“Bizler Vatan düşüncesiyle çalıştığımız için hiçkimse karşımızda duramaz.”
Anadolu Aydınlar Ajansı’nın başkanı, Ermeni iddialarına karşı mücadele veren profesör İbrahim Öztek Yeniçağ’a verdiği röportajında gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında kapsamlı bilgiler verdi.
– Bildiğimiz kadarıyla çok yönlü, zengin bir kariyeriniz var. Öncelikle bu konuda konuşalım…
– Ben tıp alanında patoloji-psikoloji alan üzere profesörüm. Bilim çalışmalarımdan ziyade, spor, kültür, hatta tarih alanında da faalioyetlerim mevcut. Şu anda Türkiye Anadolu Aydınlar Ocağı’nın, aynı zamanda Türkiye Olimpian Derneği’nin başkanıyım. Hem de Dünya Ulusal Spor Dalları Federasyonu’nun “Dünya sigara, alkol ve uyuşturucuyla mücadele ve Spor Birliği”nin ve diğer derneklerin başkanıyım. Daha çok spor ve kültür alanında çalışmalar yapıyorum.
2015 senesinde Ermeni azgınlıklarının (ben böyle nitelendiriyorum) 100. yıldönümünde “Ermeni sorunları”, daha sonraysa “Hocalı Soykırımı” isimli kitaplar yazdım. Belirtmem gerekir ki, bu kitaplar benim gurur kaynağım oldu. Her iki kitaptan 10 bin adet yayınlandı ve hiçbir karşılığı olmadan yayıldı, hatta Amerika’daki dostlarımıza da gönderdik. Ne mutlu ki, o kitaplarda yer alan bilgi ve fotoğraflar Amerikada Ermeni yalanlarıyla mücadele eden dostlarımızın işine yaradı.
– Azerbaycan’la direkt soy bağınız var mı?
– Uzun süre – yaklaşık 20 yıl Türkiye’nin Judo, Karate, Uşu, Kung-fu, Aikido federasyonlarının başkanı oldum. O bakımdan, hem sporcu, hem de federasyon başkanı olarak defalarca Azerbaycan’a gelme imkanı kazandım. Bu ziyaretler sayesinde Azerbaycan’da çok sayıda insanlarla yakın dostluk ilişkilerimiz oluştu. Ben Ordu’da doğdum büyüdüm. Ancak ulu atalarımın Kafkasya’dan göç ettiklerini biliyorum. Azerbaycan’dan geçmeden, Kafkasya’dan Türkiye’ye göçmek mümkün değildir. Bu yüzden de Azerbaycan’la bir soy bağımlılığımın olduğunu düşünüyorum. Ancak bu konuyu net olarak bilmiyorum. Babalarım yaklaşık 1780 yıllarında göç ederek, Ordu’ya yerleşmişler. Spor vesilesiyle buraya yaptığım ziyaretler bende Azerbaycan’a yönelik büyük bir sevgi doğurdu.
Benim yetişdirdiğim sporcu Olimpiyat oyunlarında altın madalya da kazandı. 2000 yılında yapılan Sidney Olimpiyatı’nda Azerbaycan’ın şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ile bir arada olma fırsatı elde ettim. Aynı zamanda, Azerbaycan’da çeşitli spor türleri üzerinde yapılan dünya şampiyonasında Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı, aynı zamanda Milli Olimpiyat Komitesi eski Başkanı İlham Aliyev ile tanışma şerefi nail oldum ve ona karşı büyük bir sempati duymaya başladım.
Ayrıca, SSCB yönetiminde yakaladığı çok yüksek görevi kendi halkı uğruna terk ederek, geri dönen, bu devletin kurtuluşu için kendini feda eden bir lider olarak değerlendirdiğimiz Haydar Aliyev’i de her zaman büyük saygıyla, hayranlıkla anıyoruz. Allah ona rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
– Bu seferki ziyaretinizin amacını öğrenmek istiyorum …
Azerbaycan’a bu ziyaretim Erivan Devlet Tiyatrosu Müdürü İftihar Piriyev’in daveti üzerine gerçekleşti. Bu gelişimde iki önemli olayı birlikte yaşadık. Haydar Aliyev’in doğumunun 94. yıldönümü ile ilgili düzenlenen törene ve Nahçıvan temsilciliğinin başkanı Bahtiyar Esgerov’un organizasyonu ile gerçekleştirilen etkinliğe katılmak şerefine nail oldum. Programda bana da konuşmacı olma şansı verildi, Haydar Aliyev’e ilgili görüşlerimi ifade ettim. Haydar Aliyev kendisinin “Bir millet, iki devlet” sloganı ile hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de gönüllerde taht kurdu. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Erzurum, TANAP, “Şahdeniz” gibi petrol-gaz projeleri Haydar Aliyev’in girişimleri ve ince siyaseti sonucunda meydana geldi. Tarihi İpek yolu güzergahı üzerinde bir enerji koridoru haline gelen bu yollar da Azerbaycan’la Türkiye’den geçiyor. Bu bakımdan, dünya siyasetinde, ekonomisinde, enerji altyapısının oluşmasında, Orta Asya ve Hazar petrolünün Anadolu’ya naklinde her iki ülkenin, özellikle de Haydar Aliyev’in hizmetleri inkar edilemez. Onun Rusya’nın tutumunu da göze alarak attığı adımlar sonucunda Azerbaycan ile Türkiye arasında enerji alanında işbirliği en yüksek seviyeye ulaştı.
– Türkiye’de Ermeni yalanlarına karşı mücadele ettiğinizi biliyoruz. Bu çerçevede herhangi engellerle karşılaşıyorsunuz mu?
– Ben son 20-25 yılda Ermenilerin yaklaşık 250 yıl boyunca Azerbaycan’da ve Anadolu’da Türklere karşı hayata geçirdikleri katliamlarla ilgili sürekli araştırmalar yaptım. Bir örnek vermek istiyorum. 2005 yılında ABD’nin Los Angeles Üniversitesi’nin geçireceği bir konferansın afişinde Atatürk’ün portresi vardı. Onun ayakları altındaysa güya Ermeni çocuğu tasvir edilmişti. Düşünebiliyor musunuz, bu kadar çirkin bir eylem yaptılar. Ben o afişi buldum, resmin Almanya’da ölmüş bir çocuğa ait olduğu belli oldu. O zaman Los Angeles Üniversitesi rektörüne bir itiraz mektubu yazarak, “sizin için George Washington kim ise, Türkiye için de Atatürk odur” yazdım. “Biz hiç Washington’a hakaret eden bir eylem yaptık mı?” soruma cevap geldi. O cevap bizi tatmin etmediğinden, Los Angeles Üniversitesi ve rektörünü mahkemeye verdik. Uluslararası çapta bu mahkeme hayli sürdü. Belki, bu mahkeme hakkında birçok kişi hiçbir şey duymadı.
Bildiğiniz üzere, Ermeniler çeşitli ülkelerde kendi propagandalarını sürdürerek, beyinleri zehirliyorlar. 20-25 ülkenin parlamentosu de onların isteğine uygun kararlar kabul etti. Son yıllarda İstanbul’a gelerek – Beyoğlu, Taksim’de gösteriler yapıyor, mum yakıyor, pankartlar açıyorlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bize hakaret de ediyorlar. Fakat bizim yönetim demokrasi ve ifade özgürlüğünü baz alarak, onlara böyle bir imkan yaratıyor. Sonra da el-kollarını sallaya-sallaya çıkıp gidiyorlar. Böyle bir durumda biz de kendi mücadelemizi başarıyla sürdürüyoruz.
– Türkiye’de sizin bu çalışmalarınıza herhangi bir şekilde engel yaratılıyor mu?
Türkiye’de Ermeni asıllı, fakat Türk adları taşıyan, üniversitelerde çalışanlar var. Onları üniversite hocası olarak nitelendirebilir miyiz, bilmiyorum. Onlar hainliklerini devam ettirerek bize engel olmaya çalışıyorlar. Ancak onların bize engel olmaları mümkün değildir. Biz çok güçlüyüz. Onlar gibi ruhumuzu satmadık, bu işleri de Vatanımız uğruna yapıyoruz. Vatan ve Allah için çalışanlar ise hedeflerine ulaşırlar. Biz Vatan düşüncesi ile çalışmalar yaptığımız için önümüzde kimse duramaz. Biz kendi yolumuzda kaymakam Kemal bey gibi duruyoruz. Hatırlatmak gerekirse, kaymakam Kemal Bey Ermeni olaylarında suçlanarak, 1919 yılında idam edilmiş bir vatan evladıdır. Ben onun mezarı başında da toplantılar düzenliyor, sesimizi hem ülkemize, hem de dünyaya ulaştırıyoruz. Bu nedenle çalışmalarımız mükemmel olarak devam ediyor ve bu yolda herhangi baskıya önem vermiyoruz.
– Bakü’ye yaptığınız bu yolculuk muhtemelen gelecek çalışmalarınız açısından da olumlu olacak …
– Elbette, bu ziyaretimin çalışmalarımıza çok faydası olacaktır. Biz yerimizde saymıyoruz, ilerliyoruz. Dostlarla birlikte Azerbaycan’da Aydınlar Ocağı’nı kurduk. Birlikte Türkiye-Azerbaycan Büyük Kardeşlik projesini hazırladık. Dün Hidayet beyden bir s[z duydum ve çok beğendim. “Azerbaycan’la Türkiye sadece kardeş değil, ikiz kardeştirler”. Biz bununla da tatmin olmayıp Türkiye ile Azerbaycan’a “candaş” diyoruz. Tüm alanlarda – medeni tarihi, kısmen de siyasi düzlemdeki faaliyetimiz devam ediyor ve gittikçe daha da güçlenecek.
Şunu da söyleyeyim ki, bir az önce söylediğim projemize Türkiye ve Azerbaycan’daki emekli subayları ve savaş gazilerini de (gazileri – red.) davet ettik. Düzenlediğimiz toplantılarda geçmiş subaylar, gaziler bir araya geliyorlar. Bu da projedeki o BÜYÜK kelimesini bir kez daha kanıtlıyor.
Tr.Yeniçağ.Az
www.yenicag.info