Kerkük Kültür Derneği Kurucu Genel Başkanı, Kerkük Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Türkiye Temsilcisi Şemsettin Küzeci, Yeni Çağ Azerbaycan‘a konuştu.
– Barzani’nin referandum girişiminden sonra Kuzey Irak’ta neler değişti?
– Aslında siyaseten fazla şeyler değişmedi. Ancak Kürtlerin arasında dengeler değişti. Eskiden mutlak hakimiyet Barzani Grubunda idi. Şimdi ise, Talabani, Gören ve İslamilerin ortak fikirlerle hareket ettikleri gözlenmektedir. Federal Kürt Hükümeti Başkanı yine Barzani Grubundan Niçirvan Barzani oldu. Mesut Barzani istifa ettikten sonra yeğeni Niçirvan Barzani göreve geldi. Polisler, devlet memurları, Peşmerge ve başka devlet kuruluşları Bağdat’tan maaşlarını düzenli olarak alıyorlar. Eskiden 6 ayda veya 1 yılda bir maaş alıyorlardı. Özellikle de son 3 yılda…
Irak devleti havaalanı ve gümrük kapılarında kontrolü ele aldı. Tüm gelirler merkezi hükümet tarafından kontrol ediliyor. Kuzey Irak’ta yapılan son seçimler sonrası Kürt hükümeti hala kurulmamıştır. Kürt meclisinde 5 Türkmen milletvekili bulunmaktadır. Ancak bir bakanın Türkmen olması yönündeki beklenti Kuzey Irak’taki Türkmenleri bir nebze de olsa rahatlatacaktır.
Bölgede PKK varlığı fazla değişmedi. Hala Kuzey Irak’ta PKK ve diğer terör örgütleri cirit atıyorlar. ABD ve İngiltere’nin bölge ile ilgili planları sürüyor. Bir Kürt devletinin kurulması her ne kadar hayal olsa bile Kürtler için hayat boyu süren bir hedeftir.
Bugün bölgede Ferda bir Kürt devleti varsa demek ki, hala bölge ABD, İngiltere ve İsrail’in gündemindedir. Yarın Suriye’nin güneyinde bir güvenlik bölgesi kurulursa bu da Kürtleri tekrar bir bölgede toplamak için yapılan gizli bir plan olacaktır. Bunun da başını ABD çekiyor. Türkiye de bu oyuna sürükleniyor benim kanaatimce. Suriye Türkiye için bir bataklıktır.
Başka bir değişimi ise, 1971 yılında Irak Petrollerini millileştiren Saddam iktidarı, İngiltere başta olmak üzere Fransa ve diğer ülkeleri devre dışı bırakarak yapmıştı. 17 Ekim 2017 tarihinde İngilizler British Petrol şirketiyle tekrar Kerkük petrolünü ele geçirdi. Bu da büyük bir değişimdir.
– Türkmenlerin şuanki durumu nasıl, onların temel problemleri ne?
– Türkmenlerin durumu şu anda eskiye kıyasla bir az daha rahat. Özellikle de Kürtlerin 16 Ekim 2017 tarihinden sonra Kerkük’ten çıkması ile birlikte Türkmenler kısmen rahatladı. Irak merkezi hükümetinin polisi ve terörle mücadele birimlerinin Kerkük’te güvenliği ele almasıyla Kürt vali ve Kürt Meclis üyelerinin Kerkük’ten kaçması Kerkük’te çok şeyi değiştirdi. Vali Arap oldu. Bazı Türkmenler yeniden göreve getirildi. Ancak Kerkük Vilayet Meclisi bugüne kadar işbaşı yapmadı. Yaklaşık 2 yıldır meclis kapalı. Türkmen halkı 12 Mayıs 2018 tarihinde yapılan genel seçimlerde haksızlığa uğradı. Sonrasında bazı siyasi partilerle Kürt partilerin gizli anlaşmaları ortaya çıktı.
Türkmenlerin temel problemleri birlik ve beraberliğin olmamasıdır. Bağdat’ta bulunan Türkmen siyasetçiler arasında işbirliği gözükse de herkes kendi grubu için çalışmaktadır. Bir Bakan için 3 çeşit görüş ortaya çıkıyor. Bir devlet kurumunda Türkmen istenildiğinde kimin aday olacağına siyasiler karara veriyor. Bu konuda Türkmenlerin en büyük eksikliği Türkmen Meclisi’nin olmamasıdır. Acilen bir Meclis kurulmalı ki önemli kararlar alsın, halkla siyasiler arasında diyalog kursun, halkın beklentilerini gerçekleştirsin. Türkmen milletinin kaderi siyasilerin dudakları arasında olmamalıdır. Özellikle de hayati önem arz eden konularda meclisin karar vermesi gerekiyor.
– Kerkük’ün Kürtleştirilmesi politikası hakkında medyada zaman zaman haberler çıktı. Asimilasyon, Kürt nüfusun kırsaldan Kerkük’e kaydırılması gibi sorunlar gelmişti gündeme. Bu konuda durum nasıl?
– Saddam döneminde Kerkük ve Türkmen bölgelerinde Araplaştırma politikası yaşandı. Ancak 2003’ten sonra da Kürtleştirme politikası asimilasyon ve yok etme uygulamaları başlamıştır. Bunun sonucunda Kerkük’ü Kürtler işgal etti. Nüfus kaydırması oldu. Saddam döneminde Kerkük’te 838 bin Kürt yaşıyordu. 2003 sonrası ise bu rakam 1.650 bin oldu ve bu da nüfusun çoğunluğunun Kürt olduğunu ortaya koydu. 16 Ekim 2017’de Kerkük’ü terkeden Peşmerge güçleri dengelerin değişmesine neden oldu. 400.000 Kürt Kerkük’ten kaçtı. Nedeni de Kerküklü olmadıklarıdır. Ama eskiden beri Kerkük’te yaşayan Kürtler Kerkük’ü terk etmediler. Şimdiki durum dediğim gibi sakin gözüküyor. Ama Bağdat ile Erbil arasındaki siyasi ilişkilere neyi getirir kestiremiyoruz. Türkiye bir taraftan da Irak’ın imarı için 5 milyar dolar tahsis etmiştir. Bu da Türkmen bölgeleri özellikle de Kerkük için olumlu değerlendiriliyor.
– Saddam zamanı ile kıyaslandırıldığında, Türkmenlerin şimdiki durumuyla o zamanki durumları arasındaki farkı nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Saddam döneminde ana dilimiz Türkçede eğitim yasağı vardı. Şimdi Türkiye Türkçesinde eğitim veren 350 okulumuz var. Günde 20 dakika Türkmence TV yayını vardı. Şimdi ise 2 uydu bir yerel TV kanalımız mevcuttur. Saddam döneminde bir gazetemiz vardı haftalık. O da Arap alfabesi ile yayın yapardı. Şimdi ise, 20’den fazla gazete ve dergimiz var. Eskiden tek bir STK’mız bile yoktu. Şimdi 40 civarında dernek ve diğer sivil toplum kuruluşlarımız var. Şimdilik bu kadar… Ama diğer bir taraftan Irak’ta istikrar yok. Güven yok. Bu da başka bir problemdir. Eskiden tek bir diktatör vardı. Şimdi bir milyon diktatör ve çete var. Eskiden özgürlük yoktu, şimdi özgürlük var. Ama kontrolsüz..!
Eskiden Irak’a kimse müdahale edemezdi. Şimdi ABD, İran, Rusya ve başka ülkeler Irak’ı satıp alıyorlar. Soyup soğana çeviriyorlar. Şimdiki duruma göre Irak’a 18 Saddam lazım. Her şehir bir Saddam ister. Belediye hizmeti yok, tayinat yok, güven yok, iş yok. Sadece çalmak, çalmak ve çalmak hakim.
– Türkiye’nin eli ve desteği her zaman Kerkük Türklerinin üzerinde. Türk dünyasının diğer ülkeleri Türkmen kardeşlerimize hangi yardımları yapıyor? Azerbaycan’ın bu meseledeki yeri nasıl görünüyor?
– Türkiye yapmak zorunda. Türkmenler Türkiye için kan dökmüşlerdir. Binlerce Türkmen genci Türkiye casusu, MHP yanlısı, MİT ajanı ve Atatürkçü olarak idam edildiler. Onlardan Necdet Koçak, Abdullah Abdurrahman, Rıza Demirci, Mahir Oktay ve başkaları… Ayrıca Türkiye Irak’ın (Bağdat, Musul ve Basra) vilayetlerini 400 yıl idare etti. 1918’den sonra İngilizler Irak’ı işgal etti. Orada kalanlar hepsi Türkiye ve Osmanlı yanlısı olarak İngilizlerin kara listesine girdi. Soyumuz bir, kökümüz bir, dilimiz bir olan Türk dünyası ülkelerinden Türkiye ve Azerbaycan hariç hiçkimseden bir şey görmedik. Türkiye fiili olarak yardım ediyor. Ancak yeterli değil. Balık tutmaya değil, balık yemeye teşvik ediyor. Televizyon kumandasını kullanmaya değil, TV izlemeye teşvik ediyor. Oysa ki bize TV’nin kumandası lazım. Azerbaycan’a gekince devlet tarafından bir şey görmedik, duymadık. Ancak halk ve STK’ler Türkmenleri ve Kerküklüleri yüreklerine kazıdılar, her zaman destek oluyorlar. Kültürel ilişkiler de çok önemlidir.
– Kerkük’ün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Irak Türklerinin istikrarı ve güvenli geleceğini garanti altına almak için daha neler yapılmalı?
– Kerkük-Musul; 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşmasına göre Kerkük-Musul bir bütün olarak Irak’a bırakıldı. Irak bölünürse Türkiye’nin bu topraklarda hakkı doğacaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin Kerkük üzerinde hakkı vardır. Çünkü Irak fiilen 1991’den bugüne kadar 2 bölgeye bölünmüş durumdadır. 15 Vilayet Merkezi hükümete bağlı. 3 Vilayet ise (Erbil, Süleymaniye ve Dohok) Federe Kürt Bölgesi olarak bölünmüştür. Bunun için Kerkük’ün geleceği Türkiye’ye bağlıdır. Türkiye Bağdat ve Erbil ile iyi diyalog kurarsa Kerkük’te de söz sahibi olur. Aksi takdirde Kerkük’ü Türkiye’ye bırakmazlar
Konuştu: Kafkas Ömerov
www.yenicag.info