Bu ay kapak röportaj konuğumuz, PALMALİ Şirketler Grubu’nun sahibi Mübariz Mansimov , 22 Mart 1968 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünyaya gelmiş. Türk vatandaşlığına geçtikten sonra Gurbanoğlu soyadını alan Mübariz Mansimov hatırı sayılır büyüklükteki filosunu İstanbul’dan yönetiyor. Petrol taşımacılığından liman işletmeciliğine, futbol kulübü sahipliğinden inşaatçılığa kadar pek çok işle uğraşan Mübariz Mansimov Gurbanoğlu ile çocukluğunu, başarılarını ve gelecekle ilgili planlarını konuştuğumuz röportajımızı siz okuyucularımıza sunuyoruz.
-SeaNews: Sayın Mubariz Mansimov sizi tanıyabilir miyiz?
-1968 yılında Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de doğdum. Annem ev hanımı babam da liman işçisiydi. 9 kardeşten biriyim. 4 numarayım, benden büyük 3 ablam var.Hazar bazıları için göl, bizim için ise deniz ve Bakü biliyorsunuz Hazar Denizi kıyısında… Çocukluğumda kaptan veya denizci olmak istiyordum fakat ailem beni maalesef askeri okula verdi. Anaokulunu ve ortaokulu Azerbaycan’da okudum. Azerbaycan’da fazla kalmadım ve 12 yaşlarında askeri okula gittim, askeri kariyerim oldu. 1990 yılın başlarında ordudan ise ayrıldım. 1989 yılı sonu 90’lı yılların başında biliyorsunuz Sovyetler Birliği çöktü. Ben de o yıllarda ordudan ayrıldım ve çocukluk hayâlım denize döndüm. İlk olarak işi öğrenmek istedim. Gemilerde kısa bir dönem çalıştım. Önce aşçı olarak çalıştım ama sonra baktım aşçılığım iyi değil güverteye geçtim. İlk gemimi 1991-1992 senesinde 3 ortak aldık. Ufak bir balıkçı teknesi… Sonra kuru yük gemisi aldık kereste alışverişi yapıyorduk. Ömrümün çoğunluğu Rusya’da geçti. 12 yaşından sonra Moskova ve St Petersburg şehirlerinde yaşadım. İlk şirketlerimi bu şehirlerde kurdum. O dönemde Türkiye’ye de geliyordum. 1993 yılında Acente 34’e ortak oldum. Suat Dinçelek benim çok sevdiğim kardeşim, dostum. Onunla tanıştım, Acente 34 şirketini kurduk. Sonra Samed Dış Ticaret, sonra da Palmali… O zamanlar Rusya’da da Lena Liner diye bir şirketim vardı. Oradan da ayrıldım ve 1993-94 yıllarından sonra neredeyse hep Türkiye’deyim. Ticari üs olarak Türkiye’yi seçtim. Şirketim 92 yılında ilk Rostov’da kuruldu sonrasında ise 1997 yılında Palmali kuruldu. Daha doğrusu var olan şirketimin ismi “palmali” oldu. 1997 yılına geldiğimizde Palmali’nin 17 adet gemisi vardı. Oradan büyüye büyüye 200’lere geldik.
– Palmali adı nereden geldi?
– 20 yıldan fazla benimle beraber çalışan Nuray Hanım var, Nuray ablamızı Rusya’dan aradım. Merkezi İstanbul’a getireceğim orada bir şirket kur dedim. ”Ne şirketi?” diye sordu bana, ben de denizcilik dedim. Ancak ben bunu söylediğimi unuttum. Yorgun gelmiş evde uyuyordum. 1997 yılı Ekim aylarıydı, sabah saat 07;00’da baktım kapı çalınıyor, açtık Nuray Hanım…”Her şey hazır notere gidelim imzalayalım” dedi. ”Neyi imzalayalım” dedim, ”şirketi kuruyoruz” dedi. Yorgunluktan televizyonun önünde uyuyakalmışım. Televizyonun yanında da Robinson Crusoe’un İtalyan versiyonu siyah beyaz filmi vardı. O sırada kafamda bir mizansen canlandı dedim ki; Robinson adaya düşüyor. ”Ben neredeyim? Diyor, kafasını palm ağacına çarpıyor o nedenle nerede uyandığını fark etmiyor, ben bu adanın ismini palmali koyacağım diyor. Biliyorsunuz palm ağacı dayanıklı bir ağaç, deniz suyuna karşı dayanıklı, tenhalığı seven bir ağaç, Palmali ismi de oradan geldi. Sadece o filmden, başka bir anlamı yok.
– Türkiye’ye olan sevginizi her fırsatta dile getiriyorsunuz. Bu sevgi nasıl başladı?
– Bazıları bunu sevmez ama ben ırkçıyım, Türkçüyüm, beni bilenler bilir ben Türkoğlu Türküm. Beni yetiştiren rahmetli dedem Mecit her zaman sandıktan bir bayrak çıkartıp bana gösterirdi. Bana ”asıl topraklarımız, bu dağları aşıyorsun ya oradadır, biz Türk’üz Türk soyundan geliriz oğlum” derdi. Ben de çocuktum dağların ardını anlayamazdım. Dağın öbür tarafında ne olur, dağ biter orada işte diye düşünürdüm. İşte böylece rahmetli dedem bana Türk sevdasını aşıladı. Bize Atatürk’ü de anlatırdı. Dedem uzun boylu bir adamdı. Diyordu; ”Atatürk’ün benden bile boyu uzun” Hayalimizde Atatürk 2 metre boyunda, çok büyük bir adam olarak canlanırdı.
– Azerbaycan ile ilişkileriniz, ticari faaliyetleriniz nasıl?
– Azerbaycan’da yatırımlarımız sürüyor. Benden ufak kardeşim oradaki işlerden sorumlu. Azerbaycan benim vatanım. Ben bir Azeri Türküyüm. Orada da çeşitli alanlarda ticari faaliyetlerimiz var ve devam edecek.
– Ortaklarınızdan ayrıldığınız söylendi. Bu konuda ne dersiniz?
– Palmali’nin hiç bir zaman ortağı olmadı. Palmali’nin yan işlerde ortakları olur. SOCAR ile bir ortaklığımız vardı. Kötü bir fikirle değil, iki taraf olarak anlaşarak ayrıldık. Ben onlara yardım ettim. Onlar Azerbaycan neft şirketi olarak eskiden hep FOB( Free On Board) satıyorlardı, CIF (Cost Insurance and Freight) satsınlar, dünya sularında kendileri var olsun diye yardımcı oldum. CIF her zaman FOB’dan daha efektif ve daha kazançlı bir marj olduğu için yardımcı oldum. Pişman değilim, çok güzel iş yaptım. Orada vatanıma yardımcı oldum. 14 tane ortak gemimiz vardı. Şirkette de yüzde 35 hissem vardı. Ayrıldım.
– Daha çok petrol ve türevleri taşımacılığı yapıyorsunuz diye biliyoruz. Çeşitlendi mi?
-Ana işimiz denizcilik, gemicilik, armatörlük ve lojistik. Limanlarda acentalarımız da var. Yalnızca kendi gemilerimizle değil, kiraladığımız gemilerle de taşımacılık yapıyoruz. Palmali Grup, dünyanın en büyük filolardan birine sahip ve 6 bin ile 10 bin sizes arasında dünyanın en büyüğü… Sığ draftta ve akan sularda çalışan şirket olarak bir numarayız. Ham petrolün dışında şu anda her şey taşıyoruz. Yiyecek içecek sektörünün sıvı yüklerini daha çok taşıyoruz. Tankerlerimizin hepsi minimum IMO II klasında. Karadeniz’den çıkan çiçek yağlarının yüzde 75’ini biz taşıyoruz. O markette de çok iyiyiz. Kuru yük filomuz 15 gemi kadar. Ancak ana işimiz tanker. Filonun yüzde 5’i kuru yük. Onlar için de uzun vadeli buğday yükü kontratlarımız mevcut.
– Yeni anlaşmalar var mı?
– Biz Total, Shell, BP, Statoil, Vitol gibi, dünyanın en büyük hammadde şirketi Glencore gibi şirketlerle çalışıyoruz. Yeni anlaşmalar imzaladık. Tin Treyk, Repsol, İntoil, Nikoil, Yuq Rusi. Bunlarla yaptığımız uzun vadeli anlaşmalar sayesinde filomuzun çoğunu garantiye aldık. Avrupa’nın en büyük şirketlerinden Tin Treyk ile çok iyi çalışıyoruz.
– Çok büyük bir filonuz var. Sizin de bir röportajınızda söylediğiniz gibi yenilik rüzgârı var. Bu rüzgârda filonuzda gerekli uyarlamalar yapılıyor mu?
-Bu konuya iyi ki dokundunuz. PALMALİ Şirketler Grubu hakkında piyasada konuşuyorlarmış. Gemilerini satıyor battı gibi söylenti yayıyorlarmış. Bunu konuşmadan önce bir düşünmek lazım… Palmali 15 yaşın üstündeki gemileri elden çıkarıyor. Ballast treatment sistemi geliyor, enerji gaz sistemi geliyor, SOx Emisyonları sistemi geliyor, bunlara bağlı olarak hangi gemi bu sisteme uygun değilse o gemileri satıyoruz. Bu da yaklaşık 15 gemi yapıyor. İnşallah ocak ayında ihale yapacağız. Çok güzel bir proje başlıyor. Yeni gemiler gelecek, senede ortalama 3 gemi yapacağız. Türkiye’deki tersanelerde ve Rusya tersanelerinde bu gemileri yaptırmayı planlıyoruz.
-Deniz turizminde var mısınız? Yalıkavak Marina devam ediyor mu?
-Deniz turizminde varız ve olacağız. Biz kesinlikle kendi mallarımızdan vaz geçmiyoruz, geçmeyeceğiz de…Yalıkavak Marinada bir davamız var sürüyor. Belli bir haksızlık oldu. Eski çalışanlarla yollarımızı ayırdık. Hukuk süreci devam ediyor. Şu aşamada bu konuda daha fazla konuşmak doğru değil.
– Türkiye deki son ekonomik durum, önlemler, dövizdeki artış sizi nasıl etkileyecek. Bu bağlamda Türk denizciliğinin geleceğini nasıl değerlendirirsiniz?
-Bunu daha önce birçok toplantıda dile getirmiştim. Türk denizcilik sektörünün güçlenmesi lazım… Türkiye’de iki tip denizci var maalesef; bir animatörler, iki armatörler. İşte o animatörlerin çıkması, armatörlerin kalması lazım. Bu işi bilen, bu işe geçici yatırım olarak bakmayan… Türkiye 3 tarafı denizle çevrili, deniz sevdalısı bir halka sahip. Bu tiratta en iyisi olmalıyız. Yunanlılardan da, Ruslardan da iyi olmalıyız. Bunun için hem güç potansiyelimiz var, hem ırk potansiyelimiz var. Sadece ve sadece doğru yatırımları yapmak lazım… Dövizdeki artış Türk armatörlerinin şansı şu anda… Armatörler kazancı TL ile almıyorlar ki, dövizle alıyorlar. Tamirlerini burada yapıyorsun, daha ucuza, işçilik, inşaat maliyeti daha az, maalesef TL’nin defolta düşmesi armatörün zararına değil. Dolayısıyla kardeşlerimle bu konuda hemfikir değilim. Avrupa bankalarının Türk armatörlerine biraz ters bakması gelip geçicidir. Bunda da bir şans bulmak lazım… Daha az kredi alıp öz sermayesi ile yatırıma girmesi doğru olacaktır. Biliyorsunuz son 15 senedir armatörler krizde. Ben hep aynı şeyi söylüyorum; gereksiz yere çok filo yapıldı. Armatör spot markete gemi yapmamalı. Önce kontratı bulacak yükü bağlayacaksın. Gemiyi nerede işleteceğine emin olacaksın. Geminin draftı, uzunluğu, tonajı, bütün projeni bu bağlantıya göre yapacaksın. Araba yapar gibi olmaz, denizcilik spesifik bir iş. Şimdilerde denizcilik zor bir pazarda… Eskiden şöyle bir algı vardı;” fiyat olarak, güvenlilik olarak en alternatifsiz en uygun deniz taşımacılığıdır”. Artık öyle değil. Tren yolları var, boru hatları var, bunların hepsinin yanında denizciliği öyle bir hale getirmeliyiz ki cazibe olsun. Kargo sahibi değerlendirme yaparken deniz yolunu daha güvenli daha hızlı ve ekonomik bulmalı. Limanda az kalacak, yükü hızlı boşaltacak, maksimum tehlikesiz olacak.
– Küçük gemi işletmecisi olarak koster projesini nasıl değerlendirirsiniz?
-Koster pazarı var mı? Yenilemeden önce ilk onu araştırmak lazım. Ben hiç o boyutta çalışmadım ama aslında koster dediğiniz iş bizim işimiz, 6 bin 7 bin tonluk. Ama biz onları koster saymıyoruz. Bugün benim 7 bin tonluk gemimin running costu 2500 Dolar. Time charter rates ise 6500 Dolar. Ortalama 15 milyona tersanede gemini yapsan 7 senede paran geri dönüyor. Dolayısıyla bu iyi bir yatırımdır. Bunu koster saymamak lazım… Sanırım Kanal İstanbul Projesinde kullanmayı da düşünüyorlar. Ama ben olsam bu işte eski gemileri kullanırım. Part time olacak işe yeni bir filo yaratmak doğru değil. Bir gemiyi kızağa koydunsa, yeniliyorsan, bu geminin minimum 20 sene çalışacağını bilerek hazırlığını yapacaksın. Eğer iş varsa yenilesinler, iş yoksa gereksiz olur, ben o düşüncedeyim. Önce iş sonra gemi, önce gemi sonra iş olmayacak.
-Hayal ettiğiniz yerde misiniz?
-Palmali dünya denizciliğinde – ne kadar dedikodu yapsalar da- var. Önemli söze sahip ve olacakta… Palmali sadece benim başarım değil, Palmali büyük bir ailedir. Gemicisinden, yağcısına, kaptanına, aşçısına ofisteki bellboylara kadar hepimiz bir ekibiz. İnsanın en büyük varlığı şirket değil, şirketin içindeki mal da değil, insandır. Biz öyle görüyoruz. Palmali’nin ekibi çok profesyoneldir. Dünyada 21 ofisimiz var. Ben hepsinden memnunum. Özgüveni yüksek bir insanım. Savaşı severim. İsmimin anlamı savaşçı demektir. Galiba göbek ismimi de ona göre koymuşlar, hayatta mücadeleyi severim. Parayı değil işi hedef alırım. Hedeflediğim işe ulaşınca orada durmam hemen ikinci bir hedef belirlerim. Tabii ki işin getirisi de önemli ama başardım demek benim için birinci plandadır.
-Hobileriniz neler?
– Kitap okumayı, dalmayı, at binmeyi severim. Çok iyi bir silah koleksiyonum var. Dededen gelen bir birikimle belki de dünyadaki en büyük koleksiyonlardan birine sahibim. Silah dededen gelen bir zevk belki ama asker kökenli olmamın da etkisi olduğunu düşünüyorum.. Tabii eski antika silahlar, bunlardan bazıları Türkiye’de bazı askeri müzelerde sergide. Ayrıca Harbiye’deki askeri müzeye Atatürk’ün elinin değdiği bir bayrağı hediye ettik. Antika arabalara merakım var. Koç müzesinde sergide birçok antika arabam bulunuyor. Altın sevmem, takmam, saat meraklısı olanlar olabilir, bende yok, sevmem ama hayvanları çok severim. Çok köpeğim var burada şirkette evde 100 taneden fazla köpeğim var. Çocuklarım da sever.
-Kaç çocuğunuz var, denize, denizciliğe ilgisi olan var mı?
-4 çocuğum var. Ben çocuklarıma baskı yapmıyorum. Kendileri seçsin, neyi seçerlerse o alanda başarılı olsunlar. Tabii inşallah denizciliği severler. Çocuklara baskı yapmaktan çok onlarla arkadaş olmayı severim. Çünkü bana baskı yaptılar, asker yaptılar sonuçta yine denizciliğe geldim. Her şeyin temeli veliler, benim hayatta en büyük şansım annem babam. Çünkü sonuçta sevdiğim işe döndüm ama babam beni disiplinli bir yere vermeseydi belki bugün buralarda olamazdım.
-Zaman ayırdınız çok teşekkür ederiz.