Yeni Çağ`ın DAEŞ lideri Bağdadi`nin öldürülmesini ve ABD Temsilciler Meclisi`nin ermeni soykırımı kararı hakkındaki sorularını Türk uzman, Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü’nün profesörü, Türk Avrasyacılık Harekatı’nın lideri Mehmet Perinçek yanıtladı.
– Trump, ABD ordusunun Bağdadi`yi öldürdüğünü açıkladı. Sizce DAEŞ lideri hakikaten öldürüldü mü ve DAEŞ liderinin ölümü üzerinden hangi oyunlar oynanıyor acaba?
– İlk başta şunu ifade etmek gerekir ki, DAEŞ`i ABD, CİA kurdu ve büyüttü. Trump, zaten açık bir şekilde Clintonlar`ın DAEŞ`in kurucusu olduğunu ifade etmişti. Amerika`nın DAEŞ`i kurarken 4 temel amaç güttüğünü ortaya koyuyoruz.
Birincisi; DAEŞ`i kullanarak bölge ülkelerini yıkıma uğratmaya, onları iç karışıklıklara sürüklemeye çalıştı. Burada en önemlisi ABD`nin önünde duran ulusal devletlerin zayıflatılmasıydı. Diğer taraftan ABD, DAEŞ`i kullanarak yarattığı kaosla birlikte bölgeye müdahele etmenin bahanesini yarattı.
Üçüncü olarak; CİA DAEŞ`i kullanarak batıda bir islamafobi yarattı ve bunun büyümesini sağladı. İslamafobiyi yaratmak CİA`in ABD ve Avrupa`daki planlarını gerçekleştirmek ve bölgeye müdaheleyi meşru hale getirmek açısından önemliydi. DAEŞ üzerinden Kürt ayrıştıcılığı yaratmaya ve PKK/YPG terörizmini meşrulaştırmaya çalıştılar. DAEŞ`e karşı mücadele adı altında Batı`da çok ciddi bir şekilde PKK/YPG propogandası yapıldı. Hatta moda dergileri bile bu propogandaya katıldılar. Bununla da Büyük Kürdistan projesini ve Suriye`deki Kürt koridoru projesini yasallaştırmaya çalıştılar. Dolayısıyla DAEŞ, CİA`in bir çocuğudur.
DAEŞ`i Suriye`de de eşgüdümlü olarak kullandılar. Burada Suriye`nin toprak bütünlüğünü engelleyecek bir rol üstlendiler. Aynı şekilde Fırat`ın doğusunda da PKK/YPG bölücülüğünü desteklediler. Suriye`de hem İdlib, hem de Fırat`ın doğusundaki terörün arkasında ABD`nin olduğunu ve hatta DAEŞ ve PKK/YPG`nin işbirliği yaptığını ve bunları ABD`nin Astana sürecine karşı kullanmak istediğini biliyoruz. Türkiye ordusunun gerçekleştirdiği operasyon sırasında PKK/YPG, DAEŞ`i Türkiye ve bölge ülkelerine bir tehdit olarak kullanmak istediler. PKK/YPG`nin içerisinde eski DAEŞ`li teröristlerin savaştığını da biliyoruz.
Fakat Türk ordusunun harekatı bu planı bozmuş, bölücü ve yobaz terörün bölgede hakim güç olmasını, ABD`nin kaos planını ve bu kaos planından yaratmak istedikleri Kürt koridoru projesini engellemiştir. Burada son noktayı Soçi mutabakatının koyduğunu söyleyebiliriz. Bu mutabakatla Türkiye ve Rusya, ABD`nin Büyük Ortadoğu Projesi`ne, Büyük Kürdistan, Kürt koridoru projelerine son vermiştir. ABD artık insiyatifini kaybetmeye başlamış, kendi askeri birliklerini bölgeden çekmek zorunda kalmıştır. Çekilirken de tabi kullandığı eski maşalarını da temizlemektedir. ABD, şimdiki tavrıyla dünyanın gözünü boyamakta. Bölge ülkeleri olan Türkiye, Rusya, Suriye, İran ve hatta Irak ta artık DAEŞ ve bölücü teröre önümüzdeki süreçte son darbeyi indirecek, bölgeye huzur ve barışı yeniden getirecekler.
– ABD Kongresi sözde “ermeni soykırımı” yasa tasarısını kabul etti. Washington`un bu adımından sonra Türkiye-Amerika ilişkilerinde neler değişecek?
Amerikan Temsilciler Meclisi`nin bu kararı aslında Washington`un Ankara`ya meydan okumasıdır. kararın alınması da semboliktir, bir tesadüf değildir. 29 Ekim`i seçmelerinin altında bir neden vardır. 29 Ekim Türkiye`de Cumhuriyetin ilanıdır ve Amerika aslında Türk devletini hedefi haline getirmektedir. ABD, Türk Cumhuriyeti`nin kurulduğu günde Türkiye`ye meydan okumaktadır. Aldıkları kararda sadece sözde ermeni soykırımı değil, Keldaniler`den rumlara kadar bir çok isim sayılmaktadır. 1915`in 1923`e dek uzatılması ile Kurtuluş Savaşı da bir soykırım ve gayrimeşru ilan edilmektedir. Türk Devletinin temellerine bir dinamit koyulmak istenmekte. ABD bununla Suriye`deki kaybedişinin intikamını almak istiyor. Bu, ABD`nin bölgedeki son çırpınışları.
Fakat alınan bu kararı uluslararası hukuk açısından değerlendirecek olursak, bunun hiç bir önem ve sonucunun olmadığını görüyoruz. Bu tamamen siyasi bir karardır. Çünkü uluslararası hukuk bu konuda son derece nettir: Bir olayın soykırım olarak nitelendirilmesi için ya olayların geçtiği ülkenin yerel mahkemesinin kararına, ya da uluslararası sözleşmede belirtilen yetkili mahkemenin kararına ihtiyaç vardır. Fakat 1915 olaylarına baktığımızda böyle bir kararın bulunmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, eğer bir mahkeme kararı yoksa, soykırımdan bahsetmek mümkün değildir.
ABD`nin Temsilciler Meclisi ve Senatosu böyle bir konuda asla ve asla yetkili değildir. Bu karar ermeni meselesinin siyasi bir silah olarak kullanıldığını tekrar göstermiştir. ABD soykırım iddialarını Türkiye`ye şantaj olarak kullanmaktadır. Onların gerçekleri öğrenmek gibi bir niyetleri yoktur. Amaçları Türkiye`ye tamamaen baskı uygulamaktır. Yalnızca Türkiye değil, Rusya da bununla hedef alınmaktadır. hatta ermeni diasporası tarafından sözde soykırımda Rusya`nın Türkiye`ye destek verdiği, yardım ettiği de seslendirilmekte. Dolayısıyla, bu karar sadece siyasi bir silah görevini yerine getiriyor. Onların açısından halkların yaşadıkları acıların hiçbir önemi yoktur. 1915 ve sonrasında yaşanan olyalarında sadece ermeniler değil, türkler, kürtler, Azerbaycan türkleri, müslüman nüfus ta çok büyük acılar çekmiş ve ermeni çetelerinin katliamına maruz kalmışlardır. Bu ermeni meselesini emperyalist devletler Türkiye`ye karşı, Türkiye`yi bölmek ve parçalamak için kullanmışlardır. Şimdi de kendi yarattıkları acıları sömürerek tekrardan Türkiye`ye karşı planlarını uygulamak istemektedirler. O zamanlar amaçları Büyük Ermenistan yaratmaktı, şimdiyse bunu Büyük Kürdistan için kullanmak istiyorlar.
Ben 20 senedir rus devlet arşivlerinde ermeni meselesi ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Bu belgeler 1915 ve sonrasında yaşanan olayların soykırım olarak nitelendirlemeyeceğini gösteriyor. Bu bir karşılıklı kırımdır ve bu karşılıklı kırım da emperyalist devletler tarafından Osmanlı`yı paylaştırmak amacıyla kışkırtılmışdır. Türkiye de karşı savaş vermiş ve meşru müdafaa eyleminde bulunmuştur. Bunlar rus devlet arşivlerinde duran belgelerin gösterdiği olgulardır. Hatta Rusya`da çıkan son kitabımda ermeni meselesi ile ilgili yeni belgeler yayınladım. Toplam olarak değerlendirdiğimizde, ABD Temsilciler Meclisi`nin bu kararı siyasi, hukuki ve tarihi olarak adaletli ve doğru değildir. Bu karar tarihi gerçeklere, uluslararası hukuka aykırıdır ve Türkiye`ye düşmanlık içermektedir. Türkiye de en kararlı şekilde bunun cevabını vermelidir.
Konuştu: Kafkas Ömerov