“Rusya’ya egemen bir devletin topraklarında ne işi olduğu sorulacaktır” – Fevzi Çelebi / RÖPORTAJ

Yeni Çağ muabirinin sorularını (Novayaepoxa.com) Kafkasya sorunları uzmanı, tarihçi – kartvelolog Dr. Fevzi Çelebi yanıtladı.

– 2020 yılında Türkiye`nin küresel ve bölgesel siyasetteki rolünü ve yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ankara; Suriye, Libya ve ardından da Karabağ`daki tarihi zaferden sonra bölgesel siyasetin neresinde yer alıyor?

– 2020 yılında; ABD ve AB’yle ilişkiler, belirttiğiniz üzere Doğu Akdeniz’de Libya ve Suriye’deki gelişmelerle Kafkasya’da Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ zaferi Türk dış politikasında öne çıkan konulardı. Suriye’de Esed rejiminin sivillere saldırıp, İdlib’in kontrolünü ele geçirmeye çalışarak Astana ve Soçi anlaşmalarını ihlal etmesi üzerine Moskova’da bir araya gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ateşkes konusunda anlaştı. M4 karayolunun kuzey ve güneyinde 6’şar kilometrelik bir güvenli koridor tesis edildi. Karayolu üzerinde Rus askerleri Türk askerleriyle ortak devriyelere başlamak zorunda kaldı. Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin davetiyle Libya’ya asker göndererek gayrimeşru silahlı grupların bu ülkeye verebilecekleri zararı da asgariye indirmiş oldu. Rusya’nın inkarına rağmen Rus güvenlik şirketi Wagner’e ait silahlı güçlerin, Libya’da çatışmalara katılarak darbeci Halife Hafter’i desteklediği BM raporlarına yansımıştı. Böylelikle Rusya’nın bölgedeki planları da bozulmuş oldu.

Dikkat edilmesi gereken husus bölgesel rekabet, çakışan stratejik menfaatler ve askeri ihtilaflarla Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu’nun sürekli karşı karşıya geldiği olmalıdır. Yakın tarihteki olumsuzlukları yine benzer olaylar belirlemişti. Günümüzde yaşananlar da elbette gelecekte önümüze çıkacaklarla ilgili bilgi vermekte. AB ve ABD Rusya’nın kendi aleyhlerine de olan etkinliklerini kırmak için Türkiye’yle siyasi, askeri ve özellikle ekonomik ortaklıklarını güçlendirmek zorunda olduklarını görüyor olmalılar. Nitekim Türkiye, Rusya’yla aslında yalnızca ekonomi odaklı ilişkiler içerisinde bulunuyor.

Kafkasya’ya gelince; Ruslar Gürcü topraklarına girdikleri 19. yüzyılın başlarından itibaren kolonizasyona da başlamışlar, Vorontsov vaktiyle Güney Kafkasya’ya Rusları yerleştirmeye çalışmıştı. İran-Rus, Osmanlı-Rus savaşları kolonizasyon sürecini yavaşlatmış, bölgeye Rus halkı gelmek istememişti. Kamu arazileri de azdı. Kuzey Kafkasya’da nüfusun ağırlığını oluşturmayı başaran Ruslar, Güney Kafkasya’da özellikle Azerbaycan Türklerinin faaliyetleri sebebiyle buna muvaffak olamamışlardı. Güney Kafkasya’da hep yabancı kalan Ruslar 1897’de toplam nüfusun ancak %5’ini, 1912’deyse %7 civarını oluşturabilmişlerdi. Bunlar da çoğunlukla askerler, devlet görevlileri ve kalifiye işçilerdi. Çözüm ise Ermenilerle sağlanıyordu. Ruslar Güney Kafkasya’ya Ermenileri iskan ediyorlardı.

Gürcistan Ermenileri ve Azerbaycan Ermenileri ve hatta Ermenistan Ermenileri Rus İmparatorluğu’nun Güney Kafkasya’yı işgaliyle ortaya çıkmaya başladılar. Rusların yerleşmekten kaçındıkları topraklara Gürcü ve Azerbaycan Türklerinin aleyhine Ermeniler yerleştirildiler. Daha sonrasında da bölgede Rusları öne çıkarma yolunu izleyen Stalin günümüz problemlerinin tohumlarını atacaktı. Azerbaycan için Dağlık Karabağ ÖB bu amaçla kurulmuştu. Ermenilere siyasi bir hak verilmemesine rağmen Apkhazeti ve Açara özerk cumhuriyetleriyle, Samkhret Oseti ÖB, Gürcistan sınırları içerisinde sorunlara zemin hazırlamaya yetecek yapılanmalardı. Üniter devletler yerine tercih edilen bu sistem Gürcistan ve Azerbaycan’ı rahatsız etmeye ve toprak bütünlüklerini koruyabilmek adına Rusya’ya yakınlaşmalarına yeterli olacaktı.

SSCB’nin yıkılmasından sonra Dağlık Karabağ’da Ermenistan’ın desteklediği Ermeni militanlarla Azerbaycan arasında çatışmalar çıkmıştı. Hukuken Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ ve çevresindeki yedi Azerbaycan vilayeti Ermenistan tarafından işgal edildi. Ermeni güçlerinin bölgeye girişiyle birlikte Azerbaycan Türklerine yönelik başlattıkları katliamlar halkı göçe zorlamış ve Dağlık Karabağ bölgesi tamamen Azerbaycan kontrolünden çıkmıştı. Buradaki Ermeniler işgali meşrulaştırabilmek adına Artsah adında sözde bir cumhuriyet kurduklarını, dolayısıyla bölgede Ermenistan işgalinin değil, halkın tasarrufunun gerçekleştiğini ilan etmişlerdi. Gürcistan İç Savaşı da dış destekçileriyle 16. yüzyılda bölgeye inmeye başlayan ayrılıkçı Abazalar ve 17. yüzyılda bölgeye inmeye başlayan ayrılıkçı Oslar tarafından başlatılacaktı. Ruslar Gürcü topraklarında yaşayan bu unsurlara vatandaşlık da vermiş, Hatta Oslar, “biz Rusya vatandaşıyız” diyerek çözüm olarak kendilerine sunulanları da reddetmişlerdi.

Bir dönem Apkhazeti ÖC ile Gürcistan’ın kontrolündeki bölge arasında yerleşik 102 kişilik BM Askerî Gözlemci Misyonu görev yapmaktaydı. Bölgede resmi olarak yaklaşık 2 bin kişilik BDT Barış Gücü askerinin bulunması gerekiyor. Lakin bölgedeki diğer Rus askerlerinin sayısı bilinmiyor. Samkhret Oseti ÖB’sinde ovaya serilen dikenli teller, bölgedeki Rus askerlerince güvenli bölge genişletmesi mazeretiyle her yıl birkaç km daha Gürcistan içine doğru ilerliyor. Bölgedeki Rus askeri sayısı yine bilinmiyor.

2020 Dağlık Karabağ Savaşı sonunda yapılan 9 Kasım ateşkes antlaşmasıyla Ermenistan, yenilgisini resmi olarak kabul edip Dağlık Karabağ’da işgal edilmiş topraklardan ordusunu çekmeye ve bu çekilmeye paralel olarak da bölgeye Gürcistan’da olduğu gibi BDT Barış Gücü askerleri yerleşmeye başladı. Yani Rus askerleri Ermenistan’daki üslerinden çıkıp Azerbaycan topraklarına da girerek bu topraklardaki “zayıf işgalcinin yerini aldılar”. Azerbaycan topraklarındaki Ruslar, Gürcistan örneği göz önüne alınarak değerlendirmelidir.

Azerbaycan Dağlık Karabağ’da büyük bir zafer kazanmıştır ancak, askeri zafer siyasi kazançla sonuçlandırılırsa anlam kazanır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetiyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın 11 Ocak’ta bir araya gelmesinden sonra ortaya çıkan kara ve demiryolu projeleri, aslında servis edildiği gibi Azerbaycan’ı Türkiye’ye Orta Asya’ya bağlamaktan ziyade Ermenistan’a nefes aldırmaya, Gürcistan’a da yeni bir mesaj vermeyi hedefliyor. Paşinyan görüntü olarak Batı yanlısıdır. Ermenistan elinde tuttuğu topraklarla yetinmiyor gözüküp, alabileceği sonucu bilerek Azerbaycan’a saldırmıştır. Gürcistan tarafsızlığıyla tarafını ortaya koymuştur. Gürcistan’ın, Ermenistan’a toprakları üzerinden silah taşınmasına izin vermediği, “savaşla alakaları bulunmadığı izlenimi alınan Rusların”, yeni silahları Ermenistan’a 17 Temmuz-1 Eylül 2020 tarihleri arasında Kazakistan, Türkmenistan ve İran hava sahalarını kullanarak uzun yolculuklarla nakletmek zorunda kaldığı, savaş esnasında Rusya’dan Ermenistan’a yiyecek taşıdığı beyan edilen tırlarda Gürcülerin yaptığı aramalarda silah, mühimmat ve hatta bir zırhlı araç tespit edildiği, Rus işgalindeki Gürcü toprağı Apkhazeti ÖC’nde sözde Abhazya cumhuriyeti dış ilişkilerden sorumlu sözde cumhurbaşkanı yardımcısı Ahra Avidzba’nın, Ermenilerden oluşan bir grup Abhazyalı gönüllüyü Ermeni güçlerinin saflarında savaşa katılmak üzere Dağlık Karabağ’a salavatladığı unutulmamalıdır. Nitekim sözde Abhazya devleti sözde Artsah devletini tanımıştı. Ayrıca Azerbaycan Gürcülerinin (İngilolar) Ermeni işgalcilere karşı Azerbaycan ordusunda çarpıştıkları da bir hakikattir.

75. BM Genel görüşmeleri kapsamında yaptığı konuşmasında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sarf ettiği “Yukarı Karabağ sorunu başta olmak üzere bölgedeki ihtilafların Azerbaycan ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğiyle BM ve AGİT kararları doğrultusunda bir an evvel çözülmesinden yanayız” cümlesi Türkiye Cumhuriyeti’nin Kafkasya siyasetinde hakikatleri müşahede ettiği ve çözüm yolları da gösterdiğinin en önemli işaretidir. Türkiye Gürcistan ve Azerbaycan devletlerinin, Libya meşru hükumeti ve Suriye halkının yanında olmaya devam edecektir. “Elbette Rusya da aksi tutum izleyecektir”. Türkiye’nin NATO kuvvetinin komutasını 2021 yılı için üstlendiği de göz ardı edilmemelidir. Durum ABD ve AB ile ilişkileri daha da sağlamlaştıracaktır.

– Gürcistan`ın Rusya`ya karşı AİHM`de açtığı davayla ilgili karar açıklandı. Mahkeme sanki “orta yol” tutarak Rusya`nın 2008 yılında Gürcistan`a yaptıklarını olduğu gibi değerlendirmedi. Ruslar, kararın sonucundan memnun. Avrupa`nın Batı entegrasyon yolunu tutmuş ve bu yolda her şeyi göz önüne alan bir ülkeye karşı böyle bir haksız tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– 2008 Savaşı sırasında Gürcülere orantısız güç kullanıldığı, Gürcü savaş esirlerine ve bölge sakini Gürcülere işkence yapıldığı, sivillerin özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiği, bölgeden Gürcülerin sürgün edildiği gibi hususları inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; Rusların 2008 yılında Gürcistan’a saldırılarında suç işlediklerine hüküm verdi. Bu Gürcistan için hukuki bir zafer olmamasına rağmen elbette iyi bir haber. Zafer, Ruslar’ın işgal altında bulundurdukları Gürcistan’ın Apkhazeti ÖC ve Samkhret Oseti ÖB topraklarından tazminat ödeyerek çıktıklarında kazanılmış olacaktır. Rusya Federasyonu’nun, tarihinde ilk defa devletlerarası bir davada AİHM önünde mahkum olduğu ve devamının da geleceği rahatlıkla söylenebilir. Rusya’ya egemen bir devletin topraklarında neler yaptığı değil, egemen bir devletin topraklarında ne işi olduğu sorulacaktır. Gürcistan da Türkiye gibi AB yolundadır ve bu yolu topraklarının %20’si, Rus işgali altında bulunmasaydı çok daha hızlı kat edebilirdi.

– ABD`de Biden`in başkan seçilmesiyle dünya gündemi bir anda değişti. Şimdi her kes Washington`un önümüzdeki 4 yılda izleyeceği politikayı merak ediyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde Biden`in gelişi ile neler değişecek?

– Donald Trump’ı zaten tanımıştık. Trump ve Biden münazaralarıyla da, Biden’in vaziyetini görmüş olduk. Dolayısıyla gerçekçi olunmalı, fakat ABD’yle Türkiye arasında yeni bir sayfanın açıldığı da göz ardı edilmemeli. Biden ve Demokrat Parti Rusya konusunda kararlı bir duruş gösteriyor. Hiç değilse NATO çerçevesinde Rusya’ya karşı tek bir politika geliştirilmesi yolları aranacak ve Türkiye’nin ihtiyacı olan askeri sistemlerin Rusya’dan temini yerine ABD’den karşılaması söz konusu olabilecektir.

– Sincar`a TSK`nın bir operasyonu konuşuluyor. Ankara`nın bu kez Irak`a bir askeri operasyon yapma ihtimali var mı?

– Türkiye’den Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in Bağdat ve Erbil’e yaptığı ziyaretler Sincar’a yönelik yeni operasyonların habercisi olarak yorumlanabilir. Bölgedeki Türkiye karşıtı yapılanma dağılmazsa Türkiye’nin “ikinci Kandil” olmasına izin verilmeyeceğini söylediği Sincar’a yeni operasyon zaruridir.

Konuştu: Kafkas Ömerov