Suriye’de biten Esad zülmü ve dünyanın itiraf ettiği Türk gerçeği - Tenzile Rüstemhanlı yazıyor

Dünya bir yandan Suriye’de barışın tesisi ve yerinden-yuvasından edilmiş yüzbinlerce insanın anavatanlarına dönmesine sevinirken, diğer yandan da rejimin yıllardır hapishanelerde uyguladığı işkenceler karşısında şok oldu.

Hitler’in ölüm kamplarından daha beter olan Suriye hapishanelerindeki işkence yöntemleri tüm dünyayı dehşete düşürdü. Yüzbinlerce insan korkunç işkence ve tecavüzlere maruz kalmış. Aralarında kadın ve çocukların da olması özellikle üzücü. Suriye’nin sözde İslam devleti olması ise başka bir teessüf edilecek durum. Hapishanelerden yayılan görüntülerde kadın ve çocuklara yapılan işkenceleri görünce akla ilk gelen şey de bu: Sonuçta İslam’da işkence bir yana dursun kadın ve çocuklara işkence yapılması diye bir şey yok. Tam tersine insana en büyük değeri veren din İslam’dır!

Hayır, bu faşizmin, bu zulmün İslam’la bağlantısı olamaz. Beşşar Esad’ın siyasi örgütü Baas, doğrudan ateist olmasa da Marksist-sosyalist düşünceye dayalı olarak, Baas’ın İslam’ı siyasi bir araç olarak kullanmasına tam bir gerekçe sunuyor. Suriye’de sayıları 5 milyonu aşan Alevi cemaatinin Esad rejiminin iktidara gelmesinde ve oluşmasında büyük rolü olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından bölgede Alevi devleti kuruldu. Ama aslında ne Hafız ne de Beşar’ın Aleviliğe, Şiiliğe veya genel olarak İslam’a manevi bağlılığı yoktu.

Ermenistan, Azerbaycan topraklarını işgal etti, dini merkezlerimize ve camilerimize hakaret etti, orada domuz besledi, Müslüman Beşar Esad da tüm gücüyle Ermenistan’a destek verdi. Suriye’de Esad’a bağlı taburlar, kiralık katiller, Birinci Karabağ Savaşı’nda Ermenistan safında bize karşı savaştı ve vatandaşlarımızı öldürdü. Suriye’den gelen paralı askerler Azerbaycanlı esirlere eziyet ederek işkenceyle öldürdüler. Bu İslam değil!

Hocalı’da Azerbaycanlı kadınlara, Çin’de Uygur Türklerine, Suriye’de araba, türkmana ve diğer milletlere eziyet edenlerin dini olamaz! Bu, insanlıktan ve dinden uzak, kana susamış bir grubun eylemleridir!!! Ne yazık ki dünya, kendi çıkarları doğrultusunda bu eylemleri sessizce izleyen iktidarların elinde. Yıllardır Azerbaycan’ın “Hocalı İçin Adalet” sesinin duyulmadığı gibi. Ama Azerbaycan adaleti tek başına sağladı. Bugün Türkiye aynı misyonu Suriye’de yürütüyor. Elbette Türkiye’nin Suriye’de resmi olarak herhangi bir rolü yok. Ancak Ankara uzun süre muhalefeti destekledi ve Suriye Millî Ordusu ve Suriye Ulusal Konseyi gibi kuruluşlara destek verdi. Bu gruplar da Esad karşıtı koalisyonda yer aldı. Bu anlamda Suriye’de zulmün sona ermesi ve barışın sağlanması yönünde irade gösteren tek devlet Türkiye’ oldu.

Türkiye, Suriye’de kontrolsüz, bazı terör gruplarının ve teröristlerin yoğunlaştığı bir devlet kurulmasına karşı çıktı ve bu süreçte kazandı. Aynı zamanda Türkiye’de halihazırda ülkelerine dönmeyi bekleyen milyonlarca Suriyeli mülteci var. O dönemde Türkiye bu mültecilere kucak açarak Müslüman Doğu’sunda barış niyetini göstermişti. Türkiye gibi bir devlet, sınırlarına yakın yerlerde yaşanan hukuksuzluğa asla kayıtsız kalamaz ve öyle ya da böyle bölgeden teröristlerin temizlenmesi gerekmektedir. Zaman, Türkiye’nin bölgede barışın tek garantörü olduğunu kanıtladı. Ve tüm dünya kabul etti ki Türkiye’nin amacı, birinin etnik ve dini kimliğiyle savaş değil terörle mücadeledir.

Tüm zamanlarda zalimin karşısında dikilen güc-türkler Suriye’de de zalıma eyvallah etmediler ve zafer sonunda yine inananların oldu.

Tenzile Rüstemhanlı
Azerbaycan Milletvekili

www.yenicag.info

125