“Türkiye-Azerbaycan ittifak ilişkisinin daha ileri seviyeye taşınması İran’ı endişelendiriyor” – ANALİZ
Son Karabağ olaylarında süreç dışında kalan ve bunu telafi etmenin arayışında olan İran, tüm stratejisini Türkiye’yle rekabet üzerine kurmaktadır.
Güney Kafkasya turuna çıkan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, gezisine Bakü’den başladı. 25 Ocak’ta Azerbaycanlı mevkidaşı Ceyhun Bayramov’la yapacağı görüşmenin ardından Zarif; Moskova, Erivan, Tiflis ve en sonunda da Ankara’yı ziyaret etmeyi planlıyor. Fakat Zarif’in Türkiye ziyareti için görüşmeler yürütüldüğü ancak bununla ilgili bir sonuç alınamadığı belirtildi.
Zarif’in söz konusu başkentlerde görüşeceği en önemli gündem maddesi, Karabağ’ın işgalden kurtarılmasından sonra Güney Kafkasya’da şekillenmekte olan yeni jeopolitik ortamda, İran’ın pozisyonunun ne olacağıyla ilgilidir. Son Karabağ olaylarında süreç dışında kalan İran, bunu telafi etmenin arayışındadır.
Güney Kafkasya’daki süreçte, İran’ı endişelendiren iki durum yaşanmaktadır. Birincisi askerî gelişmelerdir. Karabağ’la ilgili yapılan üçlü anlaşmanın ardından Azerbaycan, Karabağ’ın önemli bir kısmında mutlak kontrol sağlamış ve Rusya bölgeye geçici olarak barış gücü yerleştirmiştir. Türkiye de Karabağ’da gözlem noktası kurmayı ve barış gücü yerleştirmeyi amaçlamakta ayrıca Azerbaycan’da askerî üs edinme yönünde bir politika izlemektedir. Türkiye-Azerbaycan ittifak ilişkisinin daha ileri seviyeye taşınması, İran’ı endişelendirmektedir. Ankara ile Bakü’nün daha fazla yakınlaşmasını engellemek veya Türkiye’yi dengelemek için de Azerbaycan’a bu alanda iş birliği önerisinde bulunmuştur. Daha önce İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olan, şimdi de İran’ın Bakü Büyükelçisi görevini yürüten Abbas Musevi, 14 Ocak 2021’de Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Gasanov’la bir araya gelerek askerî ve teknik alanda iş birliği geliştirmek istediğini dile getirmişti. Ayrıca Musevi, İran ve Azerbaycan arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesinin bölgesel güvenlik için büyük bir öneme sahip olacağını açıklamıştı.
İran’ı endişelendiren ikinci durum bölgedeki jeoekonomik gelişmelerdir. Azerbaycan, Karabağ’ın kontrol altına alınmasıyla ortaya çıkan yeni jeopolitik ortamda, Türkiye’yle beraber yeni jeoekonomik projeleri hayata geçirmek için girişimlerde bulunmaktadır. Ermenistan ve Azerbaycan üzerinden Türkiye’nin Rusya’ya bağlanmasını öngören doğu-batı ulaşım koridoruna alternatif olarak Tahran, Azerbaycan üzerinden Rusya’nın İran’a bağlanmasını öngören kuzey-güney koridorunu önermektedir. Ermenistan’ın doğu-batı ulaşım koridoruna dâhil olması, Erivan’ın dış ticaret ve ulaşım alanında İran’a olan bağımlılığını ciddi bir şekilde azaltarak İran’ın Ermenistan üzerindeki etkisini zayıflatacaktır. Ayrıca Rusya’yı, Türkiye’ye daha da yakınlaştıracaktır. Ulaşım alanındaki gelişmelerin dışında kalmamak ve kendi projesinin devre dışı kalmasının önüne geçmek için İran’ın girişimiyle 19 Ocak’ta İran ile Azerbaycan demir yolları idaresi arasında iş birliğini artırmayı amaçlayan bir anlaşma imzalandı.
Türkiye ile Azerbaycan’ın başını çektiği doğu-batı ulaşım ve ticaret projesinin bir diğer ayağı, Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarının Kafkasya üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya aktarılmasıdır. 21 Ocak’ta Azerbaycan ile Türkmenistan Dışişleri bakanları tarafından Aşkabat’ta Hazar Denizi’ndeki tartışmalı hidrokarbon yataklarının ortak işletilmesiyle ilgili imzalanan memorandum, Türkmenistan’ın sürece dâhil edilmesinin önemli bir adımı olmuştur. Daha önce Azerbaycan’ın “Kepez”, Türkmenistan’ın ise “Serdar” olarak adlandırdığı tartışmalı enerji yataklarının isminin “Dostluk” olarak değiştirilmesi sembolik bir öneme sahip olmakla birlikte her iki tarafın da geçmişteki husumetleri çözerek yeni projelerde iş birliği yapmak istediklerinin göstergesidir. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov imzalanan memorandumu, “İki enerji gücünün, potansiyellerini iş birliği üzerinden bir araya getirerek güçlendirmesi.” olarak değerlendirmiştir. Orta Asya enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya transitini öngören Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı gibi önemli bir projenin inşasından söz etmek için henüz erken olsa da bu konu üzerinde düşünülmediği söylenemez. Türkmenistan’ın Azerbaycan’la sorunlarını çözmesi İran’a olan ihtiyacını azaltacaktır. Bu da İran’ı endişelendirmektedir.
Türkiye’nin, Güney Kafkasya’da jeoekonomik ve askerî olarak güçlenmesi ve bölgedeki süreçleri etkiler duruma gelmiş olması İran’ı harekete geçirmektedir. Zarif’in Karabağ sürecinin tarafları olan aktörleri ziyaret etmesinin amacı; bu ülkelerin İran’a yönelik yaklaşımlarını ölçmek, Azerbaycan’la daha yakın bir ilişki kurabilmek, eğer olmazsa da Türkiye’nin bölgedeki etkisini dengelemek için diğer aktörlere yakınlaşarak bundan sonra bölgedeki süreçlerde kendisi için bir konum elde etmektir. Fakat yakın geçmişte Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklemiş olan İran, Azerbaycan için “pasif bir iyi komşu” olmaktan öteye geçmeyecektir. Ermenistan bir taraftan Moskova’nın güvenini kazanmak için çabalarken diğer taraftan da Fransa’yı bölgedeki süreçlere kendi yanında dâhil etmeye çalışmaktadır. İran’la kara sınırı olmayan ancak bölgesel anlamda iyi komşuluk politikasını bozmak istemeyen Gürcistan’ın dış politikasındaki stratejik tercihi NATO’dan dolayısıyla da Türkiye’den yanadır. Azerbaycan gibi kendisi de toprak sorunu yaşayan Gürcistan, Karabağ sürecinde Azerbaycan’ın politikasını desteklemiştir. Rusya da İran’ın bölgede güçlenmesinden yana değildir. İran’ın da “Kafkasya için iş birliği platformuna” dâhil olması gerektiğini söyleyen tek aktör, Tahran’ın en büyük rakip olarak gördüğü Türkiye olmuştur.
Sabir Askeroğlu – İran Araştırmaları Merkezi