Türklerin Geniş Bir Alana Yayılmalarının Nedenleri – ARAŞTIRMA

Türkler Dünyaya Neden Bu Kadar Yayıldı?

Türk Dünyası’nın ne kadar geniş olduğu hepimizin mâlumudur. Zira dünyanın neresine giderseniz gidin mutlaka biryerlerde bizden bir iz bulmak mümkündür. Ancak biz buradaki yayılmayı bireysel bazda değil, toplumsal bazda ele alacağız. Yani Türklerin topluluklar hâlinde neden dünyaya bu kadar yayıldıklarını irdeleyeceğiz.

Hiç şüphesiz Dünya Tarihinin en dinamik milletlerinden birisidir Türk Milleti. Orta Asya bozkırlarında zor ve mücadelelerle dolu konar-göçer yaşam tarzı Türk Milleti’ne doğal bir dinamizm kazandırmış ve bu dinamizm, toplumsal hayatta olduğu kadar savaş meydanlarında da kendisini göstermiştir. Bir anlamda Türkler, kabına sığmayan, prangaya vurulamayan bir millet profili çizmiştir.

Orta Asya’dan Küçük Asya’ya (Anadolu), Arap Yarımadasına, Avrupa’ya, İran ve Hindistan’a kadar çok geniş bir alana yayılan Türk Milleti, gittiği her yerde mutlaka etkisini ve hâkimiyetini hissettirmiş ve tarih boyunca nice devletler kurarak kendi alanının hâkimi olmayı başarmıştır. Ecdadımızın cihana yayılışında en temel unsurlar hiç şüphesiz bazı faktörler etkili olmuştur.

Türk Milleti, ne zaman ki harp meydanlarında mağlup olmuş ve esaret durumuyla karşılaşmışsa, şu iki yoldan birini seçmiştir: Ya esarete karşı istiklâl mücadelesi vermiş ya da buna gücü yetmezse başka topraklara göçüp, “Gerekirse anavatanımdan uzak yaşarım ama hür yaşarım düsturunu benimsemiştir.

Zira Asya Hunları’nın yıkılışı üzerine Çin esaretinden kaçan Hun Türkleri ki Kavimler Göçü’yle Avrupa’ya geçmiş ve burada yepyeni bir destanın ilk satırlarına başlamıştır. Dahası, 13.yy’da Moğol zulmünden kaçan Oğuz Türkleri değil midir ki, göçtükleri yerleri vatan edinmişler ve Osmanlı gibi cihangir imparatorluklar kurmuşlardır.

Türk Göçlerinin bir kısmı ise Orta Asya’nın kıt kaynaklarından ötürü daha verimli diyarların aranmasıyla ortaya çıkmıştır. Zira ilk ortaya çıktığı dönemde temel geçim kaynağı olarak hayvancılığı benimseyen atalarımız, kuraklığın hüküm sürdüğü, salgın hayvan hastalıklarının yaşandığı ve toprak ananın her geçen yıl artan nüfuslarını yeterince doyuramadığı gerekçesiyle yeni ve daha verimli diyarlara yelken açmışlardır. “Doğduğun yer değil, doyduğun yer önemlidir.” sözü biraz da bu tarihsel gerçekliğin sonucu değil midir?

İşte bu sebep, Türk Tarihi boyunca belki de cihana yayılmamızdaki en önemli itici güç olmuştur. Zira ilk Türk topluluklarından itibaren necip milletimiz, kendisini yeryüzüne adalet dağıtmayla mesul görmüş, İslâm Öncesi’nde “Tengri acuna nizam vermek istedi ve Türk’ü yarattı.” demiş, Müslüman olduktan sonra da İla-yı Kelimetullah davasıyla, Allah’ın adını ve Türk’ün adaletini tüm cihana yaymak için asırlar boyunca mücadele etmişlerdir.

Türk Milleti için hedef hiçbir zaman daha çok toprak, daha çok zenginlik ya da Osman Gazi’nin diliyle söylersek kuru bir cihangirlik davası olmamış, acuna nizam vermek isteyen ecdadımız, denizler aşmış, kıtalar geçmiştir. İşte bundandır ki Türk Dünyası bu kadar dağınıktır. Bundandır ki, dünyanın pek çok yerinde Türk Toplulukları bulunur.

Türktoyu