“Türkiye-Afganistan-Azerbaycan-Irak-İran-Pakistan Bölgesel İşbirliği Toplantısı”nda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, Irak, İran, Pakistan’ın bakan yardımcılarının, sonra da bakanlarının bir araya gelmesinin, dünya için hem bir mesaj hem de bir umut olduğunu belirtti.
Bakan Soylu, hemen hemen 9,5 milyon kilometrekare büyüklüğünde, Türkiye dahil 18 ülkeyi kapsayan ve yaklaşık 470 milyon insanın yaşadığı Orta Doğu coğrafyasının, dünya enerji rezervlerinin yarısına, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 67’sine sahip olduğunu belirterek, doğal gaz rezervlerinin de yüzde 34’ünün Basra Körfezi’nin çevresinde olduğunu söyledi.
Sadece Batı medeniyetinin değil, küresel liderliğe ortak olmaya çalışan Uzak Doğu’nun da enerjiye ihtiyaç duyduğunu, Çin’in, son 30 yılda ortalama yüzde 9,5 büyüdüğünü, 2000’de ABD’nin milli gelirinin Çin’in 8,5 katı olduğunu ancak bu farkın 2018’de 1,5 kata kadar düştüğünü belirten Soylu, Çin’in hala Orta Doğu’dan ithal edilen enerji kaynaklarına büyük ölçüde bağımlı olduğunu anlattı.
Orta Doğu’nun siyasi güvenliğinin, Çin’in enerji güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu, ABD’nin, petrol ithalatının yüzde 25’ini hala Orta Doğu’dan karşıladığını aktaran Soylu, şöyle devam etti:
“Sadece enerji açısından baksak bile Orta Doğu, bütün dünyanın izlemek, takip etmek, ne dediğine ve ne yaptığına bakmak zorunda olduğu bir coğrafyadır. Etkileşimde olduğu ticaret yolları, denizler, dünya medeniyet hazineleri bu hesaba dahil değildir. Bizim burada bir araya gelmemiz aynı zamanda bir umuttur. Bir umuttur çünkü böylesine büyük bir kültürel ve ekonomik zenginliğe sahip olan bu coğrafyada ne yazık ki bugün terör, şiddet, göç ve yoksulluk, Orta Doğu algısının temelini oluşturmaktadır.
Küresel bir akıl, bu bölgeyi küresel çatışma alanı olarak belirlemiş durumdadır. Batı medeniyeti, Orta Doğu’daki istikrarsızlık ve şiddet ortamından ekonomik ve siyasal anlamda beslenirken sadece Orta Doğu’ya değil, aslında dünyanın bütününe zarar vermektedir. Uyuşturucu, dünyanın her yerine gitmektedir. Terör, sadece burada değil, Avrupa’nın pek çok başkentinde de can kayıplarına yol açmaktadır. Göç, dünyanın gelişmiş ülkelerini hem güvenlik açısından hem de diğer anlamda rahatsız etmektedir. İngiltere ve Almanya’da göç politikaları nedeniyle yaşanan hükümet krizlerini hepimiz biliyoruz. İşte bu sebeplerle bizlerin bir araya gelmesi, Orta Doğu’nun huzur bulması ve dolayısıyla dünyanın huzur bulması için bir umuttur. Çünkü bizim meselelerimizi en iyi biz çözeriz. Eğer bizler burada iş birliğini geliştirirsek, aramızdaki iletişimi artırırsak, birbirimizle tecrübelerimizi, sorunlarımızı, fikirlerimizi paylaşır, problemlerimizi birlikte çözebilirsek Orta Doğu, dünyaya umutsuzluk değil, umut ihraç edecektir.”
“Özellikle karışıklık yaşayan resmi hükümetleri, devlet yönetimlerini güçlendirmek durumundayız. Çünkü şu anda yaşadığımız sorunlar, bir yönüyle devlet zaafiyetleri sebebiyle meydana gelmiş sorunlardır ve oluşan durum ortam, yerel silahlı grupların ve bunları kullanmak isteyen küresel oyuncuların iştahını kabartmaktadır.” diyen Soylu, bugüne kadar ikili ilişkiler yoluyla gerek toplantıda temsilcisi bulunan ülkelerle, gerekse diğer Orta Doğu ülkeleriyle çok başarılı projeler yürüttüklerini, önemli iş birliği adımları attıklarını dile getirdi.
Bu birliktelik ve ortaklıkların, bu toplantı vesilesiyle daha da ileriye taşınacağını, daha somut adımlar atılacağını ifade eden Soylu, kitlesel göçün 21. yüzyılın en çarpıcı gerçeği olarak karşılarında durduğunu, Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre, dünyada hala 244 milyon kişinin uluslararası göçmen durumunda olduğunu vurguladı.
Küresel olarak çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilmiş insan sayısının 2018 için 2,3 milyon kişi artarak, 70,8 milyona ulaştığına işaret eden Soylu, şöyle konuştu:
“Yine 2018’de dünyada 111 bin refakatsiz çocuk mülteci bulunduğu tespit edilmiştir. Türkiye olarak Orta Doğu kaynaklı düzenli ve düzensiz göçün en kritik noktasında bulunduğumuz aşikardır. Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyada 2015’ten beri en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkeyiz. Sadece Orta Doğu değil, önemli ölçüde Afrika kaynaklı düzensiz göçle de mücadele ediyoruz. Hala ülkemizde 3,6 milyon Suriyeli, uluslararası koruma statüsüyle bulunmaktadır. 334 bin 154 kişi, özellikle Zeytindalı ve Fırat Kalkanı harekatları sonrasında sağlanan huzur ortamı sayesinde ülkelerine geri dönmüştür. Yani eğer Orta Doğu’da kamu düzenini sağlayabilirsek, bu sorunun düzeleceği, taşların yerine oturacağı açıktır.”
Süleyman Soylu, yakalanan düzensiz göçmen sayısına ilişkin de bilgi vererek, bu sayının bu yıl için hafta başı itibarıyla 137 bin 35 kişi olduğunu, bunların 12 bin 798’inin denizde yakalandığını aktardı.
“Bizim prensibimiz düzenli göçü yönetmek, düzensiz göçü engellemek üzerinedir. Çok ciddi bir gayret içindeyiz.” diyen Soylu, bu konuda yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Soylu, Jandarma bünyesinde Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti ile Mücadele Daire Başkanlığını kurup teşkilatlandırdıklarını aktararak, Jandarma bünyesinde hala 23 geri gönderme merkezi olduğunu, 14 tane daha yapacaklarını kaydetti.
Soylu, sadece Jandarma bölgesinde 2016’dan bugüne kadar toplam 43 bin 93 düzensiz göç olayının meydana geldiğini, 427 bin 726 düzensiz göçmenin yakalandığını, 9 bin 390 organizatör hakkında da yasal işlem yapıldığını vurguladı.
Ege Denizi’nde hali hazırda her gün 22 sahil güvenlik botu ve 5 mobil radarla denetim yapıldığını, ayrıca insanlı keşif uçağı alma çalışması yürüttüklerini kaydeden Soylu, hem bölgeyi hem dünyayı ilgilendiren önemli bir konu başlığının da terör ve terörizm olduğuna dikkati çekti.
Europol raporuna göre 2017’de Avrupa’da 205, 2018’de ise 129 terörist saldırı gerçekleştiğini, Avrupa’da 2018’de en çok saldırıya uğrayan ülkelerin sırasıyla İngiltere, Fransa ve İspanya olduğunu dile getiren Soylu, şöyle devam etti:
“Avrupa’daki terörist saldırılarda can kaybı ise 2017’de 67, 2018 için 13 olmuştur. Bunun yanı sıra dünyanın farklı yerlerinde Sri Lanka’da, Somali’de, insanlık vicdanına sığmayan olaylara şahit olduk. Küresel terörizm raporuna göre 2017’de tüm dünyadaki terör saldırılarında yaşanan can kaybı 18 bin 814 kişidir ve 2016’ya göre yüzde 27’lik bir azalış da söz konusudur. Terörün küresel maliyetinin de 2016’ya göre yüzde 42 azalarak 52 milyar dolara gerilediği, yine bu raporda ortaya çıkan bir gelişmedir. Genel olarak bir azalma eğilimi olduğu açık ancak hala önümüzde ciddi bir problem durmaktadır. Küresel terör örgütleri, düzensiz göç ve uyuşturucu ticaretiyle de iç içedir.”
Türkiye’nin yaklaşık 40 yıldır, PKK ile mücadele halinde olduğunu, ayrıca FETÖ, DEAŞ ve aşırı sol terör örgütleriyle de mücadele ettiğini aktaran Soylu, şunları kaydetti:
“Çok kayıplarımız oldu ancak son üç yıldır bu alanda ciddi bir ivme yakalandı ve sınırlarımız içinde bu terör örgütlerinin eylem kabiliyeti önemli ölçüde azaltıldı. Türkiye, uluslararası raporlarda da ifade edildiği üzere, terör nedeniyle yaşanan ölüm olaylarında en çok azalmanın olduğu 5 ülke arasına girmiştir. Bu konuya da önemli bir kaynak ayırdık ve ciddi bir strateji değişikliği yaptık. 2017’de 93 bin 508, 2018’de ise 129 bin 787 terör operasyonu gerçekleştirdik.
Bu yıl son rakamımız ise 72 bin 560’tır. 2017’de 697 terör eylemini oluşmadan engellemiştik, 2018’de 361 oldu, bu yıl için ise 125’tir. Buradaki azalma, örgütün eylem kabiliyetinin daralmasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda PKK’ya katılım, 2014’te 5 bin 556, 2018’de ise 136 olarak gerçekleşmiştir. Bu yıl için halen terör örgütü PKK’ya katılan kişi sayısı 51’dir. Örgütten hem teslim olanlar hem de ikna edilerek teslim olanlar, katılımın yaklaşık 3 katından daha fazladır.”
Sadece terörle değil, terörizmle de mücadele ettiklerini, terörü besleyen yapıları, özellikle terör örgütünün yerel yönetimlerdeki sızmalarını engellediklerini, buradan kaynak veya eleman temin etmesinin önüne geçtiklerini aktaran Soylu, DEAŞ ile mücadelede de istihbarattan teknik takibe kadar her alanda ciddi bir gayret ortaya koyduklarını ve 2016’dan bugüne doğru olumlu ve anlamlı bir trend yakaladıklarını kaydetti.
Soylu, uyuşturucu ile mücadeleye de değinerek, dünyada hem doğal hem sentetik uyuşturucu arzının korkutucu şekilde arttığını, dünyada uyuşturucu kullanımına bağlı doğrudan ölümlerin 300 bin civarında olduğunu, uyuşturucu sebebiyle intihar ve diğer dolaylı kayıplarla beraber bu sayının 2016’da 450 bin kişiyi bulduğunu, 2017’de ise rakamın 585 bine ulaştığını, aynı yıllar arasında, uyuşturucudan tedavi görecek derecede olumsuz etkilenenlerin sayısının ise dünya genelinde 31 milyondan 35 milyona çıktığını vurguladı.
Bakan Soylu, “Karşımızda çığ gibi üzerimize gelen bir tehlike söz konusudur ve bizler, yani Orta Doğu bölgesinin çocukları, bu tehdidin ana güzergahının ortasındayız. Yani aslıda bizler bu tehdidin doğrudan muhatabıyız. Sentetik uyuşturucu ile doğal uyuşturucunun karşılıklı geçiş yaptığı bir otoban üzerindeyiz. Uyuşturucu ticareti, küresel terörün en önemli finansörü konumunda. PKK, Avrupa uyuşturucu pazarının neredeyse tamamını elinde tutmaktadır. Yılda 1,5 milyar dolar uyuşturucu geliri olduğunu tahmin ediyoruz. Dolayısıyla bu karanlık tablo ile mücadele etme noktasında inisiyatif almak, gayret göstermek durumundayız.” değerlendirmesini yaptı.
Bu konuda yürütülen çalışmalara ilişkin de bilgi veren Soylu, 2017’de Türkiye olarak toplam 118 bin 7 operasyon yaptıklarını, bunu 2018’de 147 bin 562’ye çıkardıklarını, bu yıl için de şu ana kadar 62 bin 515 uyuşturucu operasyonu gerçekleştirdiklerini belirtti.
Soylu, önemli bir tehdit altında ve buna karşı önemli bir mücadele içinde olunduğunun altını çizmek istediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aramızdaki iş birliğini bir adım öne taşırsak, buraların sorunlarını el birliğiyle çözersek, buna ait düşündüklerimizi, samimiyetle masaya getirirsek, dünya bir Orta Doğu mucizesi görmek için çok beklemeyecektir. Bizim çocuklarımızın, gençlerimizin hayatı bir terör örgütüyle kesişmemelidir. Bizim çocuklarımız kalaşnikof uzmanı değil, laboratuvar uzmanı olmalıdır. Ellerindeki kimyasallar uyuşturucu değil, ellerindeki kimyasallar insanlık yararına olmalıdır.
Yaz tatillerinde Avrupa’da bize ait olmayan bir medeniyeti değil, Orta Doğu’nun binlerce yıllık köklü ve bize bizi anlatan medeniyetini görmeliyiz. Batı medeniyeti iki büyük dünya savaşı geçirdi ve kısa sürede ayağa kalktı. Biz bunun çok daha iyisini Orta Doğu’yu çatışmalardan, terörden, şiddetten uzak tutarak, mevcut kaynaklarımızla başarabiliriz. Ben bunu yapabileceğimize, potansiyelimize ve gücümüze inanıyorum.”
Bakan Soylu, çalışmaları bundan sonra çok daha iyi bir noktaya taşımanın temel sorumlulukları olduğunu ve bu sorumluluktan kaçamayacaklarını aktararak, toplantının bu noktada önemli bir sonuç ortaya çıkaracağını dile getirerek sözlerini tamamladı.
www.yenicag.info