Liderlerin Paris Zirvesi dünyanın siyasi ve ekonomik gündemini belirlemiş durumda. Ziyaret sırasında bir araya gelen dünya liderlerinin konuşmaları medya ve uzmanlar tarafından tartışma konusuna dönüştü.
Yeni Çağ Azerbaycan, Paris Zirvesi ile ilgili Türk uzman, Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM) Başkanı Süleyman Erdem‘in fikirlerini aldı:
– Paris görüşmesi, Avrupa Ordusu konusu ve Putin’in bu fikri desteklemesi ne anlama geliyor?
– Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bu hafta yaptığı bir açıklamada; Rusya tehlikesine dikkati çekerek, ABD’ye bağımlı olmayan, egemen bir Avrupa Birliği ordusu kurmadıkça, Avrupalıların güvende olamayacağını söyledi. Birinci Dünya Savaşını Sonlandıran Ateşkes Antlaşması’nın 100. yılı dolayısıyla Paris’te düzenlenen etkinliklere katılan Rusya Devlet Başkanı Putin ise açıkça Rusya’ya karşı olduğu ifade edilen bu öneriyi; “Avrupa güçlü bir ekonomik oluşum ve ittifak. Bu nedenle üye ülkelerin savunma ve güvenlik alanlarında bağımsız ve egemen olma isteği çok doğal. Bunun çok taraflı dünyada olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum.” sözleriyle destekledi.
Putin’in açıkça Rusya’ya karşı kurulması önerilen bir orduyu desteklemesinin arka planında iki husus yatıyor olabilir;
1) Böyle bir orduya karşı çıksa, Rusya’nın birleşik Avrupa ordusundan korktuğu ve bunun için karşı çıktığı anlaşılabilirdi. Putin karşı çıkması veya desteklemesi, böyle bir ordunun kurulmasını etkilemeyeceği için, birleşik bir Avrupa ordusundan çekinse ve kurulmasını istemese bile, en azından korkmadığına dair bir algı oluşturmaya çalışıyor olabilir.
2) Trump’ın birleşik Avrupa ordusu fikrine karşı çıkmasından da anlaşılacağı gibi, Avrupa’nın ABD’ye daha az bağımlı olmak için atacağı böyle bir adımın ABD ile Avrupa ülkeleri arasını bozacağı, NATO’nun etkisini azaltacağı ve böylelikle Rusya’nın düşmanlarını bölerek zayıflatabileceğini düşünüyor olabilir.
– Bu fikir ABD’nin çıkarlarına yönelik bir darbe değil mi? AB Ordusu kurulursa, NATO dağılır mı?
– Bu fikrin ABD çıkarlarıyla uyuşmadığı, Macron’un böyle bir ordunun kurulmasını teklif ederken “ABD’ye bağımlılığı azaltma” gerekçesini sunmasından anlaşılıyor. Ayrıca Trump’ın bu fikre karşı çıkması da böyle bir girişimin ABD çıkarlarına aykırı olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Trump, Twitter’dan Macron’a verdiği cevapta; “Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ‘ABD, Çin ve Rusya’dan korunmak için Avrupa’nın kendi ordusunu oluşturması gerektiği’ yönünde öneride bulundu. Çok aşağılayıcı. Belki de Avrupa öncelikle ABD’nin çok büyük bir şekilde destek verdiği NATO’ya olan borcunu ödemelidir.” dedi.
Avrupa’nın NATO’dan rahatsız olduğunu düşünmüyorum. NATO şemsiyesi bugüne kadar Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’da önemli bir güvenlik şemsiyesi sundu. Ancak Trump’ın dengesiz çıkışlarıyla birlikte Avrupa ülkeleri de savunma gibi hayati bir konuda ABD’ye göbekten bağımlı olmanın risklerini görmeye başladılar. Rusya Gürcistan, Kırım ve Ukrayna’nın doğusunda askeri kazanımlar elde etti ve buralarda duracağına dair bir garanti yok. Avrupa ülkeleri kendilerini güvende hissetmiyor ve Macron’un ifadesinde gördüğümüz gibi bunu gizlemiyorlar. Rusya’dan veya başka bir odaktan gelebilecek herhangi bir tehdit karşısında ABD’nin insafına kalmak istemiyorlar. Avrupalı liderler, Avrupa’nın tehdit altında olduğu bir durumda Trump veya onun gibi dengesiz başka bir ABD liderinin tepkisiz kalması durumunda neler olabileceğinin farkındalar. Böyle bir risk, yani ABD’nin Avrupa’yı savunmak istememesi ve NATO’nun kullanılmasını bloke etmesi durumunda, Avrupa ülkelerinin karşı karşıya olacakları risk oldukça büyük.
Ayrıca Macron ifadesinde tehdit olarak sadece Rusya’yı ifade etse de, Trump cevaben Avrupa ordusunun ABD’nin de tehdit olarak görülmesi sonucu oluşturulmaya çalışıldığını ifade etmiş. Yani Trump, Macron’un açıkça ifade edemediği ama kafasında olan bir hususun farkında olduğunu ima etmiş. ABD’nin dengesiz tutumları, en son İran Nükleer Anlaşmasında görüldüğü gibi uluslararası anlaşmaları hiçe sayması ve pervazsızca altında imzası olan anlaşmalardan çekilmesi, Avrupa ülkeleriyle olan dış ticaretinde gümrük vergilerini yükseltme resti ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığından (TTIP) çekilmesi, Avrupa Birliği’nin çıkarlarının orta ve uzun vadede ABD ile bile çatışabileceğini ve bunun neticesinde ABD’den askeri bir tehdit gelebileceğini gösteriyor. Avrupalı liderler de, böyle günler için inisiyatifi tamamen kendilerine ait bir ordularının olmasının menfaatlerine olacağını düşünüyor olmalılar.
Ortak bir Avrupa Ordusu kurulduğu zaman NATO’nun kısa vadede dağılacağını sanmıyorum ama eski önemini ve gücünü yitirmeye başlayacaktır. Orta ve uzun vadede NATO üyesi ülkelerin kendi aralarında ve tehdit gördükleri ülkelerle yaşanacak gelişmelere bağlı olarak mevcudiyetini devam da ettirebilir, dağılma sürecine de girebilir.
– Zirvede Erdoğan’a olan ilgi çağdaş Türkiye’nin Avrupa’daki yerini nasıl konumluyor?
– Zirvede liderlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdiği ilgi, yukarıdaki sorularla da bağlantılı zannedersem. Dünyada siyasi dengeler tekrar oluşturulmaya çalışılıyor. Pekçok ülkede aşırılık yanlısı partiler ve liderler iktidara geliyor veya gittikçe güçleniyor. Bunun sonucunda da mevcut dünya düzeninde çatırdamalar yaşanıyor. Avrupa, ABD’ye olan güveni sarsıldığı için kendine ait bağımsız bir ordu kurmaya çalışıyor. ABD’nin ne yaptığını tam anlamıyla anlayabilen yok, zannedersem ABD’liler de Trump yönetimindeki ABD politikalarını anlamıyorlar. Trump yönetimindeki ABD, hem iç dengeleri bozulan bir ülke haline geldi, hem de uluslararası arenada züccaciye dükkanına girmiş bir fil gibi kırıp döküyor. Böyle bir ortamda, başta Avrupa ve Rusya olmak üzere, Suriye, Irak ve İran’daki gelişmeler nedeniyle ABD açısından da çok stratejik bir coğrafi konumda olan Türkiye’nin önemi herkes açısından daha da artıyor. Bozulan ve yeni oluşturulmaya çalışılan dengede Türkiye’nin yanında olduğu taraf, her açıdan çok kazançlı çıkar. Zira Türkiye, sadece coğrafi açıdan stratejik bir öneme sahip değil, aynı zamanda güçlü bir ordusu ve işleyen bir demokrasisi ve iyi bir toplumsal yapısıyla da güçlü bir müttefik potansiyeline sahip. Bu nedenle dünya liderlerinin Türkiye Cumhurbaşkanı’na gösterdikleri ilgi artıyor ve yeni kurulacak uluslararası dengede Türkiye kazanılmaya çalışılıyor diye düşünüyorum.
Kafkas Ömerov
www.yenicag.info