Yenicag.ru`nun sorularını “AIN Citadel” Kamu Fonu Başkanı, Political.kz Medya Grubu eşbaşkanı Assol Mirmanova yanıtladı.
– Sayın Mirmanova, Özbekistan ve Tacikistan sınırında yaşanan son silahlı çatışma bazı analitiklerin Orta Asya`nın radikal teröristlerin hedefinde olduğu endişelerini doğruladı. Peki sizce bölgede durum ne kadar kritik?
– Bölgeye bir bütün olarak bakacak olursak eğer, hepimizi “Avrasya Balkanları” adlandıran Bjezinski`nin bakış açısı çok güncel ve pragmatik. Bu amerikan politolog, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Afganistan`ı Avrasya Balkanları olarak nitelendiriyor.
O, Orta Asya bölgesi ve Kafkasya ülkeleri grubu arasında çok ciddi farkların olduğunu da belirtiyor. Mesela, Bjezinski, Azerbaycanlıları farklı riskleri olan yetişmiş ve tarihi bir millet olarak nitelendiriyor. Fakat Kazak, Özbek, Tacik ve Türkmenleri “yaranmış ve millet olarak gelişmekte olan halklar” gibi görüyor.
Kazaklar, bölünmeden bir millet olmayı başarmışlarsa, bu bizim bilge Cumhurbaşkanımız Nazarbayev sayesinde. Buna göre de bizim hiç kimseyle arazi sorunumuz yok. Tüm sınırlar açıkca tanımlanmıştır ve esnek dış politika ABD, Rusya ve Çin arasında manevra yapmayı mümkün kılmıştır. Hakimiyetin Tokayev`e devredilmesini de doğru karardı. Fakat o da gidicidir. Kazakistan`da henüz çözülememiş sorunlar var.
Kazakistan`da insanlar yolsuzlukları görüyorlar ve adalete olan güvenlerini kaybediyorlar. Petrol fiyatlarının düşüşte olması da onları kendi istikballeri ile ilgili kaygılandırıyor ve sosyal statülerini iyileştirme ümitlerini bir kez daha kaybediyorlar. Eğitim ve sağlık sektörünün durumu şüphe altında, insanlarda para yok ve bu onların depresyona düşmelerine sebep oluyor.
Bugün biz sokaklarda güvenli şekilde yürüyebiliyoruz. Çünki sokaklar teröristleri temizler gibi güvenlik güçleri tarafından “temizleniyor”. Bunun bizim için kötü tarafı var. Çünki her kesi temizliyorlar.
Orta Asya ülkelrine bakarsak, burada hala daha çatışmaların yaşandığını, sınır konularının olduğunu görmüş olacağız. Fakat Kazakistan`da durum farklı. Kazakistan çok zengin bir ülke ve bölgenin en güçlü ülkesi konumunda. Diğer ülklerde ise yerel çatışmaların çıkma olasılığı yüksek.
Buna göre de Bjezinski haklı. Biz Avrasya Balkanları`yız. Burada şunu ifade etmek isterim ki, mevcut durumdan tek çıkış yolu isimlerini saydığımız bu ülkelerin iç siyaset dinamiğini gözlemlemek ve Bjezinski`nin Avrasya Balkanları`na ait ettiği İran ve Türkiye`nin izini sürmektir.
Türkiye için bana göre İstanbul`un yeni Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu varlığı ve Erdoğan`ın Suriye politikası çok önemli. Türkçüleğe ne kadar çabuk döneceğimiz, bölgede yaşayan insanlarımıza yeni bir anlam kazandırmamız ve Avrasya Balkanları`nın yerinden oynamış “battaniye”sini yeniden sıkılaştırabilmemiz Erdoğan`ın faaliyetlerine bağlı.
– Sınır görevine yapılan saldırı, bölgedeki tüm ülkelerin bütün güç yapıları tarafından savaş ilan edilerek kara listede yer alan DAEŞ terör örgütü tarafından gerçekleştirildi. Dışarıdan bakıldığında Orta Asya ülkelerinde her şeyin tamamen kontrol altında olduğu görülüyor. Öyleyse bu teröristler nereden geliyor, kim silahlandırıyor ve arkasında kimler duruyor?
– Güç operasyonlarının kalitesi, yolsuzluk düzeyi ve ordunun farklı ülkelerdeki eğitimi uzmanlık alanım haricinde olduğu için bu konuya değinmeyeceğim. Fakat insanların terör gruplarına nasıl katıldıklarını inceleyebiliriz.
Burada şunu ifade etmek gerekir ki, sosyal beklentilerin karşılanmaması halinde insanlar yüzlerini sosyal medyaya çeviriyorlar. Şu da bir gerçektir ki, bugün sosyal medya insanların gerçek hayatta aradığı şeyleri onlara sanal olarak sunuyor. Burada insanların psikolojik durumu da çok önmeli. Çok ucuz ve hızlı olan internet ağı insanları kendine çekiyor. Her sosyal grubun internette kendine yakın hisettiği veya aradığı nitelikte insanlarla çabuk etkileşime geçme imkanı var.
Bugün terörist gruplar da insanları internetle, sosyal medyayla kendilerine çekiyorlar.
– Terörist grupların oluşturduğu sorunların yanı sıra Orta Asya ülkeleri arasında ve kendi içlerinde çözülemeyen sorunlar da yok değil: Anklav ve eksklav sorunu, su sorunu, sınır muhafızları ve bu bölgede yaşayan insanlar araında çıkan çatışma sorunları ve saire. Bütün bu sorunlar Sovyetler Birliği tarafından oluşturulmuştu. Şimdi, bu tartışmalı konuları hangi dış oyuncular kendi amaçları için kullanabilirler ve Rusya’nın tüm bu süreçlerde Sovyetler`in varisi olarak rolü nedir?
– Sorunuza cevap vererken, Gerasimov Doktrini olarak bilinen Rus Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı’nın raporunda en çok yansıtılan Rusya’nın konumuna güveneceğim. Gerasimov doktrininin Batı uzman topluluğunda çok fazla ses çıkardığını, ancak eski Sovyet ülkeleri tarafından neredeyse fark edilmediğini belirtmekte fayda var.
Rusya’nın askeri doktrininin önemli tarafları nelerdir: Her şeyden önce, savaş ve barış devleti arasındaki sınırın bulanıklaşmasının, askeri olmayan bir şekilde nüfusun protesto potansiyelini kullanarak siyasi ve stratejik hedeflere ulaşmada artan bir rol oynadığı belirtilmektedir. Stratejik veya taktiksel eylemler için artık ayrı sorumluluk alanları bulunmamaktadır. Artık saldırgan ve savunucu taktiklere bölünme yok. Gerasimov doktrinine göre, yeni melez operasyonlar bölgenin tüm derinliklerini inmeyi hedeflemekte ve ulusal çıkarların sınırları ve aktif eylemler coğrafi bölge dışına çıkarılmaktadır.
Bunun anlamı, Rusya için artık sınırların olmadığı, tüm gezegenin bir savaş alanı haline gelmesi. Bugün Rusya ve ABD arasındaki yüzleşmenin ölçeği, her şeyden önce çevrimiçi 3.5 milyar insanı kapsıyor. Ve bu paranoya saçma değil, bu büyük güçlerin askeri doktrinlerinin temelini oluşturan ve uzun vadeli planlarını belirleyen şeydir.
Ne yazık ki, bu doktrinler bölgemizdeki gerginliği, durumsal yönetimi ve asimetrik eylemleri korumayı amaçlamaktadır. Bunlar, asimetrik eylemler arasında, diğer şeylerin yanı sıra, terörist grupları ve operasyonları desteklemeyi de içerir. Bu bakımdan, Çin’in pozisyonu en uygunudur, ancak liberal değerler açısından insancıl olarak adlandırılamaz. Genel olarak, suyun, bölgelerin ve diğer kaynakların nasıl bir amaç haline geldiğini değil, yalnızca lider güçler arasındaki çatışmada bir araç olduğunu gözlemliyoruz. Sadece farklı bir gerçeklik, farklı bir değerler ve görevler sistemi. Bu nedenle, güncel olaylara tepkimiz farklı konumlardan yapılmalıdır.
Yapabileceğimiz şey, eğitime önem vererek ülkelerimiz arasındaki bilgi alışverişini ve kültürel alışverişi güçlendirmektir. Birbirimizin problemlerini anlamak ve ortak çözümler bulmak sosyal bağları güçlendirir. Örneğin, ortak eğitim projeleri sadece ülkelerimizdeki eğitim kalitesini arttırma sorunlarını çözmemize izin vermeyecek, aynı zamanda bölgedeki politik durum üzerindeki dış etkinin baskısını da azaltacaktır.
Orta Asya`da barış ve istikrarın sağlanması için mutlaka Türkçülük ideolojisini geliştirmeli ve yaymalıyız. Ümidim bunun gerçekleşmesi yönünde. Fakat bölgedeki üç süpergüç bunun karşısını almak için ellerinden geleni yapacaklar.
Konuştu: Kafkas Ömerov
Rusçadan çeviren: Agil Bekir