Cumhurbaşkanı Aliyev: "Washington görüşmeleri hatta sonuç vermese bile, ilerleme işaretleri görebiliriz"

Bugün ADA Üniversitesinin organizatörlüğü ile Şuşa’da ulu önder Haydar Aliyev’in doğumunun 100. yıldönümü dolayısıyla “Büyük Avrasya Jeopolitiğinin Oluşumu: Geçmişten Bugüne ve Geleceğe” konulu dördüncü uluslararası konferans düzenlendi.

Konferansa Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de katıldı.

Cumhurbaşkanı Aliyev, konferansta yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Ermenistan barış istemiyorsa, barış olmayacak. Barış anlaşmasını imzalamayan ülkeler olduğunu tarihten biliyoruz. Bu, ne Ermenistan ne de bölge için iyi olacak. Tabii Azerbaycan için de iyi olmayacak. Bu nedenle biz hala onların mantıklı davranmalarını, eski Minsk Grubu faaliyette olduğu dönemde işgal sırasında kullandıkları taktikleri kullanmamalarını umuyoruz.

Bu arada Minsk Grubu 28 yıl içinde hiçbir sonuç elde etmemiştir. Bunun temel nedeni, Ermenistan’ın toprakları geri vermek istememesiydi.

İşgal döneminde Minsk Grubu Azerbaycan’da pek de popüler değildi. Şimdi ise faaliyetini durdurduğu için biz bu konuyu derinlemesine müzakere etmemeliyiz. İhtilafın barış yoluyla çözülememesinin ana nedeni buydu, Ermenistan bunu istemiyordu.

Ermenistan ihtilafın barış yoluyla çözümünü istemiyordu. Onlar, durumun olduğu kalmasını ve onu dondurmak istiyorlardı. İşgali meşrulaştırabileceklerini düşünüyorlardı.

Ermeniler, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüyle ilgili taviz vereceğini düşünüyorlardı. Uluslararası sponsorlarının her zaman yanlarında olacağını ve onlar için mücadele edeceklerini düşünüyorlardı. Lakin yanlış düşünülmüş bir adımdı. Onlar yanılıyordu.

Otuz yıllık işgal onlara herhangi bir avantaj sağlamadı. Aksine, bölgesel kalkınma süreçlerinden tecrit edildiler. Onlar gerçekten de bağımsız bir ülke olma şanslarını kaybettiler.

Şimdi kendilerine yeni bir sahip veya sahipler arıyorlar. Ancak tarih onlara bir ders vermeli. Bunu anlayacaklarını umuyoruz.

Ermeni mevkidaşımla yaptığım görüşmelerde barış anlaşmasının öncelikle onların çıkarlarına hizmet ettiğini anlatmaya çalıştım.

Barış anlaşmasıyla ilgili müzakerelerin başlatılmasını teklif eden de Azerbaycan olmuştur.

İkinci Karabağ savaşı sona erdiğinde, bundan sonra ne olacağını pek kimse bilmiyordu. Çünkü üçlü bildiri bir ateşkes anlaşması değil. Aynı zamanda bir barış anlaşması da değil. Yani bundan sonra ne olacağı büyük bir soru işaretiydi.

Böylece biz girişimde bulunduk, entegre bir Güney Kafkasya, bölgesel işbirliği, ilişkilerin normalleşmesi için bir gelecek vizyonu ortaya koyduk. Bu nedenle barış müzakerelerini başlatma girişiminde bulunduk. Hiçbir yönden ses çıkmadı. Bir süre bekledikten sonra tamamen uluslararası hukukun norm ve ilkelerine uygun beş ilke teklifinde bulunduk. Ermenistan resmen ya bu ilkeleri reddetmeli ya da kabul etmeliydi. Reddetselerdi bu, yine onların yapıcı olmadığını gösterecekti, çünkü bu ilkelerde uluslararası hukuka aykırı hiçbir şey yoktu. İlkelerin kabul edilmesi ise psikolojik açıdan, normal davranış sergilemeyi kabul etme açısından muhtemelen onlar için zordu. Daha sonra Ermenistan’ın ciddi müzakerelere katılma konusundaki isteksizliği nedeniyle uzun bir ara verdik.

Biz onlara (Ermenistan’a) barış anlaşmasının taslak versiyonunun dört nüshasını, dört yeni versiyonunu gönderdik. Onlar kendi görüşlerini bildirdiler. Onların son yorumunu kırk günden fazla bir süreydi bekliyorduk. Bu yorumu sadece bir hafta önce aldık. Bu, Washington’daki görüşmeden önceydi çünkü zaten Washington’daki görüşmenin anlamsız olduğunu anladılar.

Bu yorumlarda halen Azerbaycan’a yönelik toprak iddiaları görüyoruz. ABD ve Avrupa Birliği yetkilileriyle yaptığım çok sayıda görüşmede, Ermenistan ve ABD için burada iki yönlü bir yaklaşım olması gerektiği biliniyordu. Birincisi, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleştirilmesi, ikincisi ise Azerbaycan hükümeti ve Karabağ’ın Ermeni toplumu ile müzakereler. Bu nedenle var olmayan Dağlık Karabağ’ı barış anlaşması metnine dahil etmeye yönelik her türlü girişim verimsizdir.

Ermenistan’ın yapıcı olmasını umuyoruz. Eğer yapıcı olmazlarsa, diplomatik tedbirler dışında herhangi bir tedbire başvurmayı düşünmüyoruz. Bu kadarı bizim için yeterli. Bu yüzden barış olmayacak, iletişim bağlantıları açılmayacak. Onlar yine izole olacaklar ve bu yeni jeopolitik konfigürasyonda kendilerine bir yer bulmak zorunda kalacaklar.

Çünkü tüm jeopolitik durum – sadece bölgeden değil, küresel durumdan bahsediyoruz – değişti. Bizim orada kendimize ait yerimiz var. Bu yer çok istikrarlı ve gittikçe güçleniyor. Fakat onlar için büyük bir çağrı olacak. Umarım Washington görüşmeleri hatta sonuç vermese bile, ilerleme işaretleri görebiliriz.”

www.yenicag.info

433