Bir milletin iki fatih oğlu - Tenzile Rüstemhanlı yazıyor

Her zaman mensubu olduğum Türk milletinin şanlı tarihi ile gurur duymuşumdur. Tarihimizi öğrendikten sonra gururlanmamak mümkün değil. Millet ve Vatan denildiğinde başım göklere erse de, kalbim titrese de her zaman içimde bir burukluk, gözümde bir hüzün vardı. Sevincim de, gururum da yarımdı. Son 30 yılda tüm kalbimle, içten bir sevinç yaşamamıştım. En iyi günümüzde bile mutluluğumuz yarımdı.

Özellikle de Avrupa`da Türkiye`de ve Türk dünyasında toprağı işgal altında olan, kızı gelini esir alınmış, her gün Şehit vermiş ve tüm bunların intikamı alınmamış bir ülkenin vatandaşı nasıl kahramanlıktan konuşabilir?

Bir konferansta derdimizden, Karabağ`dan, Hocalı Soykırımı`ndan konuşmuştum. Konuşmadan sonra birisi, “Peki neden savaşmıyorsunuz?”, diye sordu ve ekledi, “Kendi topraklarınızı almanız için kimse sizin yerinize savaşmayacak”. Haklıydı. Bu namert dünyanın haklının yanında değil de haksızdan yana olduğunu söyledim ona, ülkemin elini kolunu bağlamak için Ermeni yalanlarını savunan bir dünya ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya çalıştım.

Fakat içim burkulmuştu, üzülmüştüm. Zaten sevincimi kaybettiğim baba ocağım da şimdiki Ermenistan denen bu işgalci devletin sınırları içerisindeydi. İrevan ve Amasya`da kalmıştı benim çocukluğum. Hayallerimin, çocukluğumun, sevincimin kaybolduğu bir ülkedir Ermenistan. Bu millet benim sevincimin ve çocukluğumun katilidir.

Umutlarım kaybolmuştu Karabağ`ın işgalinden sonra. Bir daha yitirdiklerimin geri dönmeyeceğine inandırdım kendimi ve yurt yerlerimi kalbime gömdüm. Sadece Allah`a ve rüyalarıma sığındım. Cafer dedemin yaptığı “beyaz evleri” rüyamda görürdüm. Bunun nasıl bir keder, nasıl bir acı olduğunu yaşamayan bilemez. Bu yüzden de ben Karabağlıları daha güzel anlıyorum, acılarını kalbimde hissederek haklı davalarında yanlarında oldum, ben Karabağ savaşını gördüm ve yaşadım. Yalnız ben değil yüzbinlerce Azerbaycan Türkü bunları yaşadı.

Düşünsenize, her şeyini kaybetmiş, umutları toprağa gömülmüş, sevdiklerinin mezarını bırakıp geldiği topraklara bir daha hiç dönmüyüceğine kendini inandırmış bir insan. Düşünün. Bu kalleş dünyada yüz yıl bekletilmiş ve toprak acısına alıştırılmış, bir asır boyunca bir karış toprağını düşmandan kurtarammış bir millet düşünün.

Bir deyim var: Yatsam rüyama bile girmezdi. Rüya gibi günler yaşıyoruz şimdi. Dünyanın koronavirüs pandemisi ile boğuştuğu bir dönemde, haksızın daima yanında olan bir dünyada bunlar olabilir mi? İnanmak zor, değil mi?

İnanın! Ben de inandım. Demek ki bu millet şanlı bir millet, bu milletin ordusu güzel bir ordu, bu ordunun komutanı güzel bir komutan – İsmi Fatih. Birisi İstanbul Fatihi – Sultan Mehmet, diğeri ise yolumuza ışık tutan, karanlıkları aydınlataan, böyle bir dünyada zalimleri karşısına alıp meydan okuyan, 100 yılda kaybettiğimiz toprakların kurtarılması sevincini bize yaşatan, “Karabağ bizimdir, Karabağ Azerbaycan`dır” diyerek milleti ilk kez bu kadar birleştirip güçlü yapan Komutan – Karabağ Fatihi İlham Haydar oğlu Aliyev! Gazan mübarek olsun Başkumandan`ım!

www.yenicag.info

504