Körfez’de yaklaşık 20 gündür yaşanan kriz, Katar’a iletilen talep listesiyle devam ediyor.
5 Haziran sabahı Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’den peş peşe gelen Katar’la diplomatik ilişkilerin kesildiği haberi dünya gündemine bomba gibi düşmüş, yıllardır Irak ve Suriye’deki savaşların ateşiyle kavrulan Ortadoğu’da tansiyonun endişe verici bir biçimde artmasına neden olmuştu.
Aradan geçen 19 günde taraflar kartlarını masaya koydu. Katar, uygulanan ablukaya karşılık ‘Türkiye ve İran’dan gelen yardımlara’ da güvenerek ‘sonsuza kadar dayanabiliriz’ açıklaması yaptı. Körfez ülkeleri ise Katar’a bir savaş sözleşmesini andıran 13 maddelik talep listesi gönderdi ve kabul etmesi için 10 gün süre verdi.
Körfez ülkeleri Katar’ı ‘terörizme destek’le suçladı. Buna dayanak olarak da Nisan ayında, av amacıyla Irak’a giden 26 kraliyet ailesi mensubu için Şii militanlara ödendiği iddia edilen 1 milyar dolara yakın fidye gösterildi.
Riyad ve Kahire’den yükselen ‘terörizme destek’ suçlamalarına karşılık Katar yönetimi suçlamaları net bir şekilde reddetti.
Peki Körfez ülkelerinin terörizmle suçlayarak diplomatik ve ekonomik ablukaya aldıkları Katar’a yöneltilen suçlamaların arka planında neler var? Neden Katar bir anda hedef tahtasına oturtuldu?
1. KATAR’IN BİREYSEL SİYASETİ
Doha yönetimi Körfez’de uzun süredir bir denge siyaseti izliyor. Suudi Arabistan ve İran’ın iki büyük bölgesel güç olarak, başta Yemen olmak üzere birçok bölgede etki savaşına girdiği günlerde Katar bu kutuplaşmada tarafını keskin bir şekilde belli etmedi. Suudiler, kendi ulusal çıkarları odaklı siyaset izleyen Katar’dan net bir şekilde kendi tarafına geçmesini ve İran’ı karşısına almasını istiyor. Zira Katar’a giden talep listesinin ilk maddesi de Doha yönetiminin, İran’la diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi talebini içeriyor.
2. MÜSLÜMAN KARDEŞLER
Körfez’de yaşanan krizin en önemli nedenlerinden biri de Katar’ın Müslüman Kardeşler’e verdiği destek. Mısır’da iktidara geldikten sonra Sisi’nin yaptığı darbeyle iktidarı kaybeden Müslüman Kardeşler, Mısır’daki Sisi yönetimi ve Suudi Krallığı tarafından terörist olarak görülüyor. Suudlar, İhvan hareketinin kendi hanedanlıklarına alternatif bir siyasi rüzgar yaratabileceğinden endişe ederken, bu konu üzerinden Katar’ın karşısına Sisi’nin Mısır’ını da yanlarına alıp çıkıyorlar. Körfez’deki krizin Trump, Kral Salman ve Sisi’nin bir dünya maketinin üzerine ellerini koyup çektirdiği fotoğraftan çok kısa süre sonra patlak verdiğini de unutmamak gerek.
3. KATAR’IN MEDYA GÜCÜ
Katar krizinin merkezindeki konulardan birinin de Doha yönetiminin sahip olduğu medya gücü olduğu görülüyor. Arap dünyasından yaptığı yayınlar ve dünyaca bilinirliği ile öne çıkan El Cezire’nin, özellikle Yemen’deki savaşa dair yaptığı yayınların çizgisi Riyad yönetimini rahatsız ediyor. Krizin ardından El Cezire’nin yayın lisansını iptal eden Suudlar, kanalın yayın politikasının rejim güvenliği için tehlike yarattığını düşünüyor. Katar’a iletilen talep listesinde de El Cezire’nin kapatılması gerektiği belirtiliyor.
kaynak: Habertürk