“Zengin servetlerimiz olsa da o servetleri kendi gelişimimiz için kullanamıyoruz.”
Bu fikirleri Yenicag.ru`yla röportajında Başkurdistan`da yaranmış durumu değerlendiren vatandaş toplumunun aktivisti Diana Demidova seslendirdi.
Diana Demidova`nın sözlerine göre Başkurdistan, Rusya diktatörlüğünü en ağır biçimde hisseden ülke:
“Tüm insanlık mevcutluğu döneminde tiranların hakimiyeti altında ezilmiş. Modern halklar hâlâ kral psikolojisinden kurtulamıyor. Dünya devletlerinin yarısında diktatörlük rejimi var. Başkurdistan, belki de Rusya diktatörlüğünü en ağır biçimde hisseden ülke.
Dünya birliği için kölelik, feodalizm, kanlı haçlı seferleri, insan hayatının değerinin olmaması, toplu idamlar geçmişte kalsa da bir çok halklar şimdi de diktatörlerden vazgeçemiyorlar. Sonuçta yeni diktatörlük biçimleri yarandı: Kapitalizm ve komunizm. Böyle zannediyorum ki savaş ve katliam korkusu nesilden nesile aktarılıyor.
“Bir savaş olmasın” düşüncesi 1941-1945 savaşları zamanından değil daha önceden yaranmış. Başkurt halkı defalarca isyan etmiş, bu nedenle de Tengricilik felsefesinin, kendi doğal servetlerinin idareciliğini, özgelişim hukukunu yitirmişdir. Bu yönden baktığımızda Başkurdistan`da itiraz ruhunun yüksek olması ve ahalinin karşıt tabakasının aktifliğinin doğal bir şey olduğunu görüyoruz. Çünkü zengin servetlerimiz olsa da o servetleri kendi gelişimimiz için kullanamıyoruz. Bizim hiçbir hakkımız yok. Halk, Moskova`dan atanmış başkanların faaliyetini izlemekle yetiniyor.”
Kafkas Ömerov
Çeviri: Agil Bekir
www.yenicag.info