Robert Ford: YPG'ye silah aptalca

Suriye iç savaşı çıktığında ABD’nin Şam Büyükelçiliği görevinde bulunan Ortadoğu’nun önemli diplomatlarından Robert Ford, ABD Başkanı Trump’ın PYD’ye silah vermesinin ‘aptalca’ bir karar olduğunu söyledi.

Ford, “Kısa vadede iyi olabilir ama orta ve uzun vadede çok kötü sonuçlar yaşanabilir. PYD çok hırslı, bu Sünni radikal hareketlere desteği artırabilir. Rakka’yı DEAŞ’tan alabiliriz ama El Kaide 4.0 sürümü karşımıza çıkabilir” dedi.

“ ABD Dışişleri’nin en zorlu görevlerinden biri nedir?” diye sorsanız, pek çok kişi “ Suriye iç savaşı patlak verdiğinde Şam Büyükelçisi olmak” cevabını verir. O ateşten gömleği giyen kişi, deneyimli diplomat Robert Ford’du. 30 yıl önce ilk görev yeri İzmir’di. Mısır’da ve Irak’ta görev yaptı. 2005’te Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastı nedeniyle, ABD-Suriye ilişkileri gerilmişti, Washington Şam’daki elçilik pozisyonunu 5 yıl boş bıraktı. Dönemin ABD Başkanı Obama, boşluğu Ford’la doldurdu.

İç savaştan sadece 2 ay önce, Şubat 2011’de resmen göreve başladı. Ancak 1 yıl sonra, güvenlik gerekçesiyle ABD, Suriye elçiliğine kilit vurdu. 2014’te de sürpriz bir kararla emekli oldu. Şimdilerde Washington Enstitüsü’nde uzman ve Yale Üniversitesi’nde ders veriyor. Gazete Habertürk’ten Nalan Koçak, “ABD’nin son elçisi” unvanını taşıyan Ford ile Suriye’deki gelişmeleri konuştu. Robert Ford sorulara özeleştiri yaparak, samimi ve zaman zaman Türkçe yanıtlar verdi.

‘ESAD’IN CANLI ÇIKACAĞINI HİÇ BEKLEMİYORDUM’

– Suriye’de protestolar başladığında ilk değerlendirmeniz ne oldu? “Esad birkaç ay içinde gider” dediniz mi?

Atandığımda Suriye’de herkes televizyonlardan Mısır’daki gösterileri izliyordu. Suriye’de benzer bir tablo beklemiyorduk. Bahar süresince eylemciler ve hükümet arasında diyalog yürütülmesini bekledik. Ancak ağustos gibi bunun mümkün olmadığını, iç savaşın patlak vereceğini anladık. Dürüst olayım, Esad’ın bu süreçten canlı çıkacağını hiç beklemiyordum.

– Hama’ya meşhur ziyaretinizi sormak istiyorum. Temmuz 2011’de muhaliflerin güçlü olduğu kente gittiniz. Göstericiler sizi zeytin dallarıyla karşıladı. Eleştirildiniz, protestoları organize etmekle suçlandınız…

Amerikalıların Arapları kolayca kontrol edebildiğini düşünmek güzel. Ancak gerçek Hollywood filmlerinden farklı. Eylemleri kontrol etmedik, sadece gözlemledik. Irak savaşından çıkarılacak ders şu olmalı: Amerikalılar her şeyi kontrol edemiyor. Ziyaretin amacı barışçıl eylemlere desteğimizi göstermekti. Biz oraya gitmeden birkaç gün önce ordu kenti sardı. Şehirde bir çatışma patlak verecekse, tanıklık etmek istedim.

– Şehirde atmosfer nasıldı?

Amerikalı bir elçi oraya gittiği için çok mutlulardı. Elçi olduğuma inanmadılar bile. Ertesi gün ve cuma günü düzenlenen eylemler çok sakindi. Suriye polisinin beyaz plastik sandalyelerde, ağaçların altında çay içtiğini hatırlıyorum.

‘ÖLÜMDEN KORKMADIM AMA DÖVEBİLECEKLERİNİ DÜŞÜNDÜM’

– Ziyaretten sonra rejim yanlısı göstericiler elçilik binasını taş yağmuruna tuttu, konvoyunuza saldırdı, muhalif lider Hasan Abdül Azim’i ziyaret ederken benzer şeyler oldu… Öldürülmekten korktunuz mu?

Hayır, çünkü bize saldıranları Suriye hükümeti organize ediyordu. Elçilik binasını basanlar Şebbiha’ydı (rejime bağlı milis gücü). Elçilik binasına girişlerinden askeri eğitim aldıklarını anladık, yüksek güvenlikli duvarlara hiç zorlanmadan tırmandılar. Suriye hükümetinde bunu planlayanların isimlerini bile biliyorduk. Öldürülmekten ziyade bana saldırabileceklerini, dayak atabileceklerini düşünüyordum.

– Öldürmeye cesaret mi edemezlerdi?

Beni öldürselerdi, çok büyük bir ihtimalle diğer ülkelerin elçilikleri kapanırdı. O dönem Suriye hükümeti elçiliklerin kalmasını ve dünyaya “Durum tamamen kontrol altında” mesajı vermek istiyordu.

– Hasan Abdül Azim’i ziyaret ederken 3 saat mahsur kaldınız. Nasıl hissettiniz? Esad’la iletişime geçtiniz mi?

Abdül Azim, Esad’ın yardımcısı Faruk Şara’yı aradı, “Bu çok saçma, hemen durdurun” dedi. Şara sanırım Azim’e, “Amerika Elçisi’yle buluşmamalısın” dedi. Abdül Azim ise “Bana vatanseverlik dersi vermenize gerek yok” yanıtını verdi. O sırada dışişleri devreye girdi, polis gönderilmesini istedi, kabul ettiler. Ancak polislerin binaya gelmesi birkaç saat sürdü. Elçilikten beni almak için yola çıkan 2 araca hasar verdiler.

Suriye’de iç savaş başladıktan sonra 2011 yılının temmuz ayında eski ABD Büyükelçisi Robert Ford, Cisr-eş Şuğur’da bir toplu mezarı ziyaret etmişti. Ford, bölgedeki hijyen koşullarının kötü olması nedeniyle yüzünü mendille kapatmıştı.

‘YPG’Yİ SİLAHLANDIRMA KARARI ÇOK APTALCA’

– Bugüne gelecek olursak… Trump, YPG’yi silahlandırmaya başladı. Bu doğru karar mıydı?

Hayır, hatta çok aptalca bir karardı. Kısa vadede iyi olabilir ama orta ve uzun vadede çok kötü sonuçları olabilir. PYD çok hırslı, bu Sünni radikal hareketlere desteği artırabilir. Rakka’yı DEAŞ’tan alabiliriz ama buna karşılık El Kaide 4.0 sürümü karşımıza çıkabilir. Halihazırda El Kaide 3.0 versiyonu İdlib’de.

Ayrıca bu karar en önemli müttefiklerimizden olan Türkiye’yle sorun yaratıyor. Türk hükümetinin bazı terör saldırılarının Rojava’dan düzenlendiğini ortaya koyan raporlarını okudum. Bunlar çok ciddi suçlamalar ama ABD hükümetinin bunlara yanıt verdiğini görmedim. Türkiye ciddi bir yanıtı hak ediyor. Ayrıca herkes şunu biliyor: Bugünün YPG savaşçısı yarın PKK’lı olabilir. Tayyip Erdoğan’ın iç politikasını asla onaylamıyorum ama terör konusundaki endişeleri çok haklı.

‘OBAMA İSLAMCI GRUPLARLA ÇALIŞMAK ZORUNDA KALDI’

– Tüm bunlara rağmen Trump neden bu kararı aldı?

Obama yönetimi Sünni İslamcı gruplarla çalışma konusunda hiçbir zaman rahat değildi. Ancak bu gruplara destek vermeden de DEAŞ’la mücadeleyi mümkün kılamadılar. Özgür Suriye Ordusu’ndaki seküler gruplar yeterli değildi. İstemeyerek Ahrar-üş Şam gibi gruplarla çalışmak zorunda kaldılar. YPG’yse seküler bir grup olarak görülüyor.

– Cumhurbaşkanı Erdoğan, “YPG’den tehdit gelirse karşılık veririz” açıklamasını yaptı. Sizce Türkiye ve ABD askeri ve siyasi kriz yaşar mı? Türk askeri kara harekâtı düzenlerse, ABD Türk askerini vurur mu?

Büyük ihtimalle vurmaz ama aralarına girer. Münbiç’te olanları hatırlayın. Türk askerinin Amerikan askerini vurmayacağını bilirler. Bence Amerikan yönetimi Türkiye’nin Kürt ayrılıkçılığı konusunda ne kadar endişeli olduğunu anlamıyor, çekinceleri hafife alıyor. Böyle devam ederse Ankara kesinlikle gelecekte ABD’yle işbirliğini gözden geçirecektir. Yapmak zorundalar çünkü Ankara’nın işi Türkiye’nin ulusal güvenliğini sağlamak.

– Türkiye’nin bir diğer endişesi de Irak ve Suriye sınırını tamamen Kürtlerin kontrol etmesinin Arap coğrafyasıyla bağlantıyı koparacak olması.

O kadar eminim ki Washington’da kimse bunu anlamıyor. Dürüst olayım, Erdoğan’la bir kavga başlatmak istemem ama demokratik olmayan uygulamalar Türkiye’nin ABD’deki imajına çok zarar verdi. Amerikalılar artık Türk hükümetine daha az sempati besliyor. Adil ve mantıklı değil ama gerçek bu.

‘MUHALİFLERE YETERİNCE YARDIM ETMEDİK’

– Makalelerinizden okuduğum kadarıyla silahlı muhalifler konusunda da bazı fikir değişiklikleriniz olmuş…

Muhaliflere silah yardımını ciddi şekilde yapmadık. Ilımlı gruplar da Nusra Cephesi’yle (El Kaide’nin Suriye uzantısı) işbirliği yaptı. Bence bu çok önemli bir hata. Muhaliflere Amerikan askerlerinin Suriye’ye asla müdahale etmeyeceğini yeterince anlatmalıydık. Hâlâ bazıları bunu umut ediyor.

– İstifa ederken “Suriye politikamızı savunamıyorun” demiştiniz. Washington’un en büyük hatası neydi?

Obama yönetimi siyasi müzakere istedi ama Esad’ı masaya getirmek için gereken baskıyı hiçbir zaman kurmadı. Obama yönetimi Suriye iç savaşına fazla karışmak istemiyordu ama sonunda DEAŞ’la mücadele etmek için asker göndermek zorunda kaldı. Ben buna tamamen karşıydım, ömrümün 5 yılını Irak’ta Amerikan askerlerini oradan çıkarmakla geçirdim.

Robert Ford’un Hama kentini ziyaret etmesi ve Esad karşıtı gösterilere destek vermesi tepki çekmiş, protestolara neden olmuştu.

‘ESAD BANA YALAN SÖYLEDİ, BAĞIRDI’

– Esad’la birkaç kez bir araya geldiniz. İç savaş çıktığı zaman görüştüğünüz için soruyorum. Panik içinde miydi? Sizde nasıl bir izlenim bıraktı?

Sohbet ettiğinizde çok etkileyici olabiliyor, ikili ilişkileri iyi. Tanıştığım diğer Arap liderlerden hayli farklı. Mesela Mübarek’ten.. Onun gibi ağır bir duruşu yok. Daha mütevazı, daha çok Ürdün Kralı Abdullah’a benziyor. Fakat Esad’a hoşuna gitmeyen bir bilgi verdiğinizde, ona karşı çıktığınızda yalan söylüyor. Bana öyle bir şey söyledi ki ikimiz de bunun yalan olduğunu biliyorduk. İç savaş başlamadan önceki görüşmemizde insan hakları meselesinden bahsettim. Bayağı sinirlendi, bana bağırdı ve “İnsan hakları konusunda ders dinleyeceğim son ülke Amerika Birleşik Devletleri” dedi.

– Geçmişe baktığınızda, sizce kişisel hatalarınız neydi?

Çok büyük bir analitik hata yaptım. Rusya ve İran’ın Suriye’ye bu kadar askeri güç gönderebileceğini hesaplayamadım. Bir başka hatam; Obama “Esad meşruiyetini yitirdi, görevi bırakmalı” dediğinde onu durdurmalıydım, “Esad gitmeli” demekten vazgeçirmeliydim. Esad’ı sevdiğim için değil, Obama’nın Esad’a karşı asla asker göndermeyeceğini bildiğim için. Esad’ın askeri güç olmadan çekilmeyeceğini biliyordum.

Yenicag.Info

www.yenicag.info

948