Yıldırım: Deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz

Başbakan Binali Yıldırım, “Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi’nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradı. Manşetler, devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için hükümet olarak bundan ders almış vaziyette, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.” dedi.

Yıldırım, “Uluslararası Deprem Gerçeği ve Kentleşme Çalıştayı”ndaki konuşmasının başında, asrın felaketi denilebilecek 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde hayatını kaybedenlere rahmet dilerken, “O gece yaşanan deprem sadece Kocaeli’yi, Gölcük’ü, Sakarya’yı, Yalova’yı, Çınarcık’ı sarsmadı, bütün milletimizin yüreğini derinden sarstı.” ifadesini kullandı.

Saat 03.02’de meydana gelen 7,4 şiddetindeki depremin 45 saniye sürdüğünü hatırlatan Yıldırım, “Bu depremde maalesef 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti, 23 bin 781 vatandaşımız yaralandı, 505 vatandaşımız sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Yaklaşık 16 milyon vatandaşımız depremden doğrudan ve dolaylı olarak etkilendi.” diye konuştu.

Yıldırım, doğal afetlerin getireceği yıkım ve zararın, afet olmadan önce alınan tedbirlerle azaltılabileceğine işaret ederek, depremlerin engellenme şansı olmadığını dile getirdi.

Son 100 yılda 1939 Erzincan Depremi’yle beraber deprem hareketlerinin doğudan batıya doğru ilerlediğinin görüldüğünü ve bunun son örneğinin 1999 Marmara Depremi olduğunu kaydeden Yıldırım, “Demek ki bundan sonra olacak deprem de Batı bölgemizde olacak. Bu, bilimsel bir tespittir. Bu gerçeği bilerek, bu alanda bilinçlenerek altyapı, üstyapı tedbirleri alarak deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz. Bugün deprem kuşakları, aktif fay hatları üzerinde yaşayan bir çok ülke, depreme rağmen depremle yaşamak konusunda önemli mesafeler katetti. Şiddetli depremlerde bile can ve mal kayıplarını en aza indirecek tedbirleri alan ülke örnekleri var.” ifadelerini kullandı.

“Ankara depremden bihaber kalmıştı”

Yıldırım, AK Parti iktidara geldiğinden itibaren konu üzerinde titizlikle durduklarına değinerek, şöyle devam etti:

“Üzülerek ifade etmek isterim ki bu depremi İstanbul’da yaşamış biri olarak o dönemde Türkiye’nin yönetiminde olanların bırakın depreme yönelik tedbir almak, 2 gün boyunca deprem hakkında fikirleri yoktu. Çünkü bütün iletişim ve ulaşım altyapısı çökmüş, Ankara depremden bihaber kalmıştı. O dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deniz Otobüsleri Genel Müdürüydüm. Bizim Mudanya’da, Armutlu’da, Çınarcık’ta, Yalova’da gemilerimiz vardı. Bu gemilerle SSP telsiz irtibatı kurarak, oradan ekipleri hemen sahaya çıkardık, yarım saat içerisinde depremin ağır bilançosunu öğrenme imkanı bulduk. O zaman Belediye Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hemen arayarak, acil bir eylem planı yaptık. Bu eylem planının esası şuydu, bütün İDO’nun seferlerini iptal ettik ve bütün gemileri, 20 civarında gemiyi doğrudan deprem bölgelerine yönlendirdik. O gün boyunca yaptığımız bu çalışmayla 2 bin 900’ün üzerinde yaralıyı, deprem enkazından kaldırılan yaralıları, hastanelere ulaştırdık ve onları hayata döndürme imkanı bulduk. Bu, o anda verilen bir karar ve yapılan bir çalışmadır. Daha sonra rahmetli Ecevit, bu çalışmayı günlerce konuşmalarında anlattı, övdü. Depreme hazır olmak, deprem olduktan sonra düşüneceğiniz, karar vereceğiniz tedbirlerle olmaz. O deprem sonu zaten sağlıklı düşünce veyahut bir şey ortada kalmıyor. Panik havasıyla doğru yapacaklarınızı bile yapamaz hale düşüyorsunuz. O yüzden depremle yaşamanın yollarını en iyi şekilde öğrenmemiz, depreme hazırlıklı olmaktan geçiyor.”

Başbakan Binali Yıldırım, Marmara Depremi olduğunda Türkiye’yi yönetenlerin kriz yönetiminde “fevkalade başarısız” olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

“Bunun bedelini de Türkiye ödedi. Krizi yönetmek yerine onu daha da derinleştirmek suretiyle milletin acısı ikiye katlandı. İlk gün adeta bir can pazarı yaşandı, insanlar kendi gayretleriyle, çevredekilerin yardımıyla enkazdan çıkmayı başardılar. Enkazdan da güç bela kurtulanların bazıları hastaneye varamadan maalesef hayatını kaybetti. Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi’nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradı. Manşetler, devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için hükümet olarak bundan ders almış vaziyette, çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.”

“Türkiye’nin ortak gücü olarak harekete geçirebileceğimiz bir sistemi tesis ettik”

Yıldırım, “Uluslararası Deprem Gerçeği ve Kentleşme Çalıştayı”ndaki konuşmasında, 2002’den bu yana başta deprem olmak üzere doğal afetler konusunda kayıpları asgariye indirecek çalışmalar yapıldığını ve tedbirler alındığını söyledi.

Doğal afetler konusunda önceden hazırlanmış yasalar, mevzuat ve uygulamalar olduğunu anımsatan Yıldırım, bu durumun karışıklıklara, çok başlılığa ve yönetim güçlüğüne sebep olduğunu ve bu olumsuzlukları gidermek amacıyla afetle ilgili görev yapan kuruluşların yetki ve sorumluluklarını bir elde topladıklarını anlattı.

Başbakan Yıldırım, bu kapsamda Başbakanlık altında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nı (AFAD) oluşturduklarını hatırlatarak, “Bu çatının altında, Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu ve Deprem Dayanışma Kurulunu tesis ettik. 2023 Deprem Stratejisi ve Eylem Planı hazırlandı. Bu çalışmayla beraber ilk defa bir genel plan çerçevesinde, deprem riskinin azaltılması çalışmalarını uzun vadede tanımladık. Türkiye Afet Müdahale Planını da geliştirdik. Bu planla sıfırıncı dakikasında Türkiye’nin ortak gücü olarak harekete geçirebileceğimiz bir sistemi tesis ettik. 49 ilde 188 bölgeyi riskli alan olarak tanımladık. Bunun yanında sadece 19 ilde uygulanan yapı denetim sistemini tüm illere yaygınlaştırdık. Çünkü biliyoruz ki deprem öldürmez, dayanıksız yapılar öldürür.” diye konuştu.

“Toplamda 7 derin kuyu sismik istasyonu kurduk”

Bu anlayışla afet riski altıdaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili yasal düzenlemeyi de hayata geçirdiklerini aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:

“Bu kanunla beraber riskli alanların belirlenmesi, herhangi bir afet nedeniyle risk faktörünün sebep olacağı can ve mal kaybının önüne geçilmesini amaçladık. Bu çalışmaları ortak akılla, ilgili bakanlıklar, bu alanda yetkinliği, disiplini olan bilim insanlarıyla birlikte gerçekleştirdik. Doğal afetler konusundaki bir adım da bildiğiniz gibi Afet Sigorta Kanunu’dur. Bu kanunla binalarda deprem sonucunda meydana gelecek maddi zararların karşılanması, zorunlu deprem sigortasıyla afet ve riskler sonucu meydana gelecek maddi ve bedeni zararların giderilmesine yönelik esas ve usuller tanımlanmış oldu. Ulusal sismik ağların geliştirilmesi bağlamında Almanya Yer Bilimleri Araştırma Merkezi’yle ortak bir proje yapıldı. Marmara Denizi içerisindeki adalar segmenti boyunca beklenen Marmara depremi öncesi ve sırasında meydana gelecek fiziksel süreçlerin incelenmesi adına istasyon kurulum çalışmaları tamamlandı. Toplamda 7 adet derin kuyu sismik istasyonunu önceden belirlenen yerlere, 300 metre derinliğe kurarak, anlık veri akışını başlattık. Ulusal sismolojik ve gözlem ağında zayıf ve kuvvetli istasyonların toplamında 2016 sonu itibariyle ülke genelinde 913 istasyona ulaştık. Tabii ülke ihtiyacına göre bu rakam daha da artabilir.”

Başbakan Binali Yıldırım, deprem gözlem ağının, yüksek standartlardaki alt yapıyla, dünyanın önde gelen sayılı ağları arasına girdiğini ve Ulusal Deprem Stratejisine destek amacıyla kurdukları Deprem Araştırma Programıyla, başta üniversiteler olmak üzere ilgili tüm kurumların deprem ve afet risklerini azaltma konusundaki projelerine destek verdiklerini dile getirdi.

Depremlerin kamuoyuna bildirilmesi amacıyla akıllı telefon ve tabletler için AFAD Deprem Mobil Uygulaması’nın geliştirildiğini belirten Yıldırım, böylece kullanıcıların hızlı ve güvenilir bir şekilde bilgiye ulaşmalarının sağlandığını ve 2016 sonu itibariyle 100 binin üzerinde kullanıcının uygulamadan faydalandığını bildirdi.

“Özellikle son 15 yılda hayata geçirdiğimiz projeler deprem yönetmeliği çerçevesinde yapıldı”
Depremlerde arzularının tek bir vatandaşın dahi burnunun kanamaması olduğunu, bu nedenle konut, altyapı yatırımları başta olmak üzere bir çok alanda yüksek şiddette depreme dayanıklı yatırımları gerçekleştirdiklerini aktaran Yıldırım, “Özellikle son 15 yılda hayata geçirdiğimiz yol, tünel, köprü gibi altyapı projeleri deprem yönetmeliği çerçevesinde yapıldı, gerçekleştirildi.” dedi.

Yıldırım, “Bugüne kadar yaptığımız ve bundan sonra da yapacağımız dev projelerimizde de bu deprem gerçeğini göz önünde bulundurarak yüksek şiddetteki depremlere dayanıklı projeleri öncelikle inşa ediyoruz. Marmaray, Avrasya Tüneli biliyorsunuz, olası deprem güzergahına en yakın büyük yapılar. Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprüleri gibi dev projelerimizin tamamı 9 ve üzerindeki deprem şiddetine göre dizayn edilmiş, inşa edilmiştir.” ifadelerini kullandı.

Sadece yaptıkları projelerin depreme dayanıklı olmasının yetmeyeceğini, en büyük değişimi ve dönüşümü şehirlerde gerçekleştirmeleri gerektiğini aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:

“Türkiye’de ve Kocaeli’de bu konuda önemli mesafe katetmekle beraber daha yapacak çok işimizin olduğunu da buradan sizlerle, vatandaşlarımızla paylaşmak istiyoruz. Ne yazık ki kötü bir alışkanlığımız var. Önce kendi elimizle tabiri caizse berbat ediyoruz, rezil ediyoruz şehirlerimizi, sonra da bunları adam etmek için büyük bir servet harcıyoruz. Bu anlayışı artık terk etmemiz gerekiyor. Bunu terk eden şehirlerimiz var. Bugün Kocaeli dahil olmak üzere İstanbul’da, Ankara’da, kısmen İzmir’de birçok büyükşehirlerimizde kentsel dönüşüm, riskli alanların dönüştürülmesi projelerini hayata geçiriyoruz. Tabii işin büyüklüğü dikkate alındığında bugünden yarına olacak bir iş değil. 7,5 milyon yapı stokundan bahsediyoruz. Dönüşüm ihtiyacı olan 7,5 milyon yapı stokumuz var. Bunları yıllara bölerek yapsak 15 yıl, 10 ile 15 yıl sürekli yarım milyon dönüşüm gerçekleştirmek suretiyle ancak tamamlayabiliriz. Tabii bunun bir de bütçesel tarafı var, 100 milyar doların üzerinde bir bütçe. Belediyelerimiz ne yapıyor? Belediyelerimiz kendi kaynaklarını oluşturarak bu dönüşümü yapmaya gayret ediyorlar. Bunu da yaparken şehrin, şehirde yaşayanların ihtiyacını gözardı etmeden gerekli yeşil alanları yok etmeden, vatandaşlarımızın ortak yaşam alanlarını muhafaza ederek gerçekleştirmenin gayreti içerisindeler.”

“Kocaeli’de bugün depremin izleri silinmiştir”

Son 15 yıldır Türkiye’nin inşası için her alanda çalıştıklarını aktaran Yıldırım, Kocaeli’de depremin izlerinin silindiğini, bugüne kadar 2 binin üzerinde çok riskli binanın dönüşümünün gerçekleştirildiğini aktardı.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ ile sıfırdan inşa edilen konut sayısının 21 binin üzerinde olduğunu belirten Yıldırım, “Gururla söyleyebilirim ki Sayın Başkanımız döneminde Kocaeli’de yeşil alan miktarı tam 11 kat artmıştır. Hatırlayın geçmiş yılları, SEKA Kağıt Fabrikası üzerinde ne gürültüler çıkarıldı. Ne dediler? SEKA Kağıt Fabrikası’nı biz dedik ki ‘Parka dönüştüreceğiz’, ‘SEKA, park olacak’ ve bunu Cumhurbaşkanımızın destekleriyle gerçekleştirdik. Buranın içine de ‘Deprem Eğitim Sismolojik İzleme Merkezi kuracağız’ dedik, onu da kurduk. Özellikle okullarda deprem konusunda öğrencilere farkındalık oluşturmak amacıyla eğitici, öğretici projeleri de gerçekleştirdik. Şimdi de yeni projelerle Kocaeli’de çalışmalar sürüyor.” diye konuştu.

Türkiye genelinde kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında 15 yılda TOKİ aracılığıyla 780 bin konut inşa edildiğini dile getiren Yıldırım, “2011 Van Depremi’nden sonra 28 bin konut inşa ettik, hak sahiplerine 1 sene içinde teslim ettik. 81 ilde, toplam 1 milyon 76 bin birimin dönüşümü şu anda başladı, devam ediyor. Hedef 2023 yılına kadar, Cumhuriyetimizin 100. yılına kadar 4 milyon, 2030 yılına kadar da 7 milyonun üzerinde konut yeniden yapılacak, dönüşüm tamamlanmış olacaktır.” dedi.

Başbakan Yıldırım, yaşanan tayfun felaketi sonrası Filipinler’e ve deprem felaketi yaşayan Nepal’e ilk yardım ulaştıran ülkenin Türkiye olduğunu, Somali’de de insani kalkınma yardımları gerçekleştirdiklerini vurguladı.

Türkiye’nin son 6 yıldır birçok ülkenin nüfusundan daha fazla mülteciye ev sahipliği yaptığını aktaran Yıldırım, bugün Estonya Başbakanı ve AB Dönem Başkanı Juri Ratas ile bir araya geldiklerini hatırlatarak, “Bugün Estonya Başbakanı bizim misafirimizdi. Onunla görüştük. Estonya’nın nüfusu ne kadar dedik? ‘1 milyon 317 bin’. Bizde ne kadar mülteci var? 3 milyon 200 bin. ‘Sizin kaç katınız, 2,5 katınızdan fazla.’ İşte Türkiye böyle bir ülke. Onun için Türkiye hakkında ahkam kesenlerin bir değil 10 sefer düşünmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

İnsani yardım konusunda gayrisafi milli hasılasına oranla en fazla yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Genel anlamında miktar olarak da Amerika’dan sonra en fazla dış desteği gerçekleştiren ülke yine Türkiye’dir.” dedi.

Çalıştaya, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Erol Kaya ile öteki ilgililer katıldı.

Başbakan Yıldırım, Gölcük Denizevler Kentsel Dönüşüm Projesi Temel Atma Töreni’ne katıldı
Başbakan Binali Yıldırım, Gölcük Denizevler Kentsel Dönüşüm Projesi’nin toplam maliyetinin yaklaşık 70 milyon lira olduğunu belirterek, “600 günde tamamlanmış olacak. 2019’un başında evler hak sahipleriyle buluşmuş olacak. Bugün, temelini atacağımız ilk 541 konutun içinde olduğu bu bölgede 4 bin 600’ün üzerinde yeni konut yapımı da devam ediyor. Bunları da kısa sürede tamamlamış olacağız.” dedi.

Yıldırım, Gölcük Denizevler Kentsel Dönüşüm Projesi Temel Atma Töreni’nde yaptığı konuşmada, projenin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve Gölcük Belediyesi’nin müşterek geliştirdikleri bir çalışma olduğunu vurgulayarak, bunun Gölcük’te yarınlara devredilmesinin en büyük arzuları olduğunu söyledi.

“28 bin konut inşa ederek yeniden bir Van yaptık”

Amaçlarının tehlike ve afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi ve daha sağlıklı yapıların hayata geçirilmesi olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu konuda yapı denetim uygulamasını da 19 vilayetimizden, 81 vilayetimize yaygınlaştırdık. Çünkü birinci işimiz insanımızın can güvenliğidir. Biz iktidara gelirken ne dedik, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ Bu bizim prensibimiz değil, bu üç kıtada 6 asırdan fazla hükümranlığı olan Osmanlının prensibidir. Depremden canı yanmış, bedel ödemiş bir ülke olarak, gelecekteki tehlikelere karşı tedbirli olmak mecburiyetindeyiz. Bu inanç ve kararlılıkla şehirlerimizi afete hazır hale getirmek için özel sektör, ilgili bakanlıklarımızla el ele çalışıyoruz. Bugün temelini atacağımız bu dönüşüm projesi daha sağlam bir Gölcük için önemli bir proje. Vatandaşlarımız aileleriyle deprem kurallarına uygun, güvenli evler içinde yaşama hakkına sahip olacaktır. Şimdiden bu binalara yerleşecek vatandaşlarımıza sağlıklı ve huzurlu ömürler diliyorum.”

Başbakan Yıldırım, 1999 depreminde vatandaşının imdadına yetişemeyen, çadır bile temin edemeyen bir idare olduğunu hatırlatarak, “Bu dehşeti gören herkes, ‘kıyamet bu besbelli’ dedi. Van’da da deprem oldu gördünüz, aynı gün saatler içerisinde Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bakanlarımızla deprem bölgesindeydik ve bir yıl içerisinde 28 bin konut inşa ederek yeniden bir Van yaptık. Yaraları sardık, depremin kalıcı etkilerini ortadan kaldırdık. Aktif fay hatları üzerinde bulunan bir ülkemiz var, onun için deprem ne zaman gelecek diye hesap yapmak yerine depreme hazırlıklı olmamız lazım. Türkiye, vatandaşlarına deprem uzatmaktan aciz olan bir anlayıştan bugün depreme öncesinden hazırlık yapan bir yönetime ulaştı. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet olarak, birlikte vatandaşımızın geleceği için mutluluğu için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu azmimiz ve çabamızı yavaşlatmak isteyenler birçok asılsız söylentiler yayarak fitne çıkarmanın gayreti içerisindeler. Bakın geçtiğimiz yıllarda ne dediler; ‘SEKA kapanacak, bütün işçiler sokağa atılacak. SEKA arazisi İstanbullulara peşkeş çekilecek.’ Biz ne dedik: ‘Bunların hepsi külliyen yalan.’ Tek bir işçimiz işsiz kalmadı. SEKA’yı da Kocaeli’nin en güzel parkı, yeşil alanı haline getirdik.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

Yenicag.Info