Cumhurbaşkanı Aliyev'den Rusya'ya net mesaj! "İlişkilerin bozulmasından biz sorumlu değiliz"

media-ads-468x60

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Suudi Arabistan’ın Al Arabiya televizyon kanalına röportaj verdi.

Röportajı sunuyoruz.

Muhabir: Al Arabiya kanalının değerli izleyicileri, Sizi Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başkentinden, güzel Bakü şehrinden selamlıyoruz. Bugün Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’den özel bir röportaj alacağım. Elbette, bu görüşme ABD Başkanı Donald Trump’ın desteğiyle Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan anlaşmadan sonraki döneme denk geliyor. Bugün o tarihi günleri yaşıyoruz ve o konu hakkında konuşuyoruz. Aynı zamanda, Azerbaycan’ın Doğu ile Batı arasındaki rolü hakkında da konuşacağız. Ayrıca Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’daki rolünü Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile tartışacağız. Sayın Cumhurbaşkanı, Al Arabiye kanalına hoş geldiniz.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Sizi görmekten çok memnunum. Azerbaycan’a hoş geldiniz.

Muhabir: Sağ olun, Sayın Cumhurbaşkanı. İzninizle, şimdi Donald Trump’ın arabuluculuk çabalarıyla Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan o tarihi anlaşmaya atıfta bulunmak istiyorum. O anlaşmayla ilgili genel izlenimlerinizi öğrenmek istiyorum. Bundan sonra ne beklemeliyiz?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Düşünüyorum ki, 8 Ağustos’ta Washington’da gerçekleşen olaylar, aslında, çatışmanın ve gerginliğin sonu demektir. Uzun yıllardır Ermenistan’la savaş halindeyiz. Tam olarak Ermenistan 1990’ların başından itibaren Azerbaycan topraklarını işgal etmişti. O zaman Azerbaycan çok zayıftı, ordumuz yoktu. Ermenistan’ın ise Azerbaycan topraklarını işgal etmesinde ona destek veren yabancı taraftarları vardı.

Böylece, topraklarımızın yaklaşık %20’si onların kontrolüne geçmişti, sonucunda bir milyon mülteci ve zorunlu göçmenimiz oldu. O dönemde bu, nüfus oranına göre dünyadaki en yüksek oranlardan biriydi. Yani, Azerbaycan’ın nüfusu o zaman 8 milyondu ve bunların bir milyonu yurtlarından edilmişti.

Birinci Karabağ Savaşı 1994’te ateşkesle sona erdi ve biz 2020 yılına kadar süren sonsuz ve gördüğümüz gibi anlamsız müzakere sürecine katıldık. Bu süreç 2020 yılına kadar devam etti. 2020 yılında ise İkinci Karabağ Savaşı başladı ve biz uluslararası alanda tanınan topraklarımızı geri aldık.

Yaklaşık beş yıl önce, 44 günlük Vatan Savaşı sonucunda Azerbaycan adaleti, uluslararası hukuku ve kendi onurunu yeniden tesis etti, topraklarını geri aldı. Bundan sonra süreçte belirli bir boşluk oluştu çünkü o zaman arabulucular hangi adımı atmaları gerektiğini bilmiyorlardı ve Azerbaycan, Ermenistan ile barış sürecine başlamayı teklif etti. Yine biz müzakerelerin formatının girişimcisi olduk. Barış anlaşması taslağını sunduk. Aslında, 8 Ağustos’ta Washington’da imzalanan belge, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin devletlerarası çerçevede nasıl kurulması gerektiğine dair Azerbaycan’ın görüşüne dayanıyor.

Belirttiğim gibi, müzakereler birkaç yıl sürdü ve sonunda Washington’da Başkan Trump ve ekibinin büyük desteğiyle tamamlandı. Ben bunun çatışmanın, savaşın sonu olduğunu düşünüyorum. Resmen barış anlaşmasının imzalanmamasının özel bir nedeni var – Ermenistan Anayasası’nda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü halen şüpheye düşüren bir madde bulunuyor.

Bildiklerimize göre, onlar bu maddeyi değiştirecekler. Bu değişiklik yapıldığı anda, yani Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne yönelik iddialar anayasalarından çıkarıldığı anda resmi barış anlaşması da imzalanacak.

Ancak gerçek şu ki, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Beyaz Saray’da Başkan Trump’ın katılımıyla bu belgeyi imzalamaları savaşın sona erdiğini gösteriyor. Bu, aşamalı olarak 30 yılı aşkın süredir devam eden savaşın sonudur ve hem Güney Kafkasya bölgesi hem de daha geniş anlamda Orta Asya ve Yakın Doğu için tamamen yeni fırsatlar açmaktadır.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, Ermenistan anayasasında yapılması gereken değişiklikten bahsettiniz. Şu anda barıştan söz ederken, eğer Ermenistan’da herhangi bir iç siyasi değişiklik olursa, bu süreçte aksaklık yaratır mı?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Bunu söylemek zor, sadece tahmin edebilirim. Umarım sürece hiçbir müdahale olmaz. Ancak ben yüzde yüz garanti veremem, çünkü Ermenistan’ın iç siyaseti hakkında tam bilgiye sahip değilim. Bildiğimiz kadarıyla, gelecek yaz Ermenistan’da parlamento seçimleri yapılacak. Ayrıca yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalışıyorlar. Ama güçlü bir dış müdahale olursa, evet, bu anlaşmaları bozabilir. Fakat bu, Ermenistan için çok zararlı olur çünkü Washington’da belgeler kimin tarafından imzalanırsa imzalansın, Ermenistan adına Ermenistan lideri tarafından imzalanmıştır. Eğer orada herhangi bir değişiklik olursa ve imzalanan belgeden geri adım atılırsa, bu, Ermenistan ile ABD arasındaki ilişkileri ciddi şekilde kötüleştirir. Bu sadece ABD ile ilgili değil; uluslararası toplum, Avrupa Birliği, Türkiye ve Arap ülkelerindeki dostlarımız da bu süreci destekledi.

Dolayısıyla, tüm uluslararası toplum bu olayı olumlu karşıladı ve anlaşmayı bozmak, tüm dünyaya karşı çıkmak anlamına gelir. Peki onlar bundan ne kazanacak? Washington’da imzalanan belge, Ermenistan için barış ve istikrarlı kalkınma garantisidir.

Birinci Karabağ Savaşı hakkında biraz konuştum, ama bilirsiniz, bizim yaşadıklarımızı anlatmak için belki günler, hatta aylar gerekir. Orada etnik temizlik yapıldı, Hocalı soykırımı gerçekleşti, masum insanlar öldürüldü. Hala kayıp olan 3000’den fazla insanımız var ve tüm bu olaylar Azerbaycan’da güçlü duygusal tepkilere neden oldu.

2020 savaşı bizim zaferimizle sona erdi, ancak Azerbaycan’da hala intikam isteyen insanlar vardı. Ama o zaman halkıma seslenerek demiştim ki, intikamı savaş meydanında aldık. Onların bize yaptıklarını biz yapmayacağız çünkü onlar bize karşı savaş suçları işlediler.

Yani şunu söylemek isterim ki, Ermenistan’ın hangi gelecekteki hükümeti iktidara gelirse gelsin, Washington’da imzalanan belgeyi şüpheye düşürürse, Ermenistan ciddi zorluklarla karşılaşacak. Çünkü bölgedeki güç dengesi her açıdan tamamen bizim lehimize. Bence bu herkes için açıktır. Eğer Ermenistan bir kez daha bizim toprak bütünlüğümüzü şüpheye düşürürse, biz de buna uygun yanıt vereceğiz.

Washington’da imzalanan belgenin önemi şudur ki, her iki taraf birbirinin toprak bütünlüğünü tanıyor ve gelecekteki ilişkilerini uluslararası hukukun bu temel ilkesine göre planlayacak. Eğer onlar bizim toprak bütünlüğümüzü tanımayı reddederse, biz de onların toprak bütünlüğünü tanımayı reddedeceğiz. Burada kim kazanacak, kim kaybedecek? Bence bu retorik bir sorudur. Bu nedenle, Ermenistan’ın gelecekteki herhangi bir hükümetinde yeterince bilgelik ve makul yaklaşım olacaktır ki, Washington’da üzerinde anlaşılanı şüpheye düşürmesin. Bir kez daha vurguluyorum ki, bu iki devlet arasındaki bir anlaşmadır. Bu, Paşinyan ile benim aramdaki bir anlaşma değildir.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, bu anlaşma gelecekte değişmez olarak kalmalıdır. Karabağ’da çok trajediler yaşandı. Orada yeniden yapılanma çalışmalarına başladınız ve söz konusu bölgede hem Ermeni hem de Azerbaycanlı zorunlu göçmenler oldu. Buna rağmen, Minsk Grubu artık sona mı erdi?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, Minsk Grubu’nun kaldırılması Azerbaycan tarafından müzakerelerin ilk aşamalarında ileri sürülen şartlardan biriydi. Mantığımız şuydu: Minsk Grubu, 1992 yılında AGİT tarafından Karabağ çatışmasının çözümü için oluşturulmuştu. Ermenistan resmi olarak Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanıyıp çatışmanın sona erdiğini bildirdiği halde, Minsk Grubu’nun hukuki varlığı absürttür. Eğer ısrarla onu sürdürmek isterlerse, bu onların Karabağ ile ilgili hala toprak iddialarının olduğunu gösterir. Bu, duruşumuzun temelindeki mantıktı. Ermenistan’ı ikna etmek için çok zaman ve çaba harcadık ki her iki taraf Minsk Grubu’nun kaldırılmasıyla ilgili AGİT’e mektup yazsın ve bu, Başkan Trump’ın katılımıyla gerçekleşti. Şu anda süreç başladı ve bu, Minsk Grubu’nun hukuki anlamda sona erdiğini ifade edecek çünkü grup beş yılı aşkın süredir etkisiz durumda.

Zorunlu göçmenlere gelince, Birinci Karabağ Savaşı sırasında Ermeni zorunlu göçmeni olmadı çünkü Azerbaycan Ermenistan topraklarını işgal etmedi, onlar bizim topraklarımızı işgal etmişti. Bu yüzden o yıllar boyunca zor şartlarda yaşayan çok sayıda mülteci ve zorunlu göçmenimiz oldu. İşgal döneminde bile göç ettirme programı uyguladık çünkü çoğunlukları on yılı aşkın süredir çadır kamplarında yaşıyordu. Cumhurbaşkanı seçildiğimden itibaren çadır kamplarının kaldırılması sürecini başlattık ve bu işi 2007 yılında tamamen tamamladık. Buna rağmen, binlerce, on binlerce vatandaşımız uzun yıllar çok zor şartlarda yaşamaya devam etti. Şu anda ise “Büyük Dönüş” Programı kapsamında onların doğdukları topraklara geri dönüş süreci başladı. Şu ana kadar 50 binden fazla kişiyi kurtarılmış topraklarda yerleştirdik ve bu süreç devam ediyor.

Ancak iki ana engel var. Birincisi mayın tehdidi. Ermeniler işgal döneminde bu topraklara bir milyondan fazla mayın döşemişti. 2020 Kasımında İkinci Karabağ Savaşı sona erdiğinden bu yana yaklaşık 400 kişi mayın kurbanı oldu. Mayınlar nedeniyle 70’ten fazla kişi hayatını kaybetti, kalanlar ise ağır yaralandı. Bu yüzden geniş çaplı yeniden yapılanma çalışmalarına başlayamıyoruz çünkü öncelikle güvenlik sağlanmalıdır.

İkincisi, Karabağ’da altyapının tamamen yok edilmiş olmasıdır. Şehirlerimiz ve köylerimiz yerle bir edilmiştir. Kanalizasyon, su temini, elektrik hatları, demiryolları, ana yollar-hepsi tamamen tahrip edilmiştir. Bu yüzden yeniden yapılanmanın ilk yıllarında kaynaklarımızın büyük kısmını altyapının inşasına harcadık. Aynı zamanda köylerin ve şehirlerin inşasına da başladık. Şu anda altyapının geliştirilmesi konusunda sona yaklaşmış durumdayız. Bence tüm altyapı projeleri belki iki-üç yıl içinde tamamen hazır olacak.

Şu anda ise kaynaklarımızı daha çok konut projelerine yönlendiriyoruz. Artık tamamen hiçbir şeyin olmadığı yerlerde binalar yükseliyor. Planımız, tüm eski zorunlu göçmenler için normal yaşam koşulları ve iş olanakları sağlamak. Bu süreç zaten başladı. Dediğim gibi, 50 binden fazla kişi artık kendi ata topraklarında yaşıyor.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, elde edilen bu anlaşmadan doğan temel konulardan biri de Azerbaycan’ın arzusu olan ya da bazılarının “Trump rotası” olarak adlandırdığı Zengezur koridorunun gerçekleşmesidir. Sorum şu: “Nasıl oldu da “Trump rotası” fikri ortaya çıktı? Bu rota Azerbaycan’a hangi aşamaları vaat ediyor? Ve tabii ki, bu sizin desteğinizle gerçekleşecek. Bu geçiş Azerbaycan ile Avrupa arasında önemli bir stratejik rol oynayacak mı?”

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Bu soruya cevap vermek için biraz tarihe bakmam ve izleyicilere Azerbaycan’ın nasıl ikiye bölündüğünü anlatmam gerekir. Bu, Azerbaycan’ın Sovyetleşmesinin ilk aylarında gerçekleşti. 1917’de Rusya İmparatorluğu çöktükten sonra Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruldu. Bu, 1918 Mayısında kurulan, Müslüman dünyasındaki ilk demokratik cumhuriyetti. Ancak sadece 1920 Nisanına kadar var oldu-o zaman Rus ordusu Azerbaycan’a girerek işgal etti. 1917’de devrim yapan Bolşevikler halka yalan vaatlerde bulunuyorlardı. “Fabrikalar işçilere, toprak köylülere, halklara özgürlük” sloganları vardı. Biz kendi devletimizi kurduk ama Bolşevikler bu devleti elimizden aldılar. 1920 Nisanında Rus ordusu Azerbaycan’a girip onu işgal etti. Yalnızca birkaç ay sonra-aynı yılın Kasımında-Sovyetler Rusya hükümeti karar verdi ki, Zengezur’u, bizim “Batı Zengezur” dediğimiz bölgeyi Azerbaycan’dan alıp Ermenistan’a versin. Böylece Azerbaycan ikiye bölündü: ana parça ve Nahçıvan. Batı Zengezur ise bunların arasında kaldı.

Sovyet döneminde bu bir sorun değildi çünkü sınırlar yoktu, savaş da yoktu. İnsanlar arabayla veya demiryolu ile Azerbaycan’ın ana parçasından Nahçıvan’a serbestçe gidebiliyordu. Ama Ermenistan Azerbaycan’a karşı saldırıya başlayınca bu bağlantı kesildi. Ermeniler koridoru kapattılar.

Bugün Nahçıvan’a gitmek için ya uçakla gitmeliyiz ya da otobüs veya araba ile İran topraklarından geçmeliyiz. Ya da daha uzun bir rota ile Gürcistan ve Türkiye topraklarından geçip Nahçıvan’a ulaşmalıyız. Bu büyük rahatsızlık ve sorunlar yaratıyor. İkinci Karabağ Savaşı bizim zaferimizle sona erdikten sonra bu yolu zorla ele geçirebilirdik. O zaman Ermeni ordusu moral olarak tamamen çökmüştü. Ermeni ordusunda savaştan kaçan 12 bin firari vardı, Azerbaycan ordusunda ise hiç yoktu. Azerbaycan ordusunda yüksek moral ve büyük bir istek vardı ve karşımızda hiç kimse duramıyordu. Biz 10 Kasım 2020’de sınırımızda durduk, bu yolu zorla ele geçirmedik ama Ermenistan’a bildirdik ki, Nahçıvan ile bağlantımız kesilemez. Yaklaşık beş yıl boyunca bu bağlantı hatlarıyla ilgili onlarca görüşme yaptık. Bu süre içinde Nahçıvan’a bağlanmak için Ermenistan sınırına kadar demiryolu yapmaya ve ana yollar inşa etmeye başladık. Ana yol projelerinin ve demiryolunun belki gelecek yıl hazır olmasını bekliyoruz.

Ama yaklaşık beş yıl boyunca Ermenistan taleplerimize ve yasal isteklerimize karşı yapıcı bir tutum sergilemedi. Bu yüzden Başkan Trump ve ekibi sürece dahil olduğunda, arabuluculuk yapmak istediklerinde onlara şu mesajı verdik: Zengezur koridoru faaliyete başlamalı ve güvenli olmalıdır, yani Azerbaycan vatandaşları bu 40 kilometreden fazla mesafeyi güvenle geçebilmelidir, güçlü güvenlik garantileri olmalıdır. Uluslararası güvenlik garantileri sağlanmalıdır. Sadece Ermenistan’ın verdiği garantiler yeterli değildir. Trump yönetimi bu yasal endişeyi doğru anladı ve sonucunda TRIPP (“Trump Uluslararası Barış ve Refah Koridoru”) ortaya çıktı. Başkan Trump Zengezur koridoruna kendi adını verdikten sonra eminim ki bu proje çok yakın zamanda hayata geçecek. Fiziki altyapı, yani demiryolunun inşası uzun zaman gerektirmemelidir çünkü mesafe sadece 42 kilometredir. Eğer biz inşa etsek, bir yıl içinde tamamlarız. Ermenistan için ise belki birkaç yıl daha gerekecek, çünkü demiryolu inşasında bizim deneyimimiz daha fazladır.

Muhabir: Amerikalı yatırımcılar tarafından mı?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Henüz karar verilmedi, ama evet, bu Amerikalı yatırımcılar tarafından yapılabilir. Aslında bizim için bu çok önemli değil. Bizim için esas olan yolun inşa edilmesi ve uluslararası güvenlik garantilerinin sağlanmasıdır. Başka bir deyişle, Azerbaycanlılar Nahçıvan’dan ülkenin ana kısmına ve geri giderken endişe duymamalıdırlar. Uzun süren mücadele ve düşmanlığı dikkate alarak güvenlikten korkmamaları gerekir. Projenin gerçekleştirilmesi çok yakın ve şimdi iş Ermenistan’a düşüyor. Tekrar belirtmek isterim ki, Azerbaycan’ın iki parçasını birleştiren tüm altyapı zaten bizim topraklarımızda kuruluyor. Ama bu sadece Azerbaycan’ın iki parçasının birleşmesi değil, yeni bir ulaşım hattının yapılması demektir.

Bugün Orta Koridorun bir kolu – Asya’dan Hazar Denizi üzerinden geçen yol Azerbaycan’dan Gürcistan’a, Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya, ayrıca Gürcistan limanlarına çıkıyor. Bu, Asya’yı Avrupa’ya Azerbaycan toprakları üzerinden bağlayan tek yoldur. Zengezur koridoru ya da TRIPP ise bir alternatif oluşturacak.

İkinci koridor Ermenistan topraklarından geçecek. Bu da Ermenistan için faydalıdır. Bu mesajı Ermeni meslektaşlarıma iletmeye çalıştım ki, sonuçta onlar transit ülke olacaklar. Potansiyeli olan her ülke transit ülke olmaya çalışır. Örneğin biz transit ülke olmak istiyoruz. İsteriz ki, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e koridorlar Azerbaycan’dan geçsin. Ermenistan ise işgal nedeniyle bu imkanlardan mahrum kalmıştı. Ülke üzerinden geçen bir transit yoktu. Zengezur koridoru sayesinde Ermenistan nakliyattan transit geliri elde edecek. Azerbaycan toprakları üzerinden Asya’dan Avrupa’ya taşınan yüklerin hacmi her yıl artıyor, bu yüzden eminim ki Zengezur koridoru kıtaları birbirine bağlayan önemli bir ulaşım bağlantısı olacak.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, Zengezur’un önemi hakkında konuştunuz. İmzalanmadan sonra iki taraf var – Rusya ve İran. İran’dan başlamak istiyorum. Bildiğim kadarıyla İran Cumhurbaşkanı Azerbaycan’a geldi. Kökleri Azerbaycanlılarla bağlantılıdır ve burada Azerbaycan dilinde konuşuyordu. Mevcut jeopolitik değişiklikler sonrası Azerbaycan ile İran arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Aliyev: Evet, doğru söylediniz. İran Cumhurbaşkanı Azerbaycan’a iki kez ziyaret etti. Birincisi resmi ziyaret, ikincisi ise Hankendi şehrinde, özgürleştirilen Karabağ’da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesine katıldı. Onunla çok iyi iş ilişkileri kurduk.

Evet, o bir Azerbaycanlıdır. Benim gibi aynı kanı taşıyor. Aynı dili konuşuyoruz ve tercümana ihtiyacımız yok. O, bir halk etkinliğinde Azerbaycan şiiri hakkında bilgilerini gösterdi ve hiçbir not almaya gerek yoktu. Çok yetenekli bir insandır.

Muhabir: Bu yüzden ilginç.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Bu gerçekten iyi bir fırsattır. Düşünüyorum ki, bizim şahsi ilişkilerimiz ve onun yönetimi ile benim yönetimim arasındaki ilişkiler çok yapıcı, çok samimidir. İran’ın yeni gelişmelerle ilgili resmi tutumuna gelince, bunu çok sağlam ve çok olumlu buluyoruz. Resmi tutum derken Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın tutumunu kastediyorum. Bu resmi bir tutum olarak kabul edilir.

Muhabir: Diğerlerinin tutumu nasıl?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Politikamızı İran halkı tarafından seçilen ve görevini yerine getirme yetkisine sahip olan yani Cumhurbaşkanı gibi siyasetçilere dayandırıyoruz. Şu anda danışman olarak adlandırılan bazı eski yetkililer bazı görüşler dile getirmiştir. Ne tavsiyeler veriyorlar, bilmiyorum. Hemen tepki oldu…

Muhabir: Siz liderin danışmanını ve diğerlerini mi kastediyorsunuz?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet. Bu tutum bizim için hiç önemli değil. Bizim için bunun önemi sıfırdır çünkü devletler arası ilişkiler hükümetler, cumhurbaşkanları, dışişleri bakanları arasında kurulur. Bu yüzden tırnak içindeki danışmanların bu sahte rivayetlerine kesinlikle aldırmıyoruz. Böylece bizim için her şey açıktır. Cumhurbaşkanının tutumu tamamen mantıklıdır ve buna dayanır ki, Zengezur koridoru hiçbir şekilde İran için tehdit değildir. Bazı medya organlarında, bazı internet sitelerinde Azerbaycan’ın Zengezuru işgal edeceğine, İran-Ermenistan sınırını keseceğine dair pek çok dedikodu yayılmıştır. Bu tamamen yalandır. Bizim böyle bir niyetimiz yoktur. Her halükarda yapmak isteseydik yapardık. 2020 Kasım ayında bunu yapmak çok kolaydı. Son beş yıl içinde de bunu yapmak çok kolaydı. Sadece 40 kilometredir, askeri açıdan çok zaman almazdı. Sadece her iki taraftan – Nahçıvan’dan ve Azerbaycan’ın bu tarafından gidip alırsın.

Muhabir: Azerbaycan’ın bunun için gücü var mı?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, elbette herkes bunu bilir. Hatta kötü tavsiyeler verenler de bilir ki, bunun için gücümüz var. Biz saldırgan olmadığımız için bunu yapmadık. Biz işgalci değiliz, biz toprakları kurtaran insanlar ve ülkeyiz. İşimiz buydu ve savaşımız da adaletliydi. Savaşımız özgürlük savaşıydı. Savaşı kendi topraklarımızda, adaletin yeniden sağlanması için yaptık. Böylece bu açıdan bakıldığında, bizim şimdi Ermenistan-İran sınırını kesmeyi planladığımızla ilgili tüm bu sözler tamamen asılsızdır. Bunu herkes bilir. Bu arada, son beş yıl içinde Ermenistan Zengezur koridorunun açılmasına engel olurken biz İran Hükümeti ile yine hükümetlerarası anlaşmaya vardık ki, İran topraklarında ek bir yol yapılacak ve ona Araz nehri adı verilmişti – “Araz koridoru”. Azerbaycan, Ermenistan’dan dolanmak için Araz nehri üzerinde bir köprü inşaatına önemli miktarda yatırım yapıyor. Haritaya bakarsanız, bunun zor olmadığını görürsünüz. Siz sadece Ermenistan-Azerbaycan sınırına ulaşıyorsunuz, sonra sola dönüyorsunuz, nehir üzerinde köprü inşa ediyorsunuz ve İran topraklarında 40 kilometre gidiyorsunuz, sonra yeniden Nahçıvan’a giriyorsunuz. Böylece bu proje artık uygulama aşamasındadır. Ermenistan’dan geçen koridor açıldığında bizim iki yolumuz olacak, yükleri ulaştırmak için daha fazla imkanımız olacak – bir yol İran’dan, diğer yol Ermenistan’dan. İran hükümetindeki meslektaşlarımızla ayrıca nehrin diğer kıyısında, İran topraklarında demiryolu inşasının gerekliliği de tartışıldı. Böyle olursa, İran o yolu inşa edecek ve yüklerin bir kısmı İran’dan geçecek. Daha önemlisi, yanlış tavsiyeler veren bazı danışmanlar da anlamıyorlar ki…

Muhabir: Yine aynı danışmanlar mı?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Bu sadece Azerbaycan ile Azerbaycan arasında değil, sadece Doğu ile Batı arasında değil, aynı zamanda Kuzey ile Güney arasında bağlantıdır. Bugün Güney-Kuzey koridoru…

Muhabir: Aslında bunu soracaktım. Evet, sorabilir miyim?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet.

Muhabir: Zengezur koridoru İran’daki mevcut Kuzey koridorunu etkiler mi?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, bu sadece destek olacaktır. Çünkü önceden planlanan ve projelendirilen Kuzey-Güney koridoru Kuzey’den, Kuzey Avrupa’dan, Rusya’dan, Azerbaycan’dan, İran’dan, Basra Körfezi’ne düz bir hat üzerinden geçiyor. Haritaya bakarsanız, o Azerbaycan topraklarından ve kısmen Hazar Denizi kıyısından geçiyor.

Muhabir: Bu yollar bir noktada birleşiyor mu?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, şu anda öyle. Yani bu tamamen Azerbaycan topraklarında inşa edilmiş gerçek Kuzey-Güney koridorudur. Rusya sınırından İran sınırına kadar demiryolu ve ana yollarla bağlantımız var. Eksik kısım İran topraklarındadır. Onlar yaklaşık 150 kilometrelik veya daha fazla bir kısmı inşa etmek zorundalar. Ancak bu zaman alacak, belki birkaç yıl. Peki, Kuzey ile Güney arasındaki bağlantılar nasıl kurulacak? Zengezur’dan geçebilir. Haritayı gözünüzün önüne getirirseniz, bu yol Kuzey Avrupa’dan Rusya’ya, Azerbaycan’a, sonra Azerbaycan’dan Zengezur’a gidebilir, Nahçıvan’a girebilir – ve oradan bizim İran ile demiryolu bağlantımız var – ve onunla Basra Körfezi’ne ulaşılabilir. Yani aslında Zengezur koridoru sadece Doğu-Batı değil, aynı zamanda Kuzey-Güney ulaşım koridoru olacak. Böylece Rusya’dan Azerbaycan’a, İran’a giden Kuzey-Güney güzergahının yanı sıra başka bir güzergahımız olacak – Rusya’dan Azerbaycan’a, Ermenistan’a, Nahçıvan’a ve İran’a. Böylece düşünüyorum ki, tüm bölge için herkesin kazanacağı bir durum oluşacak ve kimse bundan zarar görmeyecek. Sorunuza dönersek, biliyorum ki İran Hükümeti bunu anlıyor ve Azerbaycan tüm bölge ülkeleri arasında bölgesel iş birliğini güçlendirmek için her şeyi yapacak.

Muhabir: Diğer tarafta Rusya da var. Azerbaycan uçağının vurulmasıyla ilgili ilişkiler artık eskisi gibi değil. Şu anda bununla ilgili Moskova ile diplomatik ilişkiler yeniden gözden geçirilecek mi?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Azerbaycan’ın sivil uçağının Rusya tarafından vurulması ve Rus yetkililerin buna tepkisi ülkemizde büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü yarattı. Öncelikle, uçağa ateş açılmaması gerekiyordu, çünkü Rusya havaalanlarında drone saldırıları olduğunda özel bir rejim ilan edilir. Bu rejim “halı” yani Rusça “kavyor” olarak adlandırılır. Drone saldırısı olduğunda tüm uçaklara uyarı gönderilir ve geri dönerler. Bahsi geçen uçak kazadan iki hafta önce Rusya’nın aynı şehrine uçan diğer uçağımız benzer bir durumla karşılaşmış, zamanında uygun uyarı verilmiş ve o uçak geri dönmüştü. Bu sefer bu sinyal verilmedi. Uçak vurulduktan sonra sinyal verildi. Bunu sadece soruşturmayı yürütecek kişileri yanıltmak için yaptılar. İki defa ateş açıldı. Yalnız pilotların profesyonelliği ve cesareti uçağın yere düşmesini engelledi. Neyse ki uçak Rusya”da değil, Kazakistan”da indi. İnişten sonra kaza meydana geldi. Bazı yolcular sağ kaldı, ifadeler alındı. Uçakta, gövdeye giren şarapnellerden yaralanan iki kişi var. Uçağın enkazı da bulunuyor ve ben hemen ekibi oraya gönderdim. Uzak değil, uçuş sadece 40 dakika sürdü. Ekibimiz hemen oraya gitti ve her şeyi kaydetti. İnternette bulabilirsiniz. Gövdenin her yerinde şarapnel delikleri vardı. Uçak Rusya’nın hava savunma sistemi tarafından vuruldu. Özetle, öncelikle uçağın vurulması olmamalıydı ve bu trajik bir hata idi.

Size bir örnek daha verebilirim, İkinci Karabağ Savaşı’ndan. Savaşın son gününde – 9 Kasım’da Azerbaycan tesadüfen sınırına yaklaşan Rus helikopterini vurdu, oysa orada olmaması gerekiyordu. Çünkü otuz yıl boyunca Rus helikopterleri Ermenistan topraklarından Azerbaycan sınırına yaklaşmamıştı. Helikopter Ermenistan’dan uçuyordu. Helikopteri vuranlar için açık ve netti ki, Ermeni helikopteri sınırımıza giriyor, bu yüzden onu vurdular. O gün ben hemen Rusya Cumhurbaşkanı’nı aradım ve özür dileme niyetimi bildirdim. Ölen pilotların ailelerine ve Savunma Bakanlığı’na derhal tazminat ödedik. Soruşturma başlattık ve bu trajik hataya sebep olanlar sorumlu tutuldu. Ancak Rusya’dan böyle adımlar görmedik. Böylece 9 Kasım’da yaşanan bu trajik olay ve davranışımız Azerbaycan’a karşı aynı tutumun gösterilmesine hazırlık oldu, çünkü iki ülke birbirini dost olarak tanımlıyor. Ama bu çok şaşırtıcıydı. O zamana kadar ne olduğunu söylemediler. Bu elbette ikili ilişkilerimizde ciddi bir meseledir ama biz ilişkileri germek istemedik. Evet, bu halkımızı hayal kırıklığına uğrattı, öfkelendirdi ve üzdü. Biz bekliyoruz, soruşturma er ya da geç bitecek. Ancak sonrasında Rusya’da Azerbaycanlılara yönelik sebepsiz saldırılar başladı. İki kişi öldürüldü ve işkenceye maruz kaldılar. Sonra resmi açıklamaya göre, kalp krizi geçirerek öldükleri bildirildi. Hatta denildi ki, 20 yıl önce suç işlemişlerse bile onlar insandır ve böyle muamele görmemeliler. Bu ne tür bir tutumdur? Aralarında Azerbaycan vatandaşı ve Azerbaycan kökenli Rus vatandaşları da vardı. Bu halkımıza karşı benzeri görülmemiş bir davranıştı. İlişkilerin bozulmasından biz sorumlu değiliz. Biz sadece yapıcı ve yasal yoldan cevap veriyoruz, ama bize karşı herhangi bir saldırı, saygısızlık ya da hakaret karşısında asla sessiz kalmayacağız.

Muhabir: Küçük bir sorum var. Bu ilişkilerden sonra, Azerbaycan’ın yapmaya çalıştığı şeylerin önünü almak için Rusya’nın herhangi bir hareket yapmasından korkuyor musunuz? Coğrafya, koridorlar ve benzeri konuları kastediyorum.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Rusya’nın Ermenistan’da askeri üssü ve birkaç bin kişilik askeri var. Aynı zamanda Ermenistan’ın İran ve Türkiye sınırları Rus sınır birlikleri tarafından korunuyor. Azerbaycan topraklarında ise tek bir Rus askeri yok. Dolayısıyla Ermenistan’da ne olacağını bilmiyorum. Ama ben bu olumsuz senaryo üzerine düşünmek istemiyorum.

Muhabir: İzin verin, Orta Doğu’dan geldiğim için Orta Doğu’ya geçeyim. Siz aynı zamanda Orta Doğu ile İsrail arasında arabuluculuk yaptınız. Suriye’ye doğal gaz tedariki için destek verdiniz. Sorunum şu: İsrail ile Suriye arasında yaşanan gelişmeler ve sizin aracılığınızla atılan adımlar, bu iki ülke arasında gerilimin azaltılmasına yol açacak mı?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: İsrail ile Suriye arasında ilişkilerin normalleşmesi için imkanların olduğunu düşünüyorum. Öncelikle, sizin Suriye’ye doğal gaz tedarikiyle ilgili yorumunuza değinmek isterim. Biliyorsunuz, Beşar Esad hükümetiyle 10 yıldan fazla süredir herhangi bir ilişkimizi kesmiştik. Onlar Azerbaycan’a karşı çok adaletsiz davranmış, Ermenistan tarafını desteklemişlerdi. Bu bizim için çok garipti çünkü işgal yıllarında Müslüman ülkelerden çok güçlü destek almıştık ve İslam İşbirliği Teşkilatı her zaman yanımızda oldu. Azerbaycan İslam dayanışlığı ilkelerine çok değer veren bir ülkedir. Dolayısıyla Ermenistan’la – mescitleri yıkan, orada domuz ve inek besleyen bir ülkeyle aynı safta olmak kabul edilemezdi. Hem Beşar Esad’ın ekibi hem de bizim ekibimiz 10 yıl boyunca tüm ilişkileri kestik. Suriye’de yeni hükümet iktidara geldiğinde bunu büyük bir sevinçle karşıladık ve destekledik. Bu yıl nisan ayında Türkiye’de Ahmed el-Şaraa ile görüşmem oldu ve onu ziyaret için davet ettim. O da Azerbaycan’a resmi ziyaret gerçekleştirdi. Suriye’ye insani yardım yapmaya başladık. Onlar için nasıl faydalı olabiliriz, ne yapabiliriz diye Başbakan yardımcısının başkanlığında büyük bir heyet gönderdim. Uzun yıllar acı çekmiş bu ülke ve halkı için sadece barış istiyoruz. Onların barış içinde yaşamalarını ve orada kalkınmayı görmek istiyoruz. İşler başladı. Sonra elektrik sıkıntısı gündeme geldi ve nasıl yardım edebileceğimizi düşünmeye başladık. Suriye’ye doğal gazın elektrik enerjisine dönüştürülmesi için Azerbaycan, Suriye, Türkiye ve Katar arasında dört taraflı anlaşma yaptık. Bu sürecin açılış töreni 2 Ağustos’ta yapıldı. Azerbaycan gazı Türkiye üzerinden Suriye’ye veriliyor ve Katar hükümeti bunun için maddi destek sağladı. Şu an için 1,2 milyar metreküp gazın Suriye’ye tedariki üzerinde anlaşıldı. Ancak onlara daha fazla gaz gerekiyor. Bu yüzden gelecekte gaz miktarını artırabiliriz, böylece daha az kıtlık yaşanır. Bu arada Suriye ile İsrail yetkilileri arasında görüşmeler bizim aracılığımızla gerçekleşti. Çevremizde barış olsun istiyoruz. Savaş ve saldırıdan zarar görmüş bir ülke ve halk olarak biz, mülteci olmanın, evsiz kalmanın, gaz, elektrik, su ve yiyeceğe erişememenin ne demek olduğunu iyi biliyoruz. Uzun yıllardır bağışçı ülke olarak faaliyet gösteriyoruz. Yaklaşık 80-100’den fazla ülkeye mali ve insani destek sağlıyoruz. Amacımız sadece normalleşme sürecine ve İsrail ile Suriye arasında öngörülebilir bir durum yaratmaya yardımcı olmaktır. Eğer bunun için biraz da olsa katkı verebildiysek memnunuz. İlişkilerin normalleşmesi için potansiyel olduğunu görüyoruz ve bu da Orta Doğu’ya barış ve öngörülebilirlik katacaktır.

Muhabir: İsrail, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstererek bu normalleşmeye onay verdi mi?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, kesinlikle. Azerbaycan, toprak bütünlüğünün ihlalinden zarar gören bir ülke olarak tüm ülkelerin toprak bütünlüğünü destekler. Bizim bu konudaki duruşumuz nettir. Tekrar Azerbaycan-Rusya ilişkilerine dönecek olursak, biz Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin ilk günlerinden itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekledik ve desteklemeye devam ediyoruz. Elbette Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğü her türlü ilişki için bir numaralı ön koşuldur. Burada sadece hukuki açıdan bütünlükten ve sınırların kontrolünden bahsetmiyoruz, fiziksel birlikten söz ediyoruz. Ülkenin merkezi bir sistemi, en azından siyasi kurumlarla işleyen bir sistemi olmalıdır. Biz ayrılıkçılığın her türlüsüne karşıyız; ister Karabağ’da, ister Suriye’de, ister dünyanın herhangi başka bir yerinde olsun.

Muhabir: Tabii ki, Azerbaycan’ın sizin liderliğinizde bu arabuluculuk sürecinde önemli bir rol oynadığını anlıyoruz. Peki, Türkiye ve İsrail hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bu iki ülke arasındaki arabuluculuk faaliyetlerinizden bahsediyorum. Bildiğiniz gibi, Kürt meselesi Türkiye için önemli bir endişe kaynağıdır. Türkiye ile İsrail arasındaki mevcut arabuluculuk süreci hakkında ne diyeceksiniz?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Normalleşme için imkan oluştuğunu gördüğümüzde yardımcı olmaya çalışıyoruz. Türkiye ile İsrail arasında normalleşmenin ilk aşamasında Azerbaycan’ın rolü her iki ülke tarafından takdir edildi. Bilirsiniz ki İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirdi. İki ülke arasında ortak bir dil bulunmasından memnun olduk. Şu anda ise Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler her zamankinden daha gergin. Bu nedenle, bizden yardım istenirse bunu yaparız. İstenmezse, belki sadece ortak bir dil bulmaya yardımcı olmak için çok fazla kamuoyuna yansıtmadan diplomatik çabalar gösteririz. Çünkü en önemli olan güvenliktir. Güvenliğin değerini çok iyi biliyoruz. 30 yıldan fazla süredir savaş ortamında, farklı savaş koşullarında yaşadık. Bu durum sizi tamamen bu meseleyle ilgilenmeye zorlar.

Cumhurbaşkanı olarak 17 yıl boyunca, – Cumhurbaşkanı seçilmemden Karabağ’ın kurtarılmasına kadar, – bu benim için birinci, ikinci, onuncu öncelikli meseleydi. Gecesi gündüzü bununla meşguldüm. Bu sadece benim değil, tüm ekibin dikkatini belki daha hızlı ve etkili yapılabilecek diğer konulardan alıyordu. Böylece her türlü potansiyel tehdit, hatta fiziksel çatışma ihtimali, insanlara, ülkelere, onların ekonomilerine, kredi notlarına – her şeye zarar verir. Tecrübemize dayanarak, çünkü işgal altında olma, zafer kazanma, savaş hali yaşama ve şimdi barışı sağlama tecrübemiz var, bunu nasıl yapacağımızı biliyoruz. Ayrıca, çeşitlendirilmiş dış politika yönelimlerimiz Azerbaycan’ı olayların merkezinde olmaya imkan veriyor. Çünkü bugün az sayıda ülke zor durumda olanlarla samimi şekilde konuşabilir. Biz bunu yapmaya hazırız. Ümitliyiz ki bu işe yarayacak. Ancak tabii ki kendimizi kimseye zorla kabul ettirmiyoruz. Sadece bizden talep edildiğinde gerekeni yapıyoruz.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, size iki kısa sorum olacak. Şu anda Azerbaycan Orta Doğu’da önemli bir rol oynuyor. Bu rol sadece Azerbaycan’ın doğal gazıyla ölçülmüyor. Sorunum daha çok Avrupa ve Doğu ülkelerine iletilen Azerbaycan doğal gazı ile ilgili. Mümkün müdür ki Azerbaycan doğal gazı bazı Arap ülkelerine ulaştırılarak oradaki genel duruma katkı sağlasın? Genel olarak Arap ülkeleriyle ilişkileriniz nasıl?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Enerji konusunda, evet, haklısınız, doğal gaz için ana hedefimiz Avrupa’dır. 10 Avrupa ülkesine gaz sağlıyoruz. Bunların 8’i Avrupa Birliği üyesidir. Böylece Azerbaycan gazı bu ülkeler için enerji güvenliğinde gerçekten önemli bir rol oynuyor ve bu rol artacak. Yakın geleceğe dair planlarımızı da açıkladım. 2030 yılına kadar şu an sahip olduğumuzdan 8 milyar metreküp daha doğal gazı güvenle temin edeceğiz. Konu, bu gazın nasıl ve hangi yönde kullanılacağıdır.

Tabii ki doğal kaynaklarımızla Orta Doğu’ya girmek bizim için yeni bir deneyimdir. Daha önce de belirttiğim gibi, Suriye’ye gaz hacmini artırabileceğimizi düşünüyoruz. Ayrıca Arap Gaz Boru Hattı ya da başka ticaret yollarıyla diğer ülkelere gaz sağlayabiliriz. Enerji kaynaklarının ticaretini de yapıyoruz. Petrol ve gaz satmanın yanında uluslararası ticaretçi olarak da faaliyet gösteriyoruz. Potansiyelimiz tahmin edilenden daha büyüktür. Bu açıdan bence bu önemli bir faktördür.

Orta Doğu ülkeleriyle, özellikle Körfez İşbirliği Ülkeleriyle ilişkilerimiz dostane ve sonuç odaklıdır. Bu ülkelerle çok güçlü ortaklığımız var. Ayrıca, yenilenebilir enerji alanında başlıca yatırımcılarımız Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’dan şirketlerdir. Onlar ana yatırımcılarımızdır ve yatırım yapmaya devam ediyorlar.

Yenilenebilir enerji potansiyelimizin küçümsenmemesi gerekir. İmzalanan anlaşmalara ve BAE, Suudi Arabistan, Çin’den yapılan yatırımlara dayanarak, 2030’a kadar 6 gigavat güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesine ulaşmayı planlıyoruz. Ayrıca Karabağ’da aktif olarak hidroelektrik santralleri inşa ediyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 300 megavat enerji elde ettik. Böylece bu, Azerbaycan ile Körfez İşbirliği Ülkeleri arasındaki ilişkilerin önemli bir parçasıdır. Çünkü hem fosil yakıtlarımız var hem de yenilenebilir enerji üzerinde aktif çalışıyoruz. Birlikte pek çok iyi proje gerçekleştirebiliriz. Ayrıca, BAE’nin önemli enerji şirketi ADNOC, Hazar Denizi’ndeki en büyük gaz sahalarımızdan birinin hissedarıdır. Aynı zamanda devlet şirketimiz SOCAR, BAE’de petrol üretimi projelerinin hissedarıdır. Şu anda geniş bir işbirliği portföyü üzerinde aktif bir çalışma içerisindeyiz. Siyasi ilişkiler mükemmeldir. Ana odak noktası enerji ve diğer alanlarda – otelcilik, turizm, tarımda pratik yatırım projeleridir. Birçok proje gerçekleşme aşamasındadır. Örneğin, Suudi Arabistan’ın önde gelen şirketlerinden biri Hazar kıyısında su arıtma tesisi inşasında ortak seçildi. Bu hem tarım hem de insanlar için birçok imkan yaratacaktır. Bu, dış politika gündemimizin önemli bir parçasıdır. Söyleyebilirim ki Körfez ülkeleriyle işbirliği dış politika önceliklerimizden biridir.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, ayrıca Azerbaycan’ın Güney Kafkasya bölgesindeki önemi hakkında. Ülkenizin bölgesel süreçlerde önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Azerbaycan, Sünni ve Şii toplumlar arasında iyi ilişkilerin kurulması yönünde herhangi bir adım atabilir mi?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Bildiğiniz gibi, Azerbaycan toplumunda tüm mezheplerden olan Müslümanlar bir aile gibi yaşıyorlar. İslam’ın farklı kolları arasında hiçbir ayrımcılık olmadı.

Muhabir: Burada değil, genel olarak.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet.

Muhabir: Bir platform olarak, siz arabulucu olarak.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Tamamen haklısınız. Bu tecrübemize dayanıyor, sadece sloganlara veya açıklamalara değil. Çünkü birçok açıklama yapılabilir, ancak meseleyi özü, Azerbaycan’da bu sorunların nasıl çözüldüğüne bakmalısınız. Bizim için öncelikle milli, etnik kimlik gelir. İkinci olarak ise vatandaşlık. Ya da olabilir ki, vatandaşlık birinci sıradadır, etnik kimlikle birlikte. Azerbaycanlıların büyük çoğunluğu için mezhep meselesinin yeri yoktur, hatta yüzde yüz bile değil. Azerbaycanlılar etnik grup olarak İslam’ın çeşitli kollarından mensuplardan oluşur. Ancak hepimiz etnik kökenimiz, dilimiz ve devletimizle birleşmişiz. Sadece Müslümanlar değil, Azerbaycan’da diğer dinlerin mensupları da kendilerini aynı şekilde hissediyorlar. Bağımsızlık döneminde bu alanda yaptığımız çalışmalar, bu olumlu eğilimleri güçlendirmeye yönelik olmuştur. Azerbaycan, Şii ve Sünni Müslümanların aynı anda aynı camide ibadet ettikleri az sayıdaki ülkelerden biridir. Biz ayrım yapmıyoruz. Düşünüyoruz ki, Müslüman dünyası için en büyük tehlike mezheplere bölünmektir. Müslüman dünyasına en büyük zararı mezhep ayrılığı propagandası yapanlar verir. Biz birlik olmalıyız. Biz Müslümanız ve bizim için bir numaralı mesele budur. Her türlü dış müdahaleden tamamen bağımsızız. Çünkü sadece değerlerimizi savunmuyoruz, aynı zamanda ideolojik olarak da kendimizi her türlü müdahaleden, Müslümanlar arasında nefret tohumu ekme çabalarından korumalıydık. Bu, Müslüman dünyasında yüksek takdir görüyor.

Benim Müslüman devletlerin önde gelen dini liderleriyle yaptığım çok sayıda görüş, İslam dünyasında hem siyasi hem dini alanda rolümüzün yüksek takdir edildiğini gösteriyor. Biz gösteriyoruz ki, bu mümkündür ve başarılı bir hikaye sergiliyoruz. Burada barış, istikrar ve huzurun var olduğunu gösteriyoruz. İnsanların buna ihtiyacı var. İnsanlar barış içinde, mutlu yaşamak, çocuklarını yetiştirmek ve çalışmak, başlarına bomba düşecek ya da yaşadıkları yere bomba konacak diye korkmamaya ihtiyaç duyuyorlar.

Kültürlerarası diyalog alanında da çok iş yapıyoruz. İki yılda bir düzenli olarak kültürlerarası diyalog uluslararası konferansları düzenliyoruz. Bu konferanslarda sadece Müslümanlar için değil, tüm dinler için önemli olan konuları tartışıyoruz. Bu açıdan rolümüz, burada yaptığımız çalışmalara dayanıyor ve bunu başka yerlerde nasıl yapabiliriz düşüncesindedir. Bence bugün Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğunun siyasi çevrelerinde – benim birçok cumhurbaşkanı ile bağlantım var – herkes anlıyor ki, Müslümanlar birlik olmalıdır ve mezheplere bölünme birliğimiz için tehdittir.

Muhabir: Yani siz Körfez ülkelerinin “refah için barış” anlayışını destekliyorsunuz.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Doğrudur.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, Trump ile görüşme yaptınız. Ben onu Amerikan başkanları arasında istisnai bir kişilik olarak görüyorum. Görüşmede sizi en çok etkileyen ne oldu? Gerçekten onun adaylığını Nobel Barış Ödülü için önerecek misiniz?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, doğru, Ermeni meslektaşımla birlikte Başkan Trump’ın Nobel Barış Ödülü’ne adaylığını önerdik. O gerçekten buna layıktır. Washington’daki açıklamalarımda da belirttiğim gibi, birkaç ay içinde Afrika’da, Asya’da, Güney Kafkasya’da mucize yarattı. Bu onun karakteri, doğasıdır. O barış istiyor. Batı liderlerinin geleneksel imajından tamamen farklı bir kişiliktir. Çok şefkatlidir. Tüm hediyelerini, hatta planlanandan daha fazlasını vermeye yetecek kadar cömerttir. Gerçekten takdire şayan biridir. Bu benim onunla ilk görüşmemdi, ancak bir politikacı olarak ona bakışım her zaman pozitif oldu. İlk başkanlık döneminde bile – ancak o zaman görüşme imkanımız olmadı, özellikle “derin devlet” temsilcileri tarafından seçim hilesiyle seçilmekten alıkonuldu – zaferi elinden alındı. Postayla gönderilen oy pusulaları ile ilgili görüşleri tamamen doğrudur. Çünkü Amerikan yönetimleri hep dünyaya nasıl yaşanması, demokrasinin nasıl kurulması, seçimlerin nasıl yapılması gerektiğini anlatmayı sever. Ama kendileri Başkan Trump’ı seçilmekten alıkoyup ona karşı büyük seçim hilesi yaptılar. O başkan olmadığı sürece çok onurlu davrandı. Cesaret ve onur göstererek Amerika’da yeniden iktidara döndü. Bataklıklarda – USAID, Radio Liberty, Washington Post, New York Times, Wall Street Journal, Newsweek gibi sahte haber kaynaklarının tamamı onun aleyhindeydi. Bana nasıl saldırıyorlarsa, ona da aynı şekilde saldırıyorlardı. Belki aynı düzeyde değildi ama aynı tarzda söylentiler yayıyorlardı.

Muhabir: Biden döneminde olduğu gibi.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet.

Muhabir: 907 sayılı yasa yürürlükte tutuldu…

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Evet, tamamen öyle. Biden “907 sayılı düzeltmeyi” yeniden uygulamaya başladı. 2001’de durdurulmuştu. Neden? Çünkü Afganistan’da onlara ihtiyacı vardı. Hava sahamıza, denizimize ihtiyaçları vardı. Demiryoluna ihtiyaçları vardı. Amerika lojistiğine ve taşımacılığa çok önemli destek verdik. Biden Afganistan’dan çekilir çekilmez bize yeniden yaptırım uyguladılar. Nasıl böyle nankör olunabilir?! Böylece onlarla tüm ilişkilerimizi kestik. Biden yönetimi ile ilişkiler sıfıra indi. Bu bir felaketti. Trump ise tamamen farklıdır. Eminim ki, o sadece Amerika’yı yeniden güçlü yapacak biri değil, Amerika’yı refah, özgürlük ve kalkınma sembolü olduğu tüm dönemlerde olduğu gibi, ülkeyi yeniden insanların hayran olduğu bir yer haline getirecek. Altı ay içinde bu kadar mekâna barış getirebildiyse, eminim bunu yapacaktır. Ama sistem ona karşı güçlü direnç gösteriyor. Ayrıca beni en çok etkileyen şeylerden biri de, özellikle suikast girişimi sırasında kendisini nasıl savunduğuydu. Bu rol yapılamaz. Hiçbir konuşma yazarı ya da siyasi danışman böyle bir tepki veremez. O cesur bir insan ve büyük liderdir. Gerçekten gurur duyuyorum ki, o bana dost olarak yaklaşıyor.

Muhabir: Sayın Cumhurbaşkanı, son olarak bir soru. Türk dilli devletler arasında Azerbaycan önemli rol oynuyor. Siz bu rolü nasıl görüyorsunuz? Gelecekte Azerbaycan kendi bölgesinde ve komşularında rolünü nasıl görüyor?

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: Türk Devletleri Teşkilatı şu anda büyük bir potansiyele sahiptir. Azerbaycan sürekli bu kurumu güçlendirmeye kararlıdır. Bu, başlangıçta bir nevi danışma grubu, konsey, ülkeler grubu olarak faaliyet göstermeye başlamış, ardından dönüşüm geçirmiştir. Çok büyük bir potansiyele sahiptir.

Türkiye ile çok yakın ilişkilerimiz var ve bu ilişkiler şu anda 2021 yılında Şuşa’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile imzaladığımız, bizi askeri ve siyasi müttefik yapan Bildiriye dayanmaktadır. Bu, hukuki açıdan sadece iki ülke için değil, tüm Türk dünyası için önemli bir unsurdur. Geçen yıl Özbekistan ile müttefiklik ilişkileri hakkında bir Anlaşma imzaladık. Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı’nın diğer üyeleriyle stratejik ortaklık anlaşmalarımız veya bildirilerimiz var. Böylece bu büyük bir potansiyeldir.

Bizi köklerimiz birleştiriyor ve bu da teşkilatı nadir kılıyor. Çünkü diğer uluslararası kuruluşlara bakarsanız, onların tamamını değil, belki de bir kısmını ortak etnik grup birleştirir. Evet, biz farklı halklarız, ama hepimizin kökleri ortaktır ve bu da Türk etnik kimliğimizden kaynaklanır. Ülkelerimizin nüfusu artıyor ve bu da her ülke için önemli bir faktördür. Ekonomik kalkınma ile desteklendiğinde ise bu bir avantajdır. Ülke fakir olduğunda bazen bunun olumsuz sonuçları olur. Ama bizim ülkelerimiz fakir değildir. Her ülke olmasa da, çoğumuz doğal kaynaklara sahibiz.

Geniş bir coğrafyamız var. Türkiye küresel ölçekte lider bir askeri güçtür ve Türkiye ordusu NATO içinde ABD’den sonra ikinci sıradadır. Azerbaycan Ordusu da kendini sadece geçit törenlerinde değil, savaş meydanında kanıtlamıştır. Ayrıca lojistik alanında da durum böyledir. Bugün koridorlardan bahsedildiğinde, bizden geçemezsiniz. Siz bizim topraklarımızı, tesislerimizi kullanabilirsiniz. Aynı zamanda önemli olan, teşkilatın tüm üyelerinde siyasi istikrar, birbirleriyle ve hepsi arasında dostane ilişkilerin olmasıdır. Bu da teşkilatı gerçekten nadir kılar. Bu yüzden biz onu somut projelerle, yatırımlarla, enerji, taşımacılık ve kültür projeleriyle güçlendirmeliyiz. Bu nedenle gelecekte bu teşkilatı önemli küresel aktörlerden biri olarak görüyorum. Yani amacımız uluslararası arenada rol alabilen, sadece iç meselelerle ilgilenmeyen bir küresel oyuncu olmak, ayrıca uluslararası arenada istikrar sağlayan, olumlu rol oynayan ve komşular için fırsatlar yaratan bir güç olmaktır. Böylece biz, böyle geniş bir coğrafyada kimseye tehdit oluşturmayan, ancak birçokları için fırsat kabul edilen güçlü bir birlik kurabileceğimizi gösterebiliriz.

Muhabir: Söyleşimizin sonunda size samimi teşekkürlerimizi sunuyoruz. Al Arabiya kanalında sizi görmekten çok memnun olduk. Sayın Cumhurbaşkanı, çok teşekkür ederiz. Değerli izleyiciler, özel programımız burada sona eriyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile Azerbaycan’ın başkentinde röportaj yaptık.

media-ads-468x60

Döviz Hesaplayıcıwidget-title-icon

Veriler CBAR'dan alınmıştır: 27.08.2025

media-ads-160x600
media-ads-160x600