Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
“Aziz Milletim, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum. Grup toplantımızın ülkemiz ve partimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Geçtiğimiz Pazar günü, 3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinin 17’nci yıldönümüne ulaştık. Bu seçimlerde AK Parti, yüzde 34,3 oy oranı elde ederek, Meclis’te 3’te 2’ye yakın bir çoğunlukla, 363 milletvekiliyle tek başına iktidara geldi. Aradan geçen 17 yılda Türkiye’yi nereden nereye getirdiğimize baktığımızda, gerçekten göz kamaştırıcı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Üstelik bu 17 yıllık dönemde Türkiye, vesayetle mücadeleden envai çeşit terör saldırısına ve ekonomik sabotajlara kadar pek çok sıkıntıyla da yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Vesayet odakları, AK Parti’nin hem bizatihi varlığını, hem de iktidarını uzun süre kabullenemediler. Hatta bugün dahi, ellerine imkan geçse, yine AK Parti’yi yerle yeksan etmek isteyeceklerinden hiç şüpheniz olmasın.
Nitekim, en küçük bir fırsatta bu tür heveslerin nasıl hortladığını, son mahalli seçimlerin ardından yaşanan kimi hadiselerde hep birlikte gördük. Vesayet güçleri, ülkeyi yönetmemizi engellemeye çalışmanın yanında, bir sembol olarak gördükleri Cumhurbaşkanını da bize seçtirmek istemedi. Bu engelleme çabasını, genel seçime gidip milletimizi hakem tutarak aştık. Sadece bununla kalmadık, önce Cumhurbaşkanının seçimini doğrudan milletimizin uhdesine bıraktık. Bunu da kabullenemediler.
Ardından da tarihimizin en büyük yönetim reformunu gerçekleştirerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtik. Böylece, AK Parti’ye Cumhurbaşkanı seçtirilmek istenmeyen bir Türkiye’den, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmeyi başaran bir Türkiye’ye gelmiş olmayı başaran bir Türkiye’ye geçmiş olduk.
Bununla beraber, özellikle de Türkiye’nin başarılarının artık iyice belirginleştiği 2013’ten itibaren giderek tırmanan kesintisiz bir saldırı sürecini hep birlikte yaşadık. Gezi Olayları dönemini hatırlayın. Akılla, mantıkla izahı olmayan bir kampanya başlatıldı ve sokaklarda terör estirildi.
Vesayete nasıl teslim olmadıysak, bu vandallara da eyvallah etmedik ve sokakları onlardan temizledik.
Ardından FETÖ’nün, 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimiyle demokrasiye ve meşru hükümete ilk saldırısı geldi. Milletimizle birlikte bu oyunu da bozduk. Bu defa, bölücü terör örgütünü devreye alıp, çukur eylemleriyle vatanımızda delikler açmaya teşebbüs ettiler. Teröristleri açtıkları çukurlara gömerek, bu girişimi de boşa çıkardık.
Aynı dönemde her girdiğimiz seçimden birinci parti olarak çıkmaya da devam ettik. Baktılar ki, AK Parti’yi ne sahada, ne sandıkta yenemeyecekler, bu defa doğrudan silaha başvurdular.
15 Temmuz darbe girişiminin milletimiz tarafından cesaretle durdurulması, sadece ülkemizin değil, dünya demokrasi tarihinin en şanlı direnişi ve başarısı olarak kayıtlara geçmiştir.
Türkiye’yi terör örgütleri vasıtasıyla kuşatmayı planlayanlara cevabımızı, teröristlerin doğrudan inlerine girip tepeleyerek verdik. Hem sınırlarımız içinde hem de sınırlarımız dışında, nerede ülkemize doğrultulmuş bir silah varsa, önünde-arkasında kim var diye bakmadan, üzerine gidip imha ettik, etmeye devam ediyoruz.
Bugünden 3 Kasım 2002 tarihine kadar olan 17 yılın tamamında, demokrasinin ve milli iradenin güçlendirilmesi yanında, istiklal ve istikbal davamızın ayrılmaz bir parçası olan kalkınma, büyüme, yatırım, refah mücadelesini de asla ihmal etmedik. Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışına, 82 milyon vatandaşının her birinin hayatına dokunan eserlerimizle, hizmetlerimizle milletimizin gönlünü fethettik.
Hükümete geldiğimizde ülkemizi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet sütunları üzerinde yükselteceğimizin sözünü vermiştik. Bunun için de önceliği bu alanlara verdik. Eğitim, hükümetlerimizin bütçelerinde hep ilk sırada yer aldı. Eğitim harcamalarının milli gelire oranını yüzde yarım düzeyinin altından aldık, yüzde 2,5’in üzerine çıkardık.
Eski dönemin vesayet ürünü kesintisiz eğitim yöntemini bir kenara bıkarak 4+4+4 olarak ifade ettiğimiz, 12 yıllık ve kademeli zorunlu eğitime geçtik. Katsayı engeli başta olmak üzere, gençlerimizin eğitim yarışında haksızlığa uğramalarına yol açan anti-demokratik uygulamalara son verdik.
Meslek liselerini ve imam hatip okullarını yeniden cazip hale getirdik.
Derslik sayısını 309 bin ilaveyle 578 bine, öğretmen sayısını 652 bin ilaveyle 947 bine, üniversite sayısını 131 ilaveyle 207’ye, akademik personel sayısını 98 bin ilaveyle 168 bine yükselttik.
Üniversite öğrencisi sayısının 1,6 milyondan 7,8 milyona çıkması dahi, tek başına eğitimde geldiğimiz seviyenin en çarpıcı ifadesidir.
Bu vesileyle üniversite öğrencilerimize bir müjde vermek istiyorum. 2020 Ocak ayı itibariyle lisans öğrencilerimizin öğrenim kredisi veya bursu rakamları 500 liradan, yüzde 10 artışla, 550 liraya çıkıyor. Hatırlarsanız, bu rakam biz hükümete geldiğimizde 45 liraydı.
Öğrenim kredisi rakamları Ocak ayından itibaren yüksek lisansta bin 100 lira, doktorada bin 650 lira olarak uygulanacak. Yeni öğrenim kredisi ve bursu rakamlarının tüm öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum.”
www.yenicag.info