Yıllardır zülme tabi tutulan bir memleket vardır, adı: Doğu Türkistan, akılalmaz işkencelere maruz kalan, yaşadığı tüm acılara rağmen özünden, kökünden, kimliyinden inancından ve imanından taviz vermeden ayakta durmaya çalışan bir millet var oralarda: Uygur Türkleri. Bizim yaşadığımız ülkelerin sınırları dışında yaşar onlar, ama müslüman türk olarak yaşarlar, tıpkı Filistindeki din kardeşlerimiz gibi, sadece onlar türktür.
Kısa haşiye:
İlk önce 1933’de daha sonra 1944’te başarıya ulaşıp kendilerine Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletini de kurdular ancak bu bağımsız cumhuriyetler, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ve siyasi entrikalarıyla devrildi. 1949 yılının Ocak ayında Çin askerleri(Halk Özgürlük Ordusu) Doğu Türkistan Cumhuriyetini işgal etti. Komünist Çin devleti 6 yıl süren çetin savaşın ardından Doğu Türkistan mücahidlerini mağlub ettiler ve resmi olarak Doğu Türkistan’ı ilhak ettikten sonra adını “Xingjiang” olarak değiştirdiler. 1 Ekim 1955’de bölgenin adı Xingjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak değiştirildi.
Bölgenin resmi isminde “özerk” tabiri olmasına rağmen Uygurların kendilerini yönetme ve temsil etme hakları bulunmamaktadır. Doğu Türkistan’daki bütün önemli siyasi, yönetim ve ekonomik pozisyonların %90’ı Çinlilerin elindedir.
Evet, belki toplum bilmez onların kimliğini, hani çok severek ve onurlanarak, kahramanlığını torunlarımıza, çocuklarımıza gururla anlattığımız, 40 cerisi ile Çin sarayını basan Kür Şad var ya, onun torunlarıdır Uygur türkleri. Çok uzak olmayan tarihimizde Çinin gasb ettiyi ve yıllardır zülüm ettiği Doğu Türkistanda yaşar onlar, ata topraklarında var olma mücadelesi vermekteler.
Allah’tan başka kimseleri yok, seslerini, feryadlarını kimse duymaz, onlar Filistindeki araplar kadar şanslı değiller, en azından onların sesini duyan ve onlar için hak arayan bir Türkiyemiz ve müslüman kardeşleri vardır. Uygur türkleri çok bahtsızlar bu konuda, itilmişler, kakılmışlar, dışlanmışlar, yerle gök arasında bir tek sığındıkları Allah’tır, Allah’sız çinlilerin zulmü altında yaşamakta. Bilemiyorum buna yaşamak denirse, kültür ve eğitim kampları adı altında toplanan Uygur Türkleri, aslında mankurtlaştırma ve kimsizleştirme siyasetinin kurbanlarıdır.
Bu kadar işkence ve zulme kimse dayanamaz, onlar dayandılar, dünyanın alçakça susarak izlediyi bir insanlık dramı yaşanıyor Doğu Türkistanda. İnsanlık ölmüştür Doğu Türkistanda. Vicdanlar susmuştur oralarda, acıdan çığlık atan çocukların sesini duyacak uluslararası örgütler sağırlaşmış, adamlık kısırlaşmıştır oralarda. Bize be oldu? Dünya Çinin başındamı dönüyor, ondan büyük kimse yok mu? Rusya, Amerika, insan haklarından konuşan Avrupa, bir avuc ermeninin yalanının peşinden koşan dünya bu yapılan zülmü görmezmi?
Onlar görmediler deyelim, biz neden sağır ve kör olduk, orda öldürülen işkence edilen, dini ve imanı alinden alınan bizim insanımız, gök türkler, Kür Şad`ın torunları, kahramanlık sadece isimlerdemi kaldı yani? Belki topumuz-tüfengimiz Çin kadar güçlü değil, onunla savaşamayız, manevi desteğimiz nerde kaldı? Adamlığımızı da mı kayb ettik? En azından onların sesi ola bilirdik, dünyanın dikkatini uygurlara yapılan bu zulmün üzerine çekmek için kamuoyu oluştura bilirdik, tek tük adamların dışında kimsenin sesi çıkmaz oldu.
Bu nasıl bir vicdan? Çinde toplama kamplarında, duvara yazılmış bir yazı varmış:”Kalbim, lütfen dayanmaya devam et”. Bir zulmü ve acını bundan iyi nasıl özetlemek olur, bilemem. Bildiğim bir şey var ki, biz türkler ve müslümanlar olarak Doğu Türküstan`da ölmüşüz…
Tenzile Rüstemhanlı
www.yenicag.info