası müstevide geleneksel müttefiklerle sorunlar yaşadı. Rusya ve Beyaz Rusya’yla. Sorunlar çıkardı. Şimdi Paşinyan’ın en çok ümit beslediği örgüt Kolektiv Güvenlik Anlaşması Örgütü. Örgütün nizamnamesinde yazılıyor ki, herhangi bir ülkeye yurt dışından saldırılarsa, diğer ülkelere de yapılmış sayılıyor. Örgütün eski başkanı hapise atıldı. Ne kadar böyle işler yaptı. Artık şunu herkes biliyor ki, Paşinyan, Soros’un bir ürünü. Soros tarafından yönetilen bir isim. Sovyetler Birliği mekanında gerçekleştirilmiş darbeler, çevrilişler tek yerden kaynaklanıyor. Paşinyan’ın Soros’la birlikte olduğu şeklini internette aratın. Bedenleri de birbirlerine yapışmış durumda. Yakışıksız bir fotoğraf. Paşinyan’ın akıl hocası odur. Kendisini Soros yönetiyor. Ermenistan’da yaşanmış aynı olaylar Soros’un bir sonraki yenilgisi.
2005 yılında onlar Azerbaycan’da bunu yapmak istediler. Turuncu devrim. Ama ben durdum onların karşısında. Kendilerini kovdum buralardan ve sonrasında Soros vakıflarını da kapattım. Diğer Sivil Toplum Örgütlerini de buradan reddettim. Söyledim ki, biz, kendimiz bileriz. Gidin, başka yerlerde devrim yapın. Ama onlar Ermenistan’da oturdu. Sivil Toplum Örgütlerince oraya paralı askerler getirildi. İnsanlar yetiştirildi. Ve bugün Paşinyan takımının yüzde 90’ı Soros, Transparency İnternational, Amnesty İnternational (Uluslararası Af Örgütü),Human Rights Watch (Insan Hakları Gözetleme) ve bunlar gibi çirkin teşkilatların temsilcileri. İşte bu sebepten. Ben son günlerde Rus televizyon kanallarından birine demeç verdiğimde, bu gün bizim amacımız Paşinyan’a sorun oluşturmak değil. Onun ne kadar uzun sürece görevde kalması bir o kadar da iyidir bizim için. Anlıyorsunuz ne diyorum.
“EVLERİ YIKILAN İNSANLARIN ZARARLARINI KARŞILAYACAĞIZ”
Evleri imha edilmiş insanların sorunlarını biz hallederiz. Onları hiç endişelenmesinler. Kısa süre içerisinde. Hatırlıyorum, 2016 yılında nisan ayında Ermenistan bize saldırdığında bizm 1000’den fazla ev yıkıma uğratılmıştı. Ve ben aynı ev sahipleri ile görüştüğümde söylemiştim ki, rahatsız olmayın, biz tüm evleri onaracağız. Sonrasında ben yine onların yanına geldiğimde artık onların evlerinin anahtarlarını sundum kendilerine. Bir yıl önce Bakü’de deprem olmuştu. Binlerce ev söküldü. Oraya gittiğimde de, endişelenmeyin, tüm evler onarılacak dedim. 10 sene bundan önce sel oldu. Büyük bir arazı sular altında kaldı. 5 binden fazla ev uçtu, enkaza uradı. Sular altında kaldı. Hepsini devlet hesabına tamir ettik. Ve benim kendi yanaşmam böyleydi ki, eğer senin 100 metre karelik odan vardıysa, sana 120 150 metre kale ev verilecek. Eğer senin evin küçücük uçuk sökükse sana güzel tamirli bir ev verilecek. Bu sebebten de, evlerini yitirmiş insanlara yardım yapılacak.
Bundan ilave, bizim köylerde çoğu kişi ev hayvanlarını bile yitirmiş. Kendileri için bu bir gelir kaynağı. Talimat vermişimdir. Onlara da yardım yapacağızdır. Artık değerlendirmeler, hesaplamalar yapılıyor. Kim ne kadar kendi ev hayvanını yitirmiş, karşılığı verilecek. O sebepten bu meseleyi biz kesinlikle çözeceğiz. Ve bunu Azerbaycan halkı biliyor. Konuyla ilgili herhangiyse sigorta şirketine başvuru yapmayacak. Hangiyse memur kendisine sorun çıkarmayacak. Bu konular benim kişisel kontrolum altında. Bunu herkes biliyor ve benim talimatlarımı yerine getirecek. Ve bu olay Azerbaycan halkının ne kadar büyük halk olduğunu gösteriyor.
Vatandaşlar söylüyor ki, evim de, malım da batsın, bir tek Karabağ geri alınsın. Biz hepimiz bu amaçla yaşıyoruz. Biz bu hasreti 30 yıldır yaşıyoruz. Buna son koyacağız. Ona göre bu konuyla ilgili şimdiki aşamada yalnız ileri. Biz Ermenistan’a şans veriyoruz. Ateşkesle biz razı olmaya da biliriz. Biz razı değiliz derseydik, kim bizi mecbur edebilirdi? Hiç kimse! Biz yaptık ki, insalar ölmesinler. Bu tarafdan da, karşı tarafdan da. Onlara da yazık. Ermeni askerleri ayaklarından zincirliyorlar. Kaçmasınlar diye birbirlerine bağlıyorlar. Bizim Savunma Bakanlığı video görüntüleri yayınladı. Son günlerde Ermeni askerlerinin arkasında bir ceza taburları geliyor. Eğer kimse geri kaçarsa arkadan vuruluyor. Böyle vahşilik. Böyle faşistlik. Biz oraya dönmek istiyoruz. Ancak barış yolu ile. İşte bu nedenden dolayı Ermenistan’a şans verdik. Ateşkesi ihlal etme, uy. Masa arkasına otur Bu meseleni çöz. Topraklarımıı geri ver. Senin toprağın bize lazım değil. Ermenistan toprağında bizim gözümüz yok. Ve zaten size de söyledim. Orada hazırda yaşayan Ermeniler, bulundukları yerlerde de yaşayacaklardır. Bizim onlarla hiçbir sorunumuz yok. Yani bu aşama için bizim politikamız sonuna kadar bundan ibaret.
“TÜRKİYE-AZERBAYCAN BİRLİĞİ DAHA MÜHİM OLACAK”
Savaş bitince yalnızca bölge değil, dünya değişecek. Artık değişiyor. Ve herkes bizim gücümüzü gördü. Bizimle hesaplaşma düzeyi daha da yukarılara çıkacak. Zaten belli bölgesel konularda Azerbaycan’n tavrı, rolü çok önemli. Daha da artacak. Tabii ki, Türkiye-Azerbaycan birliği daha da mühim olacak. Bu hayati önem arz ediyor. Bu birlik, bölge için istikrar ve barış getiriyor. Çünkü bizim niyetimiz kendi çıkarlarımızı sağlamak. Bugün Türkiye, bölgede ve yeni coğrafyada çok önemli istikrar verici role sahip. Ve aziz kardeşim, Erdoğan’ın bu çatışmaların ilk saatlerinden verdiği destek istikrarı korudu. Bazıları belki bunu anlayamıyor. Eğer o sözler olmazsaydı, Erdoğan “Azerbaycan, yalnız değildir, Türkiye Azerbaycan’ın yanındadır” demeseydi, belki de burada işler karışabilirdi. Belki de başka kimse burada bulanık suda balık tutmaya çalışacaktı. Bu bölgede biz yeni bir strateji, vizyon oluşturmalıyız. Stratejik bakış oluşturmalıyız. Artık bununla ilgili düşünmeye başlıyoruz. Ancak olaylara önlemek istemiyoruz. Bu iş bitsin, çözek. Topraklarımıza kavuşak. Ondan sonra Azerbaycan’ın yeni dönemi başlanacak. Sanırım, Türkiye ve Azerbaycan’ın gücü daha da mühim olacak.
www.yenicag.info