Erdoğan, Atatürk’e edilen hakaretlerle ilgili ilk kez konuştu

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik çirkin kampanya için ilk kez konuştu.

Uluslararası İşbirliği İçin Kuşak ve Yol Forumu’na katılmak üzere 2 gündür Çin’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkent Pekin’de gazetecilerle sohbet etti. Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin aktardığına göre, ziyaretinin kısa bir değerlendirmesini yapan Erdoğan, gündeme ilişkin soruları da yanıtladı.

Erdoğan “Kuşak ve Yol Girişimi, Asya’yı Anadolu üzerinden Avrupa’ya bağlıyor. Biz kara, deniz ve havayolu projeleriyle dünya ticaretinin orta koridoru diye adlandırılan bu yolda hızla ilerliyoruz. Bugün Sayın Başkan Şi Cinping, ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir konuşma yaptı, 45 dakika süren, gerçekten güzel, detayda boğmayan, aksine detayla konuşmaya açıklık kazandıran bir konuşmaydı. İnanıyorum ki bölgesel ve küresel barışa bu projeler önemli katkılar sağlayacaktır. Türkiye ile Çin arasında özellikle ekonomik ilişkiler alanında yeni bir sayfa açıyoruz. 3 anlaşma imzaladık. Fakat asıl anlaşmamız şu anda projeyi kapsayan detay projeler ki, Kars- Edirne başta olmak üzere birçok demiryolu ağı bunun içinde var. Onların da ısrar ettiği en önemli proje; Ankara-İstanbul arasında 350 kilometre hızlı tren projesi.

Şi ile bu süreçte bir yılda 4’üncü kez bir araya geldik. 3’üncü nükleer santral müzakerelerini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mız Çin’le götürüyor. Türkiye’ye gelen Çinli turistlerin artması konusunda çalışmalar var.” dedi.

FETÖ İLE MÜCADELE

FETÖ’ye karşı mücadele konusunda da konuşan Cumhurbaşkanı “Zaten buraya (Çin) pek yeterince giremediler ya da herhalde tutunamadılar. Belki de aradıkları zemini bulamadılar. Terörle mücadele ve güvenlik konusunda müşterek işbirliği ortak kararımız.” yorumunda bulundu.

ABD İLE YAŞANAN GERİLİM

ABD ile yaşanan gerileme de değinen Erdoğan şunları söyledi:

“Ön heyet Trump ile görüşmedi, belki bir fotoğraf karesidir. Onlar Trump’ın altında diyebileceğimiz kişilerle temas ettiler. Ön bilgilendirme yaptılar. Adalet Bakanı’mız Bekir Bozdağ’ın ABD Adalet Bakanı ile yaptığı görüşme, malum şahsa ait bir bilgilendirmedir. Diğerleriyle yapılanların hepsi Suriye ağırlıklı görüşmelerdir. PYD- YPG ile ilgili, Amerika’nın duruşuyla bizim duruşumuzu netleştirecek, işimiz kolay olsun diye yapılan adımlardır. Birçok belgeler sundular. Şimdi nihai görüşmeyi biz yapacağız. Sonra da nihai kararımızı vereceğiz. Eğer stratejik müttefiksek ittifak içinde karar almamız lazım. İttifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakmamız lazım. Biz bu ittifakı Türkiye’nin aleyhine olacak yaklaşımlara boğduramayız. Bunu özellikle ifade etmem lazım. Bu tepeden tırnağa yalandır. Bunu kim söylüyorsa tamamıyla zırvadır, yalandır, uydurmadır, iftiradır. Bir kere daha DEAŞ tehlikesini ABD fark etmeden önce, Türkiye bunu fark etmiş ve ona karşı tavrını en sert şekilde ortaya koymuştur. Eğer biz bu tavrı ortaya koymamış olsaydık DEAŞ bu bocalamanın içine girmezdi. Irak’ta biz mi varız. Orada kim var? Koalisyon güçlerinin başında kim var? ABD var. DEAŞ Musul’a girdi mi, girdi. Ambar’a girdi mi, ne yaptılar? Ne yaptılar, hiç. Ama orada üssümüze saldırmaya yeltendiler, biz derslerini verdik. Bizim üssümüzü hazmedemediler. Biz dedik ki: “Kusura bakmayın, o üs orada kalacak.” O üs peşmergeyi yetiştirdi. Ninova Muhafızları orada yetişti. Kime karşı? DEAŞ’a karşı. Bunu yapan biziz. DEAŞ’a karşı bizim Türkiye’de mücadele vermediğimizi söylemek Türkiye’ye ihanettir. Obama yönetiminin iftirasıdır. Bu dönemde Suriye ve Irak meselesini ne yazık ki Trump’ın kucağına bu şekilde bırakmıştır. Aşağıda Obama’nın ekipleri var. Ben diyorum ki burada ne YPG’ye ne PYD’ye ihtiyaç yok. Bunlar terör örgütüdür. DEAŞ ile mücadele için YPG ile işbirliğini şart telakki etmek, aslında koalisyonun ve ABD’nin itibarını yok etmektir. Bu mücadeleyi bizler, NATO’da birlikte olduğumuz güçlerle, bu bölgedeki diğer ülkelerle, Suudi Arabistan başta olmak üzere Katar, Lübnan, Ürdün hep beraber yapabiliriz. Bu terör örgütüne ihtiyacımız yok. Biz bunu, Cerablus, Dabık, Rai, El Bab’da ispat ettik. Şimdi diyoruz ki: “Mümbiç’te ve Rakka’da ispat ederiz.” Ama söylediklerimiz ne yazık ki başta Obama olmak üzere ilgi uyandırmadı. Bakın Sayın Trump bir açıklama yaptı, ki bu bizim Obama’ya teklifimizdir. Dedik ki: “Eğit donat olayını biz yaparız. Uçuşa yasak bölge ilan edelim.” “Aynı zamanda terörden arındırılmış güvenli bölge olsun” dedim, bu benim ilk yaptığım açıklamadır. Trump da benzer açıklamayı yaptı. Bir taraftan da Özgür Suriye Ordusu eğitimini veriyoruz. Bu sayıyı daha da artırmak suretiyle SDG’ye, SDF’ye ihtiyaç yok. Gerekirse ayrıca destek veririz ve meseleyi hallederiz. Baştan beri bunu söyledik, ne yazık ki buna itibar etmediler. Amerika’da bazı haddini bilmezlerin oyunlarıyla, yazılı-görsel medyanın oyunlarıyla “Türkiye DEAŞ’a karşı gerekeni yapmadı” diyerek iftira etmeye kalkışıyorlar. Halbuki bu örgüte karşı en büyük mücadeleyi veren Türkiye olmuştur.

Başından beri niçin Tayyip Erdoğan Batı basınının olduğu gibi DEAŞ’ın da hedefindedir? DEAŞ’ın hedefinde ben varım. Kendi yayın organlarında benim boy boy resimlerim var. Bu iftirayı atanların bu yayın organlarında resimleri var mı? Yok. Biz inandığımız şeyi inandığımız şekilde yaparız.”

ULU ÖNDER’E YÖNELİK ÇİRKİN KAMPANYA

Erdoğan bir gazetecinin “Atatürk’le ilgili bir tartışma oldu. Afet İnan ile ilişkisi, yakışıksız, annesiyle ilgili sözler söylendi. Toplumda tepki oldu, yargı süreci başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz” şeklindeki sorusuna ise “Olay çok çirkin. Şüphesiz ki annelerin, eşlerin bu işe karıştırılması son derece çirkin. Olay yargı sürecine girdiği için olayı kendimi yargı yerine koymak suretiyle değerlendirmem doğru olmaz. Zaten önce gözaltı, sonra tutuklama işlemleri oldu. Nereye kadar uzar; bunu yargıda göreceğiz” cevabını verdi.

Tr.Yeniçağ.Az